Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '09

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Çay

ÇAY DEYİP GEÇME
 
Çayın demliği gelindir
Isındıkça demini alır
Aldıkça demini kararır.
 
Demlik altı kaynanadır
Sürekli kaynar durur
Ağzı kapanırsa taşar kudurur.
 
Demini alınca gelin
Doldurur bardağı dipten
Bardaksa kocası olur gelinin
Kaynana tamamlar üstünü inceden,
Dengeli katışım çekmeli kocaya
Ne açık ne demli gider hoşuna.
 
Çocuklar çayda şeker
İkisi hoş eder hayatı
Fazlası kaçırır tadını.
 
Görümce kaşıktır
Ara sıra bardağa girer çıkar
Ortalığı karıştırıp çeker gider.
 
Evin kızıdır çayın süzgeci
Özene bezene süzer çayları
Kusur ederse süzümde 
Dillere dolanır çöpleri.
 
Acep nicedir kaynata?
Ne demine karışır ne suyuna
Sağlam oturmuş bardağın altına
Dökülen çayları toplar sarsıntıda
İlgilenen olmazsa ara sıra
Ne sehpa kalır ne masa.
 
Çayın töresidir tepsi
Misafire uzanır ilk öncesi
Sıra gözetmez kalan gerisi.
 
Çay deyip de geçme
Su niyetine içme
Her yudumdan keyfini demle;
 
İnce belli bardaklar dizilse
Tavşankanı dem çekilse
Gene de keyif sarmaz kimseye
Çaylar gönül sebilinden değilse;
 
Çay deyip de geçme
İçilirken güler yüzle
Hele de yağmurlu bir günde
Derya demin çeker keyiflere…
*
Not: şiirsel söz düzeneğini kurmuş olsam da bardağın, kaşığın, tabağın, şekerin, demlik ve çaydanlığın benzetimleri bana ait değildir. Sanırım anonimdir; çünkü okuma yazması bile olmayan komşum Rizeli Ayşe Teyze'den benzer ifadeleri duymuşluğum vardır.
*

Alt tarafı bir bardak çaydır deme. Yerine, zamanına ve kiminle içtiğine göre tadı ve kıymeti değişir. 

Bir kır kahvesinde, sahilde denizin hışırtısına karşı, yağmurlu bir günde bir boğaz vapurunda.... buralarda içilen çay aynı, fincan aynı, bardak aynı olsa da tatları farklı gelir insana. 

Çok uzak değilseniz annenize telefon açıp, "anne çay demledim, hadi gel içelim" dediğinizde bile başkalaşır çayın tadı. 

Bir gün batımına doğru balkonda karı kocanın karşılıklı içtiği çayda yorgun özlemlerin kokusu vardır. 

Tesadüfen rastlaştığınız bir arkadaşınızın sizi bir çay bahçesine çekip ısmarladığı çayın tadı bambaşka kalır anılarınızın damağında... 

İyi ve keyifli yaşamak basit iş aslında. Çünkü, yaşamın her gününde bir tutumluk zamanı bir tutam çayla demleyip keyifle içebileceğimiz bir mola fırsatı hep vardır... 

Bir de 'ben çay içmem!', 'ben kahve sevmem..' diyenler vardır. Onlara da bir bardak sıcak ıhlamur bulunur elbet; maksat dostluk yürüsün…

Çayın farklı sözlük anlamları vardır; ben çay ağacının filiz yapraklarından üretilen, demlenip içilen çaydan söz edeceğim.

Belli Başlı Çay Çeşitleri: 

Assam: 1800'lü yıllarda Hindistan'ın Assam bölgesinde İskoçyalı Robert Bruce tarafından bulunmuş koyu renkli, güçlü ve keskin kokulu bir çaydır. 

Beyaz Çay: Çaylar arasında en fazla antioksidan içeren çaydır. Bu özelliğini çok taze filizlerden en az işlemle üretilmesine borçludur. Yeşil çaylardan farklı özeliği dem rengi ve yeşil çayın otsul tadı yerine kavunsu hoş tadıdır. Az üretimden dolayı oldukça pahalı bir çaydır. 

