Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '08

 
Kategori
Tarih
 

Canını verip bayrağı vermeyen Balıkesir kabadayısı: Üçpınarlı Ali

Canını verip bayrağı vermeyen Balıkesir kabadayısı: Üçpınarlı Ali
 

Çanakkale.. Ah.. Çanakkale..


Tarihimizin dönüm noktası savaşlarından birisi olan ve bir nevi Kurtuluş Savaşımızın kapısını aralayan Çanakkale Savaşında en çok şehit veren ilk üç il Balıkesir, Bursa ve Kastamonu’dur.

Anadolu’nun her ilinden şehitler vardır ama bu üç il en fazla şehit vererek bir anlamda “Çanakkale Geçilmez” tarihi hükmünün tescil edilmesinde en büyük paya sahiptir.

Balıkesir’in hangi ilçesine, hangi köyüne, hangi sokağına girseniz mutlaka Çanakkale şehitlerinin , Çanakkale Gazilerinin izine rastlarsınız bu yüzden.

Yeryüzünün en güçlü ordularını, en gelişmiş silahlarını yürekleriyle, bedenleriyle, kanlarıyla durdurarak Türkün Anadolu’da kararmış yazgısını aydınlatan, esarete gidişini özgürlüğün gidiş yolunda ümitlendiren muhteşem bir zaferin büyük payında onurlu yerini alan Balıkesirli şehitlerimizi, gazilerimizi bu gün bir kez daha şükranla anıyoruz.

Siyasi entrikaların, gerginliklerin, güç kavgalarının beynimizi ve ruhumuzu kirlettiği bu günlerde 18.Mart Çanakkale Zaferini bu karanlık gündeme gölgeletmeliyiz.

“Bu vatan bizim” diye 15 yaşında lise öğrencilerine kadar erkeğiyle kadınıyla, kızıyla kolunu, bacağını, canını veren yiğit analarımızı, babalarımızı, bacılarımızı, kardeşlerimizi unutmak kadar bu vatana, bayrağa, aldığımız nefese, yaşadığımız güne yapılabilecek büyük vefasızlık, ihanet olmaz.

Bu gün bu topraklar üzerinde namusumuzla, şerefimizle , çocuklarımızla, ailelerimizle yaşayabiliyor özgürce nefes alabiliyorsak eğer bunu , “Bu vatan bizim” diyerek canını verebilen şehitlerimize gazilerimize borçluyuz.

“Düşman siperleri arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak.Birinci siperdekiler hiç kurtulmamacasına düşüyor, ikinciler onların yerine gidiyor.Fakat ne kadar şayanı gıpta bir itidal ve tevekkül biliyor musunuz!Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, ufak bir fütur bile göstermiyor; hiç sarsılmak yok!Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim Cennete girmeye hazırlanıyorlar.Bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar.Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir.Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesi’ni kazandıran bu yüksek ruhtur.” Diye Çanakkale Savaşı’nın muzaffer Kumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın tarif ettiği bu “yüksek ruh” çok değil daha 90 yıl önce bu toprakların kadınlarının erkeklerinin sahip olduğu ruhtu.

Ama insan ömrü için uzun ama millet ömrü için çok kısa bir zaman olan 90 yıl önce tüm dünyaya gösterdiğimiz bu asil ruhlu milletin torunları olarak dedelerimizi unuttuğumuz acı bir gerçek.

14.Şubat Sevgililer Günü gibi, Anneler Günü gibi, Babalar Günü gibi günlerin içine bir de 18.Mart Çanakkale Zaferi günün diye bir gün eklemekten öteye gidemiyoruz aslında.Devletin bekası , milletin bağımıszlığı, onuru için 250.000’den fazla gencecik insanımızı yitirdiğimiz Çanakkale’ye 18 Mart günü gidip her santiminde şehitler verilen topraklarda piknik yapıp geliyoruz.

Balıkesirli Hattat oğlu Mustafa Çanakkale’de Hamidiye Tabyasında ihtiyat zabitidir.Çok değerli Hemşerimiz Aydın Ayhan’ın “Çanakkale Ah..Çanakkale” isimli harika eserinde yazdığına göre bizzat Aydın Ayhan’a anlatıyor “Bu gözler gördü.Hani kan gövdeyi götürüyor derler ya.İşte bu gözler kanın şırıl şırıl akıp gövdeleri sürüklediğini gördü…İkindiden sonra geç vakit ateşkes yapıldı.Muharebe sahasına doğru gittim.Dağ taş yaralı doluydu.Bir de baktım vadi aşağıya doğru dolaşmış bir yün yumağı gibi insan cesedi dolu.Bir de denize doğru baktım.Aşağılarda akan kan, cesetleri, kolları, bacakları ve gövdeleri götürüyordu.Vadinin denize kavuştuğu yer adeta yarım ay şeklinde kıpkırmızı olmuş denizin rengi değişmişti.”

“Hattat oğlu Mustafa Efendi anlatıyor;

Bir gün bizim birliğe takviye Balıkesir gönüllüleri geldi.Gittim.120 kişiydiler hemen hepsi tanıdıktı.Sarıldık hasret giderdik.Başlarında da o zamanların Balıkesir’in ünlü kabadayısı Üçpınarlı Ali vardı.Ali sancaktar olmuş.(Balıkesir’de köy geleneğidir bayrağı delikanlıların başı taşır).Tüfeği çapraz asmış, sancağının üzerine de sırma ile “Karesi Gönüllüleri” yazdırmıştı.Kabadayılığı gene elden bırakmamış askerlikte pek hoş olmamasına rağmen belinde kamasını sallandırmıştır

Beni görürü görmez yanıma geldi:”Kumandan efendi.Biz buraya beklemeye gelmedik.Hadi düşman basalım..” dedi. Ben:

“Burada her şey emirle olur. Hücuma sadece biz geçersek kendimiz gereksiz kırdırırız. Her şeyin zamanı var” deyince:

“Peki öyleyse hücuma geçmeden yarım saat önce bize söyle de şu sırt çantalarını emniyetli bir yere koyalım.Şöyle rahat rahat doyasıya dövüşelim..”

