Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '14

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Çevre kirliliği

Çevre kirliliği
 

Bir deniz kıyısının görünümü


Çevre Kirliliği ve Doğal Dengenin Bozulması

Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde anlatılır. Çevrenin canlı öğelerinin yaşam etkinliklerini olumsuz yönde etkileyen, cansız öğelerin üzerinde ise yapısal zararlar oluşturan, niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su vetoprağa yoğun bir şekilde karışması olayına "çevre kirliliği" adı verilmektedir.

Çevre; dünya üzerinde yaşamını sürdüren canlılarının yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır. Diğer bir deyişle "ekosistem" olarak tanımlanabilir.

Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını, insan, hayvan, bitki ve diğer mikroorganizmalar ise biyolojik unsurlarını oluşturmaktadır.

Çevre Kirliliğinin Nedenleri

Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliğinin oluşmasına neden olmaktadır. Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için teknolojinin gelişmesine bağlı olarak endüstrileşmenin de artması gerekmektedir. Sanayideki bu artış beraberinde var olan doğal kaynakların hızla tükenmesine neden olmaktadır. Doğal kaynaklar hızla tükenirken, üretim ve tüketimden kaynaklı atıkların önlemler alınmadan doğaya atılması Çevre Kirliliğinin oluşmasına ortam sağlamaktadır. Çevre kirliliğinin en önemli nedenleri aşağıda kısaca sıralanmıştır.

· Hızlı nüfus artışı,

· Plansız kentleşme,

· Plansız endüstrileşme

· Doğal kaynakların ölçüsüz kullanılması sonunda hava, su, toprak kirleniyor.

 

Hava kirliliği

Atmosferde toz, duman ve saf olmayan su buharı şeklinde bulunabilecek kirleticilerin, insanlar ve diğer canlılar ile eşyaya zarar verebilecek miktarlara yükselmesi, “Hava Kirliliği” olarak nitelenmektedir

Toprak kirliliği

Toprağın kimyasal maddelerle veya atıklarla kirlenmesidir. Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana getirilebilir

Su kirliliği

Su kirliliği, istenmeyen zararlı maddelerin, suyun niteliğini ölçülebilecek oranda bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayıdır. Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler (N, P), kimyasal mücadele ilaçları (pestisitler), tarımsal sanayi atık suları, nükleer santrallerden çıkan sıcak sular ve toprak erozyonu gibi süreçler ve maddeler su kirliliğini meydana getiren başlıca kaynaklardır.

Ambalaj atıkları

Çevrede oluşturduğu görüntü kirliliği yanında, rüzgâr ve akarsularla sürüklenen ve çevrede bozunmayan ambalaj atıkları deniz hayvanları için ciddi bir tehdittir. Köpüğümsü atıkların, deniz canlılarınca dişlenmesi ve yutulması, bu canlıların ve bunları tüketen diğer canlıların yaşamı açısından ciddi tehditler oluşturmaktadır. Petrol bazlı ve yüzlerce yıl bozulmayan eski poşet ve plastiklerin yerine, organik materyal kaynaklı ve birkaç yılda doğal ortamda CO2 ve suya kadar tamamen bozularak dönüşüme giren bioplastikler ambalaj atık kirliliğini önlemede önemli gelişmelerdendir.

Ses kirliliği

Yoğun şehir yaşamında özellikle insanların istirahat vakitlerinde yayılan motorlu araç, makine sesleri, inşaat, eğlence, bazı dini-sosyal aktiviteler, maçlar diğer kişilerin yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek gürültü kaynaklarıdırlar.

Radyoaktif kirlenme

Nükleer enerji santralleri, nükleer silâh üreten fabrikalar, radyoaktif madde artıkları radyoaktif kirlenme yaratan başlıca kaynaklardır. Radyoaktif maddeler yaymış oldukları elektronla hava, su, toprak ve bitkilere zarar verir. Radyoaktif maddeye sahip (radyasyonlu) hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Bunun sonucunda bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak, organları zedelemek gibi tedavisi olanak dışı olan hastalıklar meydana gelir.

Işık kirliliği

Işık kirliğinin sebepleri lazerler ve gereksiz aydınlatmalardır. Işık kirliliği gece havada aşırı aydınlık oluşmasıdır. Aşırı aydınlık canlılara zarar vermektedir

 Neler yapmalıyız ki bilinçli olalım ve çevre bilincine sahip bireyler olalım. Onlarca üzerinden geçilmesi gereken nokta var aslında ama ilk akla gelenler şunlar olmalı diye düşünüyorum:

· Geri dönüşüm ve yeniden kullanıma önem vermeliyiz(Doğada ki kaynakların daha az tüketilmesini sağlarız)

· Enerji ve su dikkatli kullanmalı ve gerekirse tasarruf yapmaya dikkat etmeliyiz(Enerjide dışa bağımlıyız ve ayrıca su zengini değil nerdeyse su fakiri bir ülke sayılabiliriz)

· Plastik ve benzeri ürünleri kullanmaktan kaçınmalıyız(100 yıl kadar doğada kalabiliyorlar ve canlılara büyük zararları var)

· Aşırı tüketimden kaçınmalıyız ve doğal malzemelerden yapılmış ürünleri tercih etmeliyiz(Doğal olanlar daha sağlıklı ve kullanım süresi dolduğunda tekrardan doğaya dönmesi daha kısa süre alıyor)

· Ağaç dikmenin önemini kavramalı ve kavratmalıyız(Unutmayalım bir kişi yılda 7 ağaç tüketir. Bunu ve daha fazlasını yerine dikmemiz lazım)

· Sahip olduğumuz bilinci başkalarına da aşılamalıyız. Ağaç yaşken eğilir sözünü bizlerde çocuklarımız için uygulamalı ve onları daha küçükken çevre bilincine sahip bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Annelerimize, babalarımıza ve öğretmenlerimize büyük görev düşüyor bu konuda.

