- Kategori
- Güncel
Çözüm Süreci'nde, "Sekretarya", "İzleme Kurulu" ve "Üçüncü Göz"....Bana göre, "bir çift göz"...
Çözüm Süreci'nin "gerçek sahibi" ve "izleycisi", halktır...Bu süreçte "yanlış yapan" yanar...
... Ama Öcalan için bir "sekretarya" ve süreci izlemek için de bir "İzleme Kurulu" düşünülebilir. Bu süreçte kimse "Üçüncü Göz" falan aramasın: çünkü bu süreçte "Üçüncü Göz" --bana göre 'bir çift göz' -- başlangıçtan beri var zaten...
SEKRETERYA...
Şu anda ortada bir masa var, "müzakere masası"... Ve masanın bir tarafında "devlet görevlileri" diğer tarafında da "Öcalan"...
Öcalan'ın, sağına ve soluna, Öcalan'ın istediği birer kişi oturttuğunuz zaman onun "sekreteryasını" da oluşturmuş olursunuz... Ancak, HDP Milletvekilleri, kendilerini de bu sekretarya içine dahil ettiler.
28 kasım günü, bir televizyon kanalına misafir olan HDP Milletvekili Hasip Kaplan, bu müzakere masasının üç kenarlı olduğunu, bir kenarlarda da, "İmrali, Kandil ve HDP"nin oturduğunu söyledi.
Ben buna katılmıyorum... Özellikle de HDP'nin bu masada yeri olmadığını düşünüyorum... Çünkü, ben HDP'nin İmralı ve Kandil arasında sıkışmış kalmış bir durumda olduğuna inanıyorum.
İZLEME KURULU...
Süreci, gözetleyen, takip eden, gerektiğinde önerilerde bulunan ve hatta zaman zaman da süreci yürütenleri -- İmralı'yı ve Devlet'i --zorlayan bir "izleme kuruluna" ihtiyaç vardır...Bazıları, bu kurulun "Üçüncü Göz" görevi yapacağını söylüyorlar ama, ben öyle düşünmüyorum. Boğumun başında da belirttiğim bibi "bir çift göz", başlangıçtan beri var zaten.
Bu kurul, siyasi kimlikleri ile tanınan kişilerden daha çok, akademisyen, yazar, tarihçi gibi kişilerden oluşmalıdır... Buna rağmen, süreç siyasi ve partiler üstü bir nitelik taşıdığı için, bu "İzleme Kurulu"na, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerden de kişilerin katılması uygun ve gereklidir
Böylece, sürecin gidişatından haberi olmadığını söyleyen bazı siyasi partiler de(!), süreç hakkında bilgilenmiş olurlar... Örneğin, HDP Eş Başkanı Demirtaş, CHP'nin "İzleme Kurulu"nda yer almasını özellikle istemiştir.
Bana göre, MHP'nin de, bu sürecin "bütün ülkeyi ve halkını ilgilendiren bir süreç olduğunu" düşünerek "İzleme Kurulu"nda yer almasını isterim... Bazen, "karşıt fikirler" bile bir sorunun çözümünde olumlu katkılar yapabilir.
ÜÇÜNCÜ GÖZ... BANA GÖRE "BİR ÇİFT GÖZ"...
Bu konuda medyayı karıştırdığımda, "İzleme Kurulu" ile "Üçüncü Göz"ün aynı şey olduğunu söyleyen ve yazanlar olduğu gibi, "Üçüncü Göz"ü, farklı yorumlayanlar da gördüm... Bu konudaki benim görüşüm ise, tamamen farklı. Bunu bloğumun başlığında da belirttim.
Örneğin, Kandil, "Üçüncü Göz"ün yabancılardan oluşmasını istiyor. Bunları da, ABD, İngiltere, Norveç, Almanya ve ilave olarak da İran ve Kürdistan Yönetimi'nden -- herhalde Kuzey Irak Kürt Yönetimi'ni kastediyor-- bir katılımcı istiyor. Medyadan okuduğum kadarı ile Barzani de bunu istiyor.
Başbakan Davutoğlu ise, "Üçüncü Göz"ün Oslo'da denendiğini; ama sonuç vermediğine değinerek "Çözüm süreci, demokratikleşme sürecinin doğal bir sonucudur. Türkiye'nin meselesinin Türkiye'nin vatandaşları arasında konuşulması gerekir" diyerek, "yabancı göz, yani üçüncü göz diye bir şeyin söz konusu olmadığını" belirtmiştir.
Başbakan Davutoğlu'nun bu sözleri bana, 2010 yılında, Meclis'in Yeni Yasama Yılı açış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün şu sözlerini hatırlattı :
"Türkiye, kendi sorunlarını kendisi çözmek zorundadır... Kendi sorunlarını kendisi çözemeyen devletler, başkalarının isteklerine hazır olur... Siyasi aklı güçlü bir devlet buna izin vermez; sorunlarını başkasına fırsat vermeden kendi çözer..."
TAMAM DA, BU BAŞKASI KİM ACABA?
İşte, bloğumun başında belirttiğin "Bir Çift Göz", bu "bu başkası ya da başkalarıdır"... Bunlar kim?
Bunlar, bu sürecin bastan beri izleyicisi olan "ABD ve AB"dir.
ABD, bulunduğumuz coğrafyadaki çıkarlarını korumak için bu süreci --ona göre bu sürecin nihai hedefi, bizim düşündüğümüzden çok daha ileridir-- özendirmekte, desteklemekte, yol göstermekte ve izlemektedir. AB ise, özendirdiği "demokratik kriterleri" sürecin "sosyal" yanının iyileştirilmesini hedeflemektedir.
Buna rağmen, "çözümün Süreci"nin gerçek "sahibi" ve gerçek "izleticisi" halktır... Bu süreçte "Yanlış yapan" yanar...
cdenizkent