Hücuma yarım saat kala Üçpınarlı Ali’ye haber verdim.Balıkesirlileri aldı siperlerin gerisinde bir vadide kayboldular.

Hemen gelirle sandım.Beklerim gelmezler, beklerim gelmezler.Bir çavuşa “Şu bizim hemşerilere bir bak bakalım” dedim.Gitti.Biraz sonra önde Üçpınarlı Ali arkada arkadaşları çıktılar geldiler.Şaşırdım hepsi süslenmişler, hanımlarının, nişanlılarının verdikleri ayrılık mendillerini kimi boynuna dolamış, kimi alnına çatmış, kimi bileğine dolamıştı.Çoğu yakalarına artık kurumuş gül veya karanfil takmıştı.(Balıkesir’in köy geleneğidir delikanlılar düğünde bayramda yakasına, şapkasına, kulağının üstüne gül, karanfil takarlar).Ali’ye sordum:”Neden geç kaldınız?”

“-Komutan bey, biraz sonra Cenab-ı Rabbül Alemin’in huzuruna çıkacağız.Temiz çıkalım dedik.Ola ki bir pislik bulaşmıştır diye çamaşırlarımızı değiştirdik. Abdest aldık.Biz buraya oynamaya değil düğüne geldik, bayrama geldik.Bu gün bizim bayramımız onun için süslendik.Ayrılık hediyelerini taktık.Birazdan bayramımız var.Aman sen bize hücumdan beş Dakka önce gene haber ver.”

Sonra büyük bir sessizlik oldu.Herkes kendi dünyasına dönmüş dua ediyordu.Gözler yumulu avuçlar açılmış sadece dudaklar kıpırdıyordu.

Saatime baktım.Ali’ye beş dakika kaldığını bildirdim.Birden bire ortalık kaynayıverdi.Herken birbiriyle sarılıyor, öpüşüyor, helalleşiyordu.

Üçpınarlı Ali arkadaşlarına hem sarılıp helalleşiyor hem de tek tek tembihliyordu “Dendi ha... Utandırmayın ha... İyi dövüşün ha. Gün bu gündür... Anamız bizi bu gün için doğurdu. Hakkınızı helal edin.”

Kısa süre sonra dişler kenetli, süngülerini takmış, tüfeklerinin dipçiklerine parmaklarını geçirircesine yapışmış bölük hücuma hazırdı. Ölüme hazırdı.

“Hücum!” deyince sanki siper sarsılıverdi. Hepsi “Allah..Allah..” diye düşmanın içine bir hançer gibi daldılar. Dövüştük. Dövüştük.

Akşama doğru savaş durdu.Ateş kesildi.Her iki taraf da yaralı ve cesetlerini topluyordu.Yanıma birisi geldi... ”Komutan Efendi Üçpınarlı Ali sancağı vermiyor “ dedi. Gittim baktım. O yüz yirmi Balıkesirli gönüllüden sadece on üç kişi sağ kalmış. Ali de şehitler arasında idi. Ama sancağı öyle bir kavramıştı ki parmakları kenetlenmişti. Çekeyim dedim olmadı. Orada üç top çam ağacı vardır.O gün şehit olanları o ağaçların arasına gömdük. Gömülen şehitlerin en üzerine de Üçpınarlı Ali’yi sancağına sararak yatırdım…”

Şehirler beton binaları, asfalt yolları, büyük alışveriş merkezleri, modern Pazar yerleri, küçük ya da Organize Sanayi Bölgeleri ile “şehir” olamazlar…

Toprak paçasını “vatan” yapan , kentleri şehir yapan imandır, aşktır, fedakarlıktır, kahramanlıktır; o beldede yaşan büyük ruhlu insanlardır..

Biz Üçpınarlı Ali’leri unuttuğumuz için şehrimizin sokakları istediğimiz kadar binalarımızı renk renk boyayalım, istediğimiz kadar çim ekip ağaç dikelim, istediğimiz kadar mega alışveriş alanları yapalım Balıkesir gene “beton rengi gri” bir renkli şehir olarak kalacaktır.

Balıkesir’i yönetenler ellerindeki trilyonluk bütçeleri beton binalara, asfalta, alışveriş plazalarına harcama kargaşasından bir an olsun başlarını kaldırarak Balıkesir’e “hayat” verecek, şehrin sokaklarını “ışıltıyla renklendirecek”, şehrimize anlam, ruh zenginliği, aşk ve iman, saygı ve vefa kazandıracak anıt eserleri de düşünüp yapmalıdırlar.

90 yıl önce bu şehrin sokaklarında “kabadayı”lık yapmış Üçpınarlı Ali mi Balıkesir’e daha fazla değer katmıştır yoksa asfalt, yol, alışveriş binaları yapıp , çim ekip, ağaç diken kelli felli okumuş yazmış şehir yöneticileri mi?

“Anamız bizi vatan savunması için doğurdu, biz düğüne bayrama geldik onun için süslendik, birazdan Allah’ın huzuruna çıkacağız” diyerek toprağa düşen, canını veren ama üzerinde “Karesi Gönüllüleri” yazan bayrağı kimselere vermeyen Üçpınarlı Ali’nin, bu tablonun canlandığı bir anıt Balıkesir’in en görünür yerinde mutlaka olmalıdır.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..