Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '13

 
Kategori
Siyaset
 

Çözüm ve barış süreci-3(B)

Çözüm ve barış süreci-3(B)
 

Bakalım bu ikili ve diğerleri Öcalan'ın mektubunu nasıl karşılamışlardı.?


1993 KÜRT AÇILIMI'NA OLUMLU VE OLUMSUZ TEPKİLER....

önce bir açıklama...

Bu blog, yazı dizimin 5'incisidr...Bu yazı dizisi, yalnızca Turgut Özal dönemindeki Kürt Açılımı'nı anlatmakla kalmayacak; günümüze kadar uzanacak ve günümüzden 10-15 yıl sonraki zamanlarla ilgili önerilerimi de içine alacaktır..."Senin önerilerin önemli mi?" diyebilirsiniz...Elbette önemli değildir; ama bu konuda yaşanmış bir tecrübem var...

8 Mart 2010 yılında, "2013'e doğru" adlı bir blog yazarak geçici bir süre için blog yazmaya ara verdim.  "Geçici bir veda" denebilecek bu bloğumun, "Ermeni Meselesi ve PKK Sorunu" alt başlığında aynen şunları yazmıştım, üç yıl önce : " En geç 2013 yılında, Türkiye ile Ermenistan arasındaki  "soykırımı" meselesi gündemden kalkacak, Ermenistan ve Türkiye arasındaki sınır açılacaktır. Öte yandan 25 yıldır ülkenin kanını emen, ekonomik kaynaklarını tüketen PKK  TERÖR ÖRGÜTÜ TARİHE KARIŞACAKTIR. Bu hayalci bir tahmin değildir; Türkiye jeopolitiğinin bir gereğidir...

Üç yıl önce, öngördüğüm bu husulardan, Ermeni meselesinin, şu anda ne durumda olduğunu ayrıntılı olarak bilmiyorum.Ama PKK terör örgütünün bitirilmesinin, öngördüğüm şekilde sürdürüldüğünü görüyorum....Bu öngörümün gerçekleşme yolunda  olmasını, ister benim isabetli öngörüme, ister tesadüfe, isterseniz şansıma bağlayın; ama oldu işte...Bu dizi yazımın sonunda da,  10-15 yıl sonrası  ile ilgili öngörülerimi yazacağım...Bu öngörülerimi de, üç sene önce olduğu gibi, yine Türkiye'nin coğrafi konumunun ona dayattığı jeopolitik gereksinimleri çerçevesinde yapacağım...

Olur mu, olmaz mı bilemem ; ama bir fikir cimnastiğinin sonucu olacak bu öngörülerimi ülkemin ihtiyacı olan  daha fazla demokrasi için yapacağım...

 

Öyleyse devam edelim bakalım...

Turgut Özal'ın Kürt Açılımı'na olumlu ve olumsuz tepkileri okuyunca, bunların 2013 Çözün ve Barış Süreci'ne yapılan tepkilerden hiç de farklı olmadığını göreceksiniz

Bir kez daha, geçen 20 yılın nasıl harcandığını anlayacaksınız....

O günlerde, bugünü göremeyenler için; "terörü çözmek"  yerine  "terörü lanetlemek" yetiyordu...Bunun ötesini düşünmüyorlardı bile...

Bu yüzden de, Öcalan'ın mektubunu bu düşünce ile karşılamışlardı...Ancak, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, onlar gibi düşünmüyordu...Şimdi, Turgut Özal'ın ne düşündüğüne geçmeden önce, Öcalan'ın mektubuna gösterilen tepkilere bir bakalım....

 

İlk tepki...

İlk tepki, zamanın hükümet ortağı Erdal İnönü'den gelmişti...Erdal İnönü, gazetecilere şöyle diyordu : "Bunlar yanlış yaklaşımlardır. Terörü yapanlarla görüşülmez; terör yapmak suçtur. Demokratikleşme her koşulda devam edecektir. Bu (demokratikleşme) bizim görevimizdir"(1)

Erdal İnönü'nün bu sözleri, size, gününüzde yaşanan Çözüm ve Barış Süreci  başlangıcında CHP ve MHP Genel Başkanları'nın tepkilerini hatırlatmadı mı?

NOT : Burada devreye gireyim...Bu mektupla başlatılmak istenen süreç, zaten daha fazla demokratikleşme için değil miydi? Aslında 20 yıl önceki bu mektup önemli bir barış fırsatı idi...Erdal İnönü,, "demokratikleşme her koşulda devam edecek" diyordu; am görüldü ki, devam etmedi...20 yıl "demokrasi" diye diye geçti gitti....20 yıl sonra, görüldüğü gibi yine 20 yıl öncesine döndük...Boşa geçen yıllar...

