Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan

http://blog.milliyet.com.tr/kaganbahadir

23 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

CHP ve Atatürk'ü isimlendirme sorunu

CHP ve Atatürk'ü isimlendirme sorunu
 

Bir siyasi parti düşünün… Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olsun.

Partinin içinde Deniz Baykal, Haluk Koç, Nur Serter, Muharrem İnce de var, Erdoğan Toprak, Sezgin Tanrıkulu ve Hüseyin Aygün de var.

Bunun adı “siyasi çorba” değil de nedir?

Cumhuriyet Halk Partisi yine karışık günler geçiriyor. Parti bir yandan Seyit Rıza Teklifi’nin reddedilmesi üzerine Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamaları konuşurken, diğer yandan da Muharrem İnce ve Bülent Arınç arasındaki “cinsel taciz” atışmalarını konuşuyor. Birinci tartışmayı ele alalım.

CHP için sürekli tekrarlanan bir söylem de “Atatürk’ün Partisi”dir. CHP’nin de bir dönem seçim afişlerine “Oylarınızı Atatürk’ün ve İnönü’nün partisine verin” yazarak bu durumu kullandığını biliyoruz. Deniz Baykal zamanında da kullanılan bu “Atatürk’ün partisi” tabiri, yerini “Mustafa Kemal’in partisi” sözüne bıraktı. Peki, aradaki fark nedir?

Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarını inceleyenler, Erdoğan’ın Atatürk’ten bahsederken sürekli olarak “Gazi Mustafa Kemal” dediğini fark edeceklerdir. O isimde olduğu dönemi anlatması bakımından tarihi terminolojiye uygundur lâkin eğer terminolojiye uyacaksak, mesela son dönemlerinden bahsederken “Gazi Mustafa Kemal 10 Kasım 1938’de vefat etti” demek yerine “Kemal Atatürk 10 İkinci teşrin 1938’de vefat etti” demek lâzım gelir. Terminolojiye ya tam uyarsınız ya da uymak için bir çaba göstermezsiniz.

Erdoğan’ın yaptığı, terminolojiye uymaktan ziyade, Atatürk’ün belli bir dönemini kabul edip belli dönemlerini yok farz etmek istemesinden ileri gelmektedir, yahut belli bir dönemi öne çıkarıp diğer dönemini geri plana alma çabası da diyebiliriz. O, İstiklâl Harbi esnasında ve öncesinde var olan Mustafa Kemal Paşa’yı ön plana çıkarıp, Cumhuriyet sonrası Atatürk imajına bağlılık lafzı etmemeyi tercih etmektedir. “Atatürk’ün Partisi” CHP’nin genel başkanının da yaptığı budur. Kendisi, bu konuda yapılan uyarılara (son kongrede İsa Gök’ün yaptığı uyarıyı anımsayalım) rağmen Mustafa Kemal demeyi tercih etmektedir. Onun sıkıntısının, soyadındaki “Türk” lafzından mı yoksa Erdoğan’la aynı nedenden mi olduğunun takdiri de okuyucuya kalmıştır.

Vaziyeti daha fazla aydınlatmak için Hüseyin Aygün’ün Kılıçdaroğlu döneminde partiye alınmış olduğunu söylemek yeterlidir. Kendini “Dersim Milletvekili” olarak tanıtan ve Tunceli’de yaşanan olaylarda Atatürk’ün de kabahatinin olduğunu ileri süren bu milletvekiline, her halde adaylık için çağrılırken “Gel seni Atatürk’ün partisine vekil yapalım” denmemiştir. Burada bir riyakarlık durumu hemen fark edilecektir. Vekil seçimi yapılırken, Atatürk’ün partisi kalmamak için elinden geleni yaparcasına Atatürk’ün milliyetçilik anlayışıyla alakası dahi olmayan, hatta Atatürk’ü kendi memleketinde yaşanan olaylardan sorumlu gören kişiler davet edilirken, halktan Atatürkçü Parti kisvesine girilerek oy istenmektedir. CHP’ye oy veren kesimin büyük bir çoğunluğu laiklik ve Türk ülkesinde Türk kimliğinin yok edileceği hassasiyeti ve endişesiyle partiye oy verirken ne yazık ki, meclise gönderdikleri vekiller sicilleri bu hassasiyetler konusunda hiç aydınlık olmayan kişiler olmaktadır.

Durum bu olunca Atatürk’ü savunmak Aydınlık Gazetesi’ne elbette kalır. Meydan boş kalırsa birileri meydanı doldurur. Atatürk’ü Lenin’le yan yana koyup “anti-emperyalist mücadelenin iki kahramanı” yazarak afiş yapanlar “Gerçek Atatürkçü biziz” deyiverir. Kılıçdaroğlu da bu “neci” oldukları belli olmayan grubu, mazisine bakarak “Maocu” ilan eder. Hem Kemalist hem de Leninist olduğunu söyleyen Baro Başkanı da “Kalk Atatürk’ün koltuğundan” deyince, meseleyi uzaktan izleyenler kafa karışıklığı ile “Yahu bunlardan hangileri gerçek Atatürkçü hangileri rol yapıyor?” diye sormaktan kendilerini alamaz. Aslında netice her iki grubun da Atatürk’ün hâl ve hareketlerinden kendilerine uygun olanları öne çıkarıp, diğerlerini yok farz ettiğine çıkar ki, bu da bir kişinin ilkelerine bağlılık olarak açıklanamaz. Bu olsa olsa halkın Atatürk sevgisini istismar ve buradan “oy devşirebilir miyiz” düşüncesi olarak açıklanabilir.

 
Toplam blog
: 75
: 2740
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan   Siyasi Tarih yazarı ve Türkçü düşünce adamı. 28 Aralık 1988'de Antalya..