Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '13

 
Kategori
Siyaset
 

Çakallar sofraya en son oturur

Bundan 10 ay önce, “Bir Kent Konseyi Ütopyası(1)” başlıklı bir yazımda bize verdikleri demokrasi ile kendi kullandıkları demokrasinin arasında dağlar kadar fark olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Amerika bu, tapınmalı, pardon itaat etmeliyiz. İtaat etmek bizi daha demokrat hale getiriyor! Yaptığını değil, dediğini yapmak lazım.

20. Yüzyılın başında egemenlik iddiasındaki birkaç ülke tüm dünyayı kapsayan bir paylaşım anlaşması yaptılar. (Bu anlaşmanın başlangıcını, 19. Yüzyıl başlarında Avrupa devletlerinin modernleşmesine kadar götürecek olanlar da vardır.) Amerika, yaklaşık 35 yıldır, daha önce İngilizlerin payına bırakılmış olan İran’a sulanıyor. Soğuk Savaş Döneminde Rusya ile olan cepheyi güçlendiriyor gibi görünse de Rusya 1991’de çöktükten sonra da bu ‘sulanma’ devam etti. Önce, Irak ile ittifak kurup Saddam Hüseyin’i destekledi, olmadı. Saddam iyice kudurdu, gitti Kuveyt’i ısırdı. Dünyanın kadrolu jandarması olmaya soyunan Amerika, bu sefer, ‘kuduzu’ temizleyeceğim diye Irak’a girdi. Bu sefer kendi askerleri kudurdu. Masum insanları ısırmaya başladı. Cesetler ülkeye dönmeye başlayınca panik arttı! Amerika’da bizim anladığımız anlamda bir ‘VATAN’ kavramı olmadığı için ölümüne askere gidecek gönüllü genç bulunamaz oldu. O zaman işi 70’lerde olduğu hapishane kaçkınlarına bıraktılar. Cezalarını affetme şartı ile askere aldılar! Bir de utanmadan bunun için yasa çıkardılar! Bu da yetmedi, son olarak işi paralı askerlere devretmek gerekti. Ama o paralı askerler de korkudan bunalıma girip vahşete devam etti. Romalı ataları gibi, göğüs göğse savaşmaya cesareti olmayan yüreksizler, öfkelerini soğutmak için cesetleri tercih eden bir neslin son ‘savaşçıları’ aynı korkaklığı masumlar üzerinde de uyguladılar! Bu gün halen yamyamlık da dahil bir çok sapkınlık, ‘modern Amerika’nın cadde ve sokaklarında alenen sergilenmektedir.

Sonunda Irak, demokrasi uğruna ruhları özgürleşmiş milyonlarca insanın yattığı büyük bir mezarlığa dönüştü!

Beyin olmayınca olaylardan ders çıkarmak da mümkün olmuyor! Arap Baharının gazına ‘demokrasi’ umuduyla isyanlar çıkarıp hükümetleri yıktılar ama her yıkılan diktatörlüğün yerine yobaz çeteleri iktidara geldi!

Ne hikmetse, bu ‘kanlı bahar’ özü Amerikancı, görüntüsü Arapçı olan; Katar, Arabistan ve Ürdün gibi KRALLIKLARA dokunmadı.

MENÜDE SURİYE VAR:

Amerikan halkı, bu günlerde, birer ikişer batan şehirlerinde, sakin hayatlarını sürdürebilsin diye çoğu yeni göçmenlerden ve tutunamayanlardan oluşan Amerikan ordusu dünyanın dört bir yanında yağmalamadık ülke bırakmadı. Kimisinin petrolünü, kimisinin ormanlarını, kimisinin elmaslarını, kimisinin madenlerini yağmaladı ama bu Amerikalılar bir obez ki sormayın..! Zavallı ordu, Amerikalıları bir türlü doyuramadı. Çizgi filmlerdeki Tasmanya Canavarı gibi ne bulurlarsa vıııjt diye silip süpürüyorlar. Baksanıza kentler PÖLP diye batıyor!

* * *

Aslında dertlerinin, «‘demokrasi’ götürme bahanesi ile şiddeti körükleyip o şiddeti devam ettirebilecek silahları pazarlamak»(3) (“Ölüm Sektörü”, başlıklı yazım: 27 Haziran 2012, http://blog.milliyet.com.tr/O-S/Blog/?BlogNo=368517) olduğunu defalarca yazdım. Sonuç olarak görmemiz gereken şu: Amerikan ordusunun gözü Suriye’nin üzerine çevrildi.

Evet, sırada Suriye var. İran ile yapılması muhtemel ‘kıyamet savaşı’ öncesinde Suriye karıştırılmalı ve yenilecek kıvama getirilmeli... Zaten, bu kanlı oyuna heveslenen kim varsa, Amerikan askerleri gibi kanı ve vahşeti sever... Hem de; ceset parçaları ile poz verip, cesetlerin üzerine iş*yecek kadar çok severler! Bu vahşet, kurucu kahramanları ve öncüleri; milyonlarca Kızılderili’yi öldürmüş bir devletin askerleri için o kadar doğaldır ki; çektikleri vahşet resimlerini –sosyal paylaşım sitelerinde bile– paylaşıp hava atabilirler. Suriye’nin işgali; hem İran operasyonu öncesi pozisyonlar düşünüldüğünde stratejik avantaj, hem de Irak katliamından beri elleri kaşınan askerlerin şiddet ve kan dökme ihtiyaçlarını gidere bilecekleri bir oyun alanı olarak planlanıyor... Ama bu sefer, ihale hapishane kaçkınları ve paralı askerler bile aklını kullanıp ihaleden çekildi. Yani ortada üzerinde kırmızı kurdele bağlı, Amerikan malı bir HEDİYE PAKETİ var.

Bu savaş potansiyelini canlı tutmak için siz de “savaş, savaş” diye bağırın! Yok mu, Amerika için ölecek bir iki çocuğunuz!

Zaten üremeyi teşvik ediyorlar, yapın hemen... Avrupa’da bazı ülkelerdeki gibi üste para mı versinler! (Gözünüz doysun!) Okullarda emzirme odaları açılıyor. Yakında damızlık seçilenleri sağlıklı üretmek için besi çiftlikleri kurulur. Bol-bol çocuk yapın. Evde örgü öreceğinize patlatın bir tane! Dokuz ay on güne pırt diye kucakta! Boş verin ne olacak diye düşünmeyin!

İstikbal filan diye düşünmeyin, bizim aklınız böyle şeylere ermez. Her çocuğun kafasını sokacak bir delik bulurlar!

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ
http://twitter.com/muratsevgi

Dipnot____:

(1) Murat SEVGİ, “Bir Kent Konseyi Ütopyası”, 14 Temmuz 2012,
http://blog.milliyet.com.tr/bir-kent-konseyi-utopyasi/Blog/?BlogNo=370670

(2) Murat SEVGİ, “Samuel P. Huntington”, 21 Aralık 2009,
http://blog.milliyet.com.tr/samuel-p-huntigton/Blog/?BlogNo=220150

(3) Murat SEVGİ, “Ölüm Sektörü”, 27 Haziran 2012,
http://blog.milliyet.com.tr/olum-sektoru-/Blog/?BlogNo=368517

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..