Darjeeling: Nepal yakınlarında deniz seviyesinden çok yüksek dağların doruklarında yetişen çay çeşidi, dünyanın en kaliteli çayları arasında yer alır. Tadı frenk üzümüne benzetilen çay, bu özelliği ile “çayların şampanyası” ünvanını almıştır. 

Earl Grey: Darjeeling, Assam ve Seylan çaylarından biriyle bergamot yağının karışımıdır. 

English Breakfast: Güne dinç başlamak için Hindistan ve Seylan çaylarının karışımından elde edilen güçlü bir harman çaydır. 

Jasmine: Yasemin çiçekleri eklenmiş tercihen yeşil ya da yeşil-siyah çay karışımıdır. 

Pouchong & Oolong: Çin veya Tayvan mahsulü, aroması şeftaliyi andıran yumuşak bir tür yeşil çaydır. 

Seylan: Sri Lanka ürünü çaylara verilen genel isimdir. Ne kadar yüksekte yetişirse o kadar kaliteli olan bu çay, hoş kokulu ve aromalı tadıyla ünlüdür. 

Türk çayları dünya çapında nam salmış olmasa da, ülkemizde belli bir damak tadı tutturmuş beğeniyle içilen çaylardır. Yerli malı tüketme bilincimin yanında, çay tarımında ilaçlama yapılmayışı, ve üretimde katkısız sendirilip kavrularak paketlenmesi benim Türk çayını seçişime neden olan önemsediğim özelliklerdir.

Çay konusunda geniş çaplı bilgi içeren ilk kitap olan "Çay Kitabı" M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Çinli Lu Yu'ya aittir. Avrupa ancak 17. yüzyılda çayın tadına bakabilmiştir. İngilizler sıcak çayı o kadar benimserler ki, bunu gündelik bir yaşam kültürü haline getirirler. Bu kültürün ham maddesini sağlamak için de, 18. yüzyılda bugün dünyanın en büyük çay bahçeleri sayılan Assam ve Seylan Adası’nda çay tarımı yapmaya başlarlar. Üretilen bu çayları Avrupa’ya hızlı olarak taşımak için de, süratli yelkenliler yaparlar. 

Türkçe'de çay ile ilgili ilk ciddi kitabı, çaya olan aşırı düşkünlüğü sebebiyle adı 'Çaycı'ya çıkan Hacı Mehmed İzzet Efendi yazmıştır; kitap, 1879'da, İstanbul'da 81 sayfalık 'Çay Risalesi' adıyla basılmıştır. 

Türkler’in çayla tanışması 1787 tarihinde, Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle başlar. Bursa civarında gerçekleşen ilk ekim çalışmaları iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Aslında şimdiki çay 1940’lı yıllara kadar Türkler’in alışık olmadığı bir içecekti. Daha çok ıhlamur, nane ve ayva yaprağı kaynatılıp çay diye içilirdi. Bu yıllara kadar asıl keyif verici içeceğimiz kahve olmuştur. 

Zamanın Halkalı Ziraat Mektebi müdür yardımcısı botanikçi Ali Rıza Erten 1917 yılında yapmış olduğu teknik çalışmaların bilimsel sonuçları çerçevesinde, 16.02.1924 tarihinde Rize’de çay yetiştirilmesi için meclisten onay alır ve günümüz çay üretiminin temelleri bu şekilde atılmış olur. 

İlk Çay Fidanlığı
Kanunun yürürlüğe girmesinden hemen sonra çay tarımı ile ilgili ön denemeler yapmak, bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize'de 'Bahçe Kültür İstasyonu' kuruldu. İşleri organize etmesi ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni DERİN görevlendirildi. Batum'dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize'de bugünkü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretilmeye başlandı. 

1947’ de kurulan ilk fabrika ile üretim hızlandı. Oldukça geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çayı çok sevdi ve günün her saatinde, her mekanında çay içer oldu. 