Birey olarak, toplum olarak ulaşmamız gereken nokta sürdürülebilir bir yaşam, sürdürülebilir bir çevre olmalı. Bunun için bugün neler yapmalıyız, çevre bilincimizi nasıl daha üst seviyelere taşıyabiliriz, insanları nasıl daha bilinçli yapabiliriz. Bir arayış içinde olmalı ve doğru yönde gitmeli ve herkesi bu yöne davet etmeliyiz. Ancak bu şekilde köyümüz, şehrimiz, ülkemiz ve dünyamız bizim o sevdiğimiz haliyle kalabilir ve gelecek için hem bize hem yeni nesillere bir miras olarak kalabilir.(Kaynak: Maden-i Hod)

 

Hava, su, toprağın tükenmeyen maddeler olduğunu mu sanıyoruz? Kuşkusuz, bu şekilde düşünen yok değildir. Ama bunlar da kirleniyor, tükeniyor. Hava, su, toprak kirleniyor. Atmosfere yayılan zararlı gazlar, ozon tabakasının delinmesine neden oluyor. Canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan gazların azalması sonucu insanların, doğadaki diğer canlıların sağlığında beklenmedik tehlikeler baş gösteriyor. . Ozon tabakası dünyaya ulaşan zararlı morötesi ışınları süzerek engellediği için Ozon deliği dünya çapında endişe doğurmuş ve Montreal Protokolü ile ozona zarar veren gazların üretimi yasaklanmıştır. Ozon deliğinin cilt kanseri ve katarakt gibi hastalıkları artırdığından, bitkilere ve planktonlara zarar verdiğinden kuşkulanılmaktadır. (13 Aralık 2013 Vikipedi)

Özellikle, sanayide, teknolojide gelişmiş ülkeler, Montreal Protokol’una ne derece uyuyorlar? Uyup uymadıklarını kim denetliyor? Bilmiyoruz. Özetle, gün geçtikçe nefes almakta zorlanıyoruz. Kentlerden kaçıp deniz kenarlarına gidiyoruz ya da dağlara çıkıyoruz. Buraları da hor kullanıyor; doğal yapısını bozuyor, kirletiyoruz. Nasıl mı? Dağlardaki çamları, ardıçları, kestaneleri, meşeleri… kesip yerine bina dikiyoruz. Başka deyişle betonlaştırıyoruz. Sözgelimi,1960’lı yıllarda Uludağ eteklerinde bir tek bina yoktu.2000’li yıllarda her tarafı binalarla dolmuş.1980’lı yıllardan beri Kuşadası’na gideriz. Sitemiz, 1980’den önce yapıldığı için yeşil alanında fıstık çamları vardır. İlkyazda karatavuklar ötüşür, kumrular balkon setlerine konar, sizden yiyecek bekler. Onları doyurmak eşim ve benim için büyük bir zevktir. Kırlangıçlar, balkon tavanların yuva yapmıştır; her yaz gelir, yavrularını uçururlar. Onların havada daireler çizmesi bir başkadır. Son yıllarda kuşlar azaldı. Şeftali tarlaları betonlaştı. Dilek Yarımadası girişindeki Samsun Dağı yamaçlarındaki ormanlık alanın bir bölümü yakıldı. Şimdi o yakılan alanda, ormanın bağrında binalar yükseliyor. Türkiye’nin her tarafında böyle. Yıllar sonra Ankara’dan Adana’ya gidiyorum, yolun sol tarafındaki Tekir, Bürücek Yaylaları da betonlaşmış. Dünyada insanın adımını attığı yer kirleniyor; ne var ki uygar toplumlarda çevre bilinci geliştiği için çevrelerini daha az kirletiyorlar. İşte örneği:

Güney Kaliforniya’nın Los Angeles’in küçük ,şirin ,sakin bir beldesi olan Pasadena; San Gabriel Dağları, Angeles Ulusal Orman ve Santa Monica Dağları ile çevrilidir. Yakınında böylesi muhteşem doğal güzel yerlerin olması, hızlı kamp, yürüyüş yerleri vardır.Maceracı kimi Amerikalılar da bu sarp dağlarda bisiklete biniyorlar. Söylemek istediğim,dağlarda özel dağ evleri yok.Taş,kireç ocakları yok. Madenler için dağlar, delik deşik edilmemiş. Dağlar, ormanlar korunuyor; salt yürüyüşlere, spora açık. İsviçreliler de Alp Dağlarını gözleri gibi koruyorlar. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bizde öylemi ya…

Sonuç

 

Hava, toprak, su gibi doğal kayaklar kirleniyor ve tükeniyor. İnsanlar bu kaynakları bilinçli kullanmazsa gelecek kuşaklar, bu dünyada yaşam zorluklarıyla karşılaşacaklar. Onun için doğal kaynakları titizlikle ve bilinçli kullanmak gereklidir. Gelecek kuşaklara bırakacağımız en anlamlı miras bozulmamış, yaşanabilir bir dünya olmalı.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..