Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

Çay içmenin anılardaki tadı

Çay içmenin anılardaki tadı
 

Eski günleri özlemiyorum dersem inanmayın.
Lise yıllarımızdı. Zeytinburnu Akşam Ticaret Lisesinde okuyorduk.
Arkadaşlarla hafta sonları mutlaka, ne pahasına olursa olsun, buluşur ve mutlaka bir yerlerde oturup, illede çay içerdik.
Nedendir bilmem; Çaya karşı özel bir ilgimiz vardı.
Hani bira, rakı veya şarapta çoğu zaman içsekde, çayın ayrı bir yeri vardı hayatımızda. İnanılmaz bir tutku idi çay içmek.
Bir grup arkadaştık ve o bir grup arkadaşın, olmazlarından birisiydi çay içmek.
Kimi zaman okulu kırmak gelirdi içimizden ve akşamın yorgunluğu yüzümüze yansır ve o gün derse girmeden bir kaç arkadaş toplanır ve soluğu Kazlıçeşme'nin o kenar mahalle sokak aralarındaki, köhne kahvehanelerinde alırdık.
Bir süre sonra yani akşam saat 19, 30 sıralarında ise, soluğu tren istasyonunda alırdık. Ya Bakırköy istikametine ve ya Sirkeci istikametine doğru devam ederdik. İşte bu konu çok tartışılırdı.
Köprüyemi gidelimde biramızı yudumlayalım, yoksa Bakırköy'e gidip soğuk havada, elde bira, dalga kıranların üzerine oturup sohbet ve şarkı, türküyemi bezenelim diye, veya herhangi bir yerde bir kahveye girip demli çaymı içelim.
Bunları tartışırken karar vermiş olsakda, her an o kararın değişme ihtimali söz konusuydu.
Eğer es kaza Sirkeci'ye gidelim dersek, illede yolda Samatya'da inip demlenelim fikri ortaya atılırdı.
Ama eğer gidilecek yer kapalı mekan olacaksa, izibe bir yer olmalıydı. Gürültü patırtı olmamalıydı. Hani Köprü hem çok kalabalık olur ve hemde gürültüsü çok olurdu, ama eğer öyle bir şeylerde arıyorsak soluğu köprüde alırdık.
Ama illede izibe meyhanelerde, sessiz, sakin ortamda, kısık sesle sohbet etmek en büyük eğlencemizdi. Ve arada bir kadehleri kaldırıpda tokuşturduktan sonra, sohbete kaldığımız yerden devam etmenin tadı hiç bir şeyde yoktu. Veya dolu dolu demli çay içecek bir yerde olacaksa, tercihimizi kenar mahalle kahvelerinden yana kullanırdık.
Yaşımız ilerleyipde hayat bizleri türlü yerlere savurduğunda, o günlerin tadını öyle bir özler oldukki.
Hani tek yaptığımız şey değildi çay içmek.
Okulda kırardık. Hemde en keyflisinden kırardık okulu ve kırdığımız günü asla boş geçirmezdik.
Karlı günlerde kırdığımız zaman okulu, illede kendimizi bir sinema salonuna atardık. Ama ilginç olanda her ne pahasına olursa olsun, sinemadan veya tiyatrodan çıktıktan sonra mutlaka ve mutlaka bir kahvehane bulur, hemen dalardık içeriye ve başlardık sıcacık çayımızı yudumlamaya.
Beyoğlu'nda olduğumuz zamanlarda hiç unutmam Karaca Tiyatrosunun yanında bulunan, hemen dipte bir kahvehane vardı. Beyoğlu'nun neresinde olursak olalım, illaki oraya gider, o kahvede çayımızı içerdik. Hani öyle sanmayın çaydan falan anladığımızı. Ama ne pahasına olursa olsun çayımızı içecektik. İster güzel olsun çay, isterse kötü olsun.
Kazlıçeşme'nin o izibe kahvehanelerine girdiğimizde, inanılmaz bir ilgi görürdük. Çünkü o denli fazla çay içerdikki, bir oturuşta yaklaşık iki saatlik bir zaman diliminde, dört arkadaş iki demlik çayı içerdik. O yüzdendirki kahveciler, biz kahvenin içerisine adım attığımız anda, müthiş bir nezaketle yer gösterir ve en güzel yeri hemen tahsis ederlerdi bize.
Kazlıçeşme çevresinde varolagelen bir çok kahve içerisinden bizim gittiğimiz üç tane kahve vardı. Gece okuldan çıktıktan sonra illede kahveye uğrayacak ve en az bir demlikte olsa çay içecektik. Yoksa o günü yaşanmamış ilan ederdik.
Ne pahasına olursa olsun gitmiş olduğumuz kahvehanelerde tek bir kez dahi olsun kahve oyunu oynamamıştık. İlginçtir; grubumuzdaki hiç bir arkadaşta kahve oyunu bilmezdi. Tek bildiğimiz çay içmekti ve kahvenin en görünmez yerine geçerdik ve kafakafaya verip çaylarımızı yudumlarken, bir taraftan alabildiğine dedikodu ve bir taraftanda alabildiğine günlük siyasal ve politik gelişmeleri tartışırdık. Kimi zaman işyerlerimizdeki sorunlar üzerine koyulaşırdı sohbetler. Ve bu sohbetlerin başucu arkadaşı çaydı. Ne pahasına olursa olsun çay olacaktı.
Akşam okula girerken bir kahveye gidip çay içecektik. Ve gecenin bir yarısı okuldan çıkardık ve illede bir kahveye girip kahvede çayımızı içer ondan sonra evlerimizin yolunu tutardık.
Eğerki grup olarak hepimiz yönümüzü Topkapı'ya çevirmiş isek, mutlaka Topkapı'da çay içecek bir kahvehane arardık. Ya bit pazarının içerisinde bir akşamcı kahvesi bulurduk veya oto garların içerilerinde bir yerde çay içecek ocak bulurduk.