19.yüzyılda çay tüm Kuzey Dünyası’nda artık bir halk içeceği haline gelmiştir. Çay kültürü de her ülkede farklı bir biçim almıştır. Tüm dünyada, toplumsal yaşamda oldukça önemli bir yer tutan çayı Hintliler süt ve şekerle, Kuzey Afrikalılar yeşil çayı taze nane ile karıştırıp içerler. 

Moğolların çay içme biçimleri ise inanılır gibi değildir. Çaya biraz yağ, bir tutam tuz, biraz un ya da darı ekliyorlar. Hadi bu neyse, ama ya kuzu etli çaya ne dersiniz? Dilim dilim edilip bir hafta açık havada kurutulmuş kuzu etini çayın içine atıp öyle içerler. Bu arada et parçaları da sıcak çay içinde yumuşayıp yenme kıvamına gelirler. Soğuk iklim koşulları ve göçebe hayatına uygun bir çay kültürü olarak onlar da bunu benimsemişler demek ki…. (*) 

Dünyada çay hakkında yazılacak ve söylenecek daha pek çok ilginç şey bulunabilir. Çayın sigarası bile yapılmıştır…. 

***
Çayı hazırlamak kadar içmek de birçok insan için sanatsal bir kültürdür. Dünya üzerinde milyonlarca kişi gün boyu sıradan bir iş gibi çay içerken Japonlar ve Çinliler çay hazırlamayı ve içmeyi felsefi bir törene dönüştürürler. 

"Çay, dünyanın gürültüsünü unutmak için içilir." der Çinli bir filozof... 

Dünyanın gürültüsünü unutmak için yapılan bir eylemin rast gele, özensiz ve sıradan olmaması ve çay içimini bir ruh banyosuna dönüştürebilmek için, çayın seçiminden yapımına, yapımından sunumuna ve içimine titiz bir özen ve saygıyla eğilmek, çayın ruhunu ısıtabilmek gerekir. Uygun notayı kondurmak için ruhunun ses vermesini bekleyen besteci gibi, çayın içimi de zamanla yarışan kişinin şöyle bir durup geride kalan ruhunu beklemesi gibidir. Çayın keyfini ruh banyosuna çeviren şey elbette ki her şeyden önce kişinin beğendiği çay ve çay içme ortamıdır. 

Çay içimi başlı başına bir keyif işidir. Her keyif gibi bu da gündelik yaşam koşturmacasında bir soluklanma gereksiniminden doğar. Bazı toplumlarda dini ve ruhani bir yükseliş aracı olarak benimsenmiş olsa da, çay içimi bugün tüm dünya tarafından dünyevi bir keyif molası için en iyi bahane olarak kabul görmüştür. 

Sütsüz ve şekersiz içildiğinde şişmanlatıcı olmayışından dolayı çay günün her anında içilmesinde sakınca olmayan bir içecektir. Tabi bunun da bir yolu yöntemi ve belli bir içim miktarı vardır. Özellikle siyah çayın demir emilimini azaltıcı etkisini önlemek için yemeklerden bir buçuk-iki saat sonra ya da önce içilmesi önerilir. Büyükler için günde 5 büyük fincan çay en tepe sağlık faydası açısından yeterli sayılır. 

ÇAYIN FAYDALARI 

KANSERE karşı koruyucu etkenler içerir. (tedavi edici değildir) 

Yapılan araştırmalar hem yeşil hem de siyah çayların tüketilmesinin kanser riskini, özellikle akciğer, bağırsak ve cilt kanserlerinin oluşumunu yavaşlatıcı etkisi olduğunu göstermektedir. 

İçeriğindeki C ve E vitamini ile karoten maddesi sayesinde kan kanserine karşı bağışıklığı artırır. 

Yeşil çay siyah çaya göre 4 kat fazla antioksidan içerir. Antioksidanlar, bedensel işlevsellik sistemlerinin çalışmasıyla ortaya çıkan, çevresel etkenler ve beslenme kültürüyle beden içine alınan kanser yapıcı serbest radikallerin çöpçüleridir. Çay, kanser önleyici sayılan flavinoid denilen antioksidanlar bakımından oldukça zengindir. 

