- Kategori
- Aşk - Evlilik
Çalışan kadına en güzel hediye tek taş ve maço bir koca!
Önceleri kadını mutlu eden kıskançlıklar ve kısıtlamalar sonraları onu acıtmaya başladı. Ellerini tuttuğunda titreyen dizlerinin altındaki ayakları geri geri gitmeye çalıştı. Ter içinde kalan avucuna sıkıştırılan bir tek taş yüzük aslında boynuna asılmış bir tasmaydı. Sevinçle karşıladı bu minicik hediyeyi. Ne de olsa reklâmlar dahi bunu dayatıyordu. Onun da olmalıydı bir tek taşını ve takmalıydı bunu gururla! Bu reklâmları her görüşünde, özellikle elinizi kolunuzu oraya buraya sallamalıydınız vakur bir duruşla.
Kocası ondan boş yere şüphelenirken o bu tek taşa bakarak mutlanmalıydı. Hiçbir kıskançlık ve şüphe onu korkutmamalıydı. Çünkü onun tapulu bir tek taşı vardı. İşte, evde, özel günlerde sığınabileceği sevgili tek taşı.
Sevgiymiş, aşkmış bunlar eskilerin uydurması ne de olsa. Yaprak sapını parmaklarına dolayan ninesinin ve dedesinin tarihteki yeri ondan çok uzaktı. Zaten bunun adı aşk alan olamazdı. Onun aşkı katmerleşirdi kırat kırat ama onlarınki değer kaybederdi borsaya inat.
İnatlaşan sadece borsa değil devletti de aynı zamanda. Devlet aşka inanmazdı. İnansa dini kendisinden ayırabilir miydi? Aşk devlet için bonoydu, faizdi, özelleştirilen kurumlardı ve açılan ihalelerdi. Devlet âşık olsa ot dışında her şeye konardı. Buna ancak tek taşı dur diyebilirdi. Ninesini koruyabilir miydi o kuru yaprak sapı? O kuru sap her zaman ölüme mahkûmdu! Ancak, bu tek taş onun torunlarını dahi birbirine düşürebilirdi. Bundan güzel hediye mi olurdu devlete millete?
Varsın onunda tek taşı olsun ama kocası, ister maço ister yumuşak, ne olursa olsun umurunda değildi. O işe giderken tek taşıyla konuşsun dursundu