Eğerki okulda ders boş geçecekse ve hocalardan birileri derse girmeyecekse evlere gönderilirdik. Ama hiç kimse o erken çıkılan bir kaç saati eve giderek heba etmezdi ve mutlaka bir aktivite yapılırdı.
O anda gruba daha bir çok arkadaş dahil olur ve kalabalık bir şekilde bir meyhaneye gidilirdi ve illaki toplu olarak bir bira içilir ve soluğu yine meyhane çevresindeki kahvelerden birisinde alırdık ve derken ver ederdik çayın gözüne. Kahveci çay yetiştiremezdi.
Hafta sonlarıda devam ederdi çay içme seanslarımız.
Yine illaki hafta sonları altı-yedi arkadaş bir arada olurduk. Cumartesi ve pazar günleri en geç saat 12.00'de buluşurduk ve gece yarısına kadar bir yerlerde oturup çay içerdik. Veya en çok sevdiğimiz şey olan kitapçıları dolaşma aktivitesini yaparken, yorulupda bir yerlere tüneyip çay içmenin özelemini duyardık içimizde.
Ne inanılmaz kitap alırdık. Her hafta sonu illede kitap almaya giderdik. Kitapları dolaşırken yorgunluktan bir hayli bunalırdık ve kendimizi bir kahveye atıp, hem aldığımız kitaplara göz atardık, hemde çaylarımızı deli gibi içerdik ve kitaplar üzerine alabildiğine konuşurduk.

Ama her şey bir yana, çay içmek bir yana idi. İki elimiz kanda olsa çayımızı içecektik. Ne pahasına olursa olsun.
Çay içmenin tadı, hele helede kenar mahalle kahvehanelerinde daha bir başka oluyor.
Lise yıllarımız bitti ve daha sonraki dönemlerde, aynı arkadalarla şu veya bu şekilde görüşür olduk ve herhangi bir yerde buluştuğumuzda, hemen bir kahve bulup çay içme seanslarımıza kaldığımız yerden devam ederdik.

Hani özlemiyorum dersem yalan olur.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..