Çayın bedeni arıtan etkisi, çaydaki (P) vitamini diye adlandırılan antioksidan özellikli fenolik bileşiklerden kaynaklanır. Çaya rengini de veren fenolik bileşikler, damar çeperlerini de güçlendiren özelliğiyle kalp damar sağlığına da olumlu etki yapar. İçerdiği flavonollar ile tansiyonu düşürdüğü için damar sağlığını korur. Ancak, metabolizmayı hızlandırdığı için nabız yükselebilir.

Siyah ve yeşil çayın kalp hastalıkları riskinin yanı sıra kaynar biçimde içilmezse mide ve yemek borusu kanseri riskini de azalttığı saptandı.

Bilim adamları, çayın içindeki polyphenols (polifenol) maddesinin tıpkı C ve E vitamini gibi, proteinleri ve DNA'yı oksitlenmenin meydana getirdiği hasardan koruduğunu, sağlıklı hücrelerin hasar görmesini önlediğini ve kanser tümörlerinin beslenmesini zorlaştırdığını deneylerle saptamışlardır. 

Daha önceki araştırmalarda yeşil çayın içinde bulunan polifenol maddesinin, kanser tümörlerinin etrafında oluşan tümör besleyici kan damarlarını tıkadığı belirlenmişti. Yeşil çay içme alışkanlığının bulunmadığı Batı'da, acaba bu yüzden mi kanser vakaları Uzakdoğu ülkelerine oranla daha fazla görülmektedir? Aslında kanserin gerçekte birçok nedeni vardır; çünkü çay tek başına kaldı mı kanserden koruyucu etkisi işe yaramıyor. Yani, yağlı beslenen, sigara içen, alkol alışkanlığı olan, gıdaları ve havası kanserojen atıklar içeren hareketsiz bir yaşantıya sırf çaydan hayır gelmiyor; işin aslı sağlıklı ve dengeli beslenerek hareketli yaşayanlara çay kansere karşı ek bir savunma gücü veriyor. 

Yeşil çay, kanserden korunmada olduğu kadar kolesterol ve yağ değerlerini iyileştirmede, tansiyonu düzenlemede ve damar sertliğini önlemede bile yardımcı olabiliyor. 

DİŞ SAĞLIĞI
Çay, doğal olarak florür içerdiği için, diş minesini kuvvetlendirir. Diş sağlığı için çayın şekersiz içilmesi önemlidir. (Düzenli ağız temizliği yapılmazsa çay pası da dişleri sarartabilir)

DİNLENDİRİCİ ve uyandırıcı 

İçindeki kafein nedeniyle çayın dinlendirici özelliği vardır. Çaya özel teanin maddesi, beynin alfa dalgaları yaymasını teşvik eder. Bu dalgalar, bedene zindelik hissi verir. Kafein, sinir sistemini uyarır, damarların genişlemesini, kan devrinin hızlanmasını sağlar. Ders çalışırken, kitap okurken belki de bu yüzden çay içme arzusu uyanır. 

Ayrıca, sindirim sıvısı salgılamayı uyarır; böbrek ve karaciğerin çalışmasını hızlandırır, böylece toksinlerin dışarı atılmasına yardımcı olur. Çaydaki teobromin ve teofilin maddeleri idrar sökücü özelliğe sahiptir. 

BAĞIŞIKLIK sistemini güçlendirir 

Çayın bağışıklık sistemini güçlendirdiği, her gün beş fincan çay içenlerin hastalıklara karşı daha dirençli hale geldiği bildirildi. Brigham and Womens Hastanesi, Harvard Tıp Okulu ve New Hampshire Üniversitesi uzmanlarınca gönüllüler üzerinde bir deney yapıldı. Deneklerin yarısı dört hafta boyunca her gün beş fincan çay, diğer yarısı aynı miktarda kahve içti. Sonunda çay içenlerin hastalıklarla savaşan kimyasalları daha fazla ürettikleri, kahve içenlerdeyse bir değişiklik olmadığı görüldü. 