 

İkinci tepki....

Bir hızlı tepki de askeri kanattan geldi...

O günlerin gazetelerinde "Askerler, PKK yok edilinceye kadar mücadele sürecek" başlıkları yer alıyordu. Bu başlık altında yapılan açıklamalarda da, Öcalan'ın sıkıştığı ve Nevruz öncesi güvenlik güçlerini pasif duruma getirmek istediği yazılıyordu. Askeri kaynaklar ise isim açıklamadan, aynen gazetelerin yazdığı gibi Öcalan'ın sıkıştığını ve zaman kazanmak istediğini  belirtiyorlardı...Askerlerin PKK'ya yönelik bu tavrı son zamanlara kadar sürmüştür...

O günlerden günümüze dek toplanan MGK'larında PKK konusunda alınan kararlar hep aynı değil miydi?..."Terörle mücadelemiz kararlıkla devam edecektir"...Temcit pilavı gibi tekrarlanan bu sözlerden gına geldi...

 

Başbakan Süleyman Demirel ne diyor?

Yine o günün gazetelerine göz attığımızda, gazetecilerin Başbakan Süleyman Demirel'e, "Hükümet olarak tavrınız ne olacak?" sorusuna şu cevabı veriyordu :

"Bu teşebbüsü yapacak kişi(Apo) ortaya çıkıp bir konuşsun bakalım. Kan dökülmesi devam ediyor. Kimsenin de silahı bırakacağım dediği yok. Ben şimdi bir yorum yapmam. Çıkıp konuşsun bakalım"(2)

Süleyman Demirel'in bu tavrı doğruydu. Çünkü, Öcalan'ın ifadelerini içeren mektubu getiren Celal Talabani de, Öcalan'dan pek emin olmadığını söylüyordu Talabani'nin bu itirafı, hem Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı hem de Başbakan  Süleyman Demirel'i tedirgin etmişti. Bu nedenle her ikisi de biraz ihtiyatlı olmak zorunda hissediyorlardı kendilerini...

Cumhurbaşkanı Turgut Özal da, Başbakan Süleyman Demirel gibi ihtiyatlı bir açıklama yapmak zorunda kaldı..."Beklemek; çok fazla umutlu olmamak lazım. Çünkü bölgeden gelen bilgiler bu sözleri teyid etmiyor. O yüzden konuşmasını beklemek lazım"

Turgut Özal'ın bu ihtiyatlı açıklamasından sonra Başbakan Süleyman Demirel de, daha yumuşak bir açıklama yaptı.

Demirel, şöyle diyordu : "Eğer terörden vazgeçiyorlarsa, bu elimizin tersiyle iteceğimiz bir şey değildir. Bu iş biterse iyi olur."...Süleyman Demirel, günümüze de gönderme yapacak nitelikte şu sözleri de, yaptığı açıklamaya ekliyordu : "İçte ve dışta bu şekilde çözümü engellemek isteyenler olacaktır. Ama bu işi zorlaştırmak istemem. Kan dökülerek bir yere varılmaz. Bu işlerin içindeki kişi bunu gördüyse, bundan sonra dökülecek kanların sorumlusu olmaz. Ama hemen bu teklifin üzerine atılmayız. Önce bekleyip görmek lazım(3) diyordu.

 

Meclis Başkanı ne diyor?

TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk da, yine günümüze gönderme yaparcasına, "Bu işi TBMM çözecektir. Sadece HEP milletvekilleriyle değil, tüm milletvekilleri ile çözecektir." dedi.

Sonuç olarak, askeri kesim dışında herkeste olumlu bir iyimserlik havası oluşmuştu. Herkes, Öcalan'ın basın toplantısında söyleyeceklerini bekliyordu...

Öcalan, basın toplantısını 17 Mart günü Bekaa vadisinde yapacaktı...

Bu açıklamayı ve tepkilerini de bir sonraki bloğuma bırakalım..

 

cdenizkent

 

 ________________ :

(1) Yavuz Gökmen, Özal Yaşasaydı, Ankara, s.271

(2) A.g.y. s.272

(3) s.273

 

NOT : Blog yönetiminden, bloğumda koyu ve italik olarak yaptığım vurgulamaların aynen çıkmasını rica ediyorum...Teşekkürler.

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..