Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Çocuk istismarı, töre cinayeti ve “kelebek etkisi”

Çocuk istismarı, töre cinayeti ve “kelebek etkisi”
 

Kırsal kesimde sürekli yaşanan “intihar eden genç kız” haberlerini görmezden geliyorduk ilk önce. Arasıra “töre cinayeti” veya “namus cinayeti” diye birşeyler duyuyorduk da aradaki bağlantıya pek uyan(a)mıyorduk. Oysa çocuk yaşta kızlar tecavüze uğruyor, tecavüzcüye dokunmak zor geldiği için namus, tecavüzün mağdurunu öldürerek “temizleniyordu”. Her ne kadar bu durum su yüzüne çıksa da; birkaç kadın derneğinin ve sivil toplum kuruluşunun çabalaması gereken toplumsal tepkiyi yaratmaya yetmedi. Taa ki beyinlerimize kurşun gibi saplanan Güldünya cinayetine kadar. Unutanlar için olayı kısaca hatırlatalım.

Eniştesi tarafından tecavüze uğrayıp hamile kalan Güldünya, öldürüleceğini anlayınca İstanbul’a kaçar. Fakat kardeşleri tarafından “cadı avı” misali takip edilir ve bulununca yol ortasında kurşunlanır. Yine de ölüme direnir küçük kız karnındaki bebeğiyle birlikte. Hastaneye kaldırılır, polisler ifadesini alır. Belki korkudan, belki merhametten ağabeylerinden şikayetçi olmaz. Merhameti, insanlığı, utanma duygusu “törelenmiş” ailesi yine vazgeçmez alınan infaz kararından. Bu kez hastane basılır ve iş şansa bırakılmadan Güldünya’nın beynine kurşun sıkılır.

Yıllardır görmezden gelinen, tepki gösterilmeyen ve hatta kimilerince tolerans gösterilen “töre cinayetleri”ne gereken toplumsal tepki ilk kez Güldünya’nın ölümüyle oluşmuştu. Devletten bu konuda cılız da olsa ilk defa ses geldi. Gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağı sözleri verildi. Olay zamana yayıldı, toplumsal hassasiyet pörsüdü,medya ilgisini kaybetti, Güldünya(lar) unutuldu ve konu kapandı.

Şu an en büyük endişemin kaynağını da unutulan Güldünya oluşturuyor. Geçtiğimiz aylarda yaşanan, tüylerimizi ürperten, insanlığımızdan utandıran 17 aylık bebeğe tecavüz olayı, Türkiye’deki “çocuk pornosu”nun hiçte küçümsenemeyecek düzeyde meraklısı olduğu gerçeğini gündeme getirdi. Doktorların, ilkokul öğretmenlerinin, yetimler yurdu müdürlerinin bilgisayarlarından çocuk istismarı içeren korkunç görüntüler fışkırdı. İçlerinden bazılarının sadece görüntülere bakmakla yetinen pasif sapkınlar olmaktan ziyade, bu vahşetten nemalanan, çocukları bu saldırıyı bizzat yapanlar olduğu ortaya çıktı.

Olaya medya gereken ilgiyi göstererek (Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun ört-bas etme çabalarına rağmen) kamuoyu oluşmasında öncülük yaptı. Annelerin örgütlendiği dernekler harekete geçti, hepimizin elektronik postalarına konuyla ilgili mesajlar gelmeye başladı. Ama ne yazık ki, aynı Güldünya’da yaşandığı gibi, çocuk istismarına karşı geliştirilen tepkinin hızı kesilmeye ve tavsamaya başladı.

Kafamızı başka yöne çevirmeden, midemizin bulanmasına ve kalbimizin acımasına dayanarak kabul etmeliyiz ki; Türkiye’de çocuk istismarı münferit bir olay değil, son derece yaygın. Bu gerçeği unutarak değiştiremeyiz. Hükümetin de, bu tür olayların takipçisi olması gereken aileden sorumlu bakanın da duyarsızlığı ortada, medya gündem zaplıyor, mücadele veren sivil toplum kuruluşları ise yapayalnız. Bu durum da her ne kadar güç olsa da, toplum kendi gündemini dayatmak zorunda.

Eli kalem tutan insanların vahası haline gelmiş bloglar tıpkı Ferdi için yaptığı gibi “tek kalem” haline gelmelidir. Konunun gündemde tutulması için, sümen altı edilmesini engellemek için, gelecekte “çocuk istismarcısı ülke” damgası yememek için ve en önemlisi çocukları, çocuklarımızı bu vahşetten korumak için kaleme sarılma vaktidir. Gerekli yasalar çıkana kadar, çocuklara bunları yapılanlar hak ettikleri şekilde cezalandırılana kadar, küçücük bedenlere reva görülen cinsel faşizmi ve şiddet durana kadar yazalım. Yazalım ki Güldünya’nın, 17 aylık meleğin kelebek kanadı fırtınaya dönüşsün...

 
Toplam blog
: 34
: 1630
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Merhaba, Yazmak kimimiz için kendini ifade etme biçimi, kimimiz için ekmek kapısı, kimimiz içinse öy..