Özellikle gıda ishalini durdurmada faydalıdır. 

Çay banyoları, sıcak çay emdirilmiş temiz tülbent veya pamukla yapılan kompres ve pansumanların rahatlatıcı ve temizleyici özelliği vardır. 

Kaşıntı ve bazı tür egzamaya iyi gelir. 

Ve biraz daha araştırsak çayı bir iksir içeceği yapan daha neler neler çıkar karşımıza…. 

Çinko içeriğiyle tadım hücrelerindeki tat alma bozukluklarını önler.
Susuzluğu giderir, karaciğeri temizler ve yeniler.
Sapon içeriğiyle vücuttaki zararlı maddeleri yok eder, iltihaplanmayı önleyici etki yapar.
İçerdiği bileşik şekerler ile kan şekerinin yükselmesini önlediğinden diyabet hastalarına şekersiz olarak önerilmektedir. 

ÇAY TATMA SANATI 

Tıpkı şarap gibi, çay tadımı da başlı başına bir sanat olarak kabul edilmektedir. 

Çayın dilde bıraktığı tat ile burun ve genizden alınan kokusunun birlikte değerlendirilişi genel tat duyumudur. Bundan başka dört ayrı başlıkta çay tadımı değerleri alınır. 

Ağız duyusu:
İyi bir çay öncelikle ağızda kuruluk hemen arkasındansa kayganlık yaratacaktır. 

Sıcaklık:
Çayın sıcaklığı doğrudan tat ve koku elementlerinin etkisini azaltıp çoğaltan önemli bir fiziksel unsurdur. 

Demleme yöntemi:
Koku ve tat elementlerinin suyun içinde etkin bir şekilde çözünürlüğü, buhar basıncı ve çayın yapılışı ile doğrudan ilintilidir. Çayın buharını içeride tutmak için demliğin ibrik ağzı kapatılmalıdır. 

Kişisel özellikler:
Çayı tadan kişinin fiziksel durumu, ruhsal durumu, çay içim vakti ve ortamı da çayın tat ve koku duyumu keskinliğini belirleyici etkenlerdir. 

İYİ BİR ÇAY DEMLEMEK İÇİN: 

Çay, nem ve harici kokulardan etkilenmeyecek şekilde kuru ve hava almaz bir kapta saklanmalı. 

Taze, yumuşak, kireçsiz su kullanmalı. 

Çayın ölçüsü arzulanan yoğunluk ve çayın cinsine göre değişebilir. 

Demliğin ibiğini tıkadıktan sonra içine ılık su ve onun üzerine çayınızı koyun, karıştırmadan, kısık ateşte kaynayan alt suyun üstünde kendi kendine batıncaya kadar demlenmeye bırakın. 

Tüm lezzetin açığa çıkabilmesi için çayın en az 20 dakika demlenmesi gerekir. 

Demlenen çay yarım saat içinde içilmelidir. 

Eğer çay süt ile içilecekse, daha iyi bir karışım için fincana çaydan önce süt konmalı. 

Bardak ya da fincanın oda sıcaklığında olması koku ve lezzeti olumlu etkiler. 

Elbette ki çayınız ne kadar özenle demlenmiş olsa da size keyif vermesi için yeterli olmayabilir. Her sanat eseri gibi bu “ruh banyosu” da bir bütündür ve parçalar tamamlanmadan hiçbir şey ifade etmeyebilir. Bunun için çayı demlemek kadar kişisel zevke dönük biçimde sunulması, sunumu kadar arzuyla tadılması, tadımı kadar hoş sohbetlerle süslenmesi de gerekecektir. Tek başınıza bile olsanız, en azından çayınızı yudumlarken ruhunuza huzur basan bir “oohhh!” çekmelisiniz.

Muharrem Soyek

*

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..