Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Devrim arabalarının hikayesi

Devrim arabalarının hikayesi
 

1961 senesinin Mayıs başları idi.

Bir akşam, ana tarafından akrabam olan Sıtkı Ulay paşa bize geldi.

Ankara’da İsrail evlerinde oturuyoruz o zamanlar.

Evde biraz elektrikli bir hava hâkim.

27 Mayıs ihtilalinde, babam Mühendis Topçu Albay Emin Bozoğlu, Genel Kurmay Genel Sekreteri idi.

Sıtkı Paşa’da Kara Harp Okulu komutanı.

27 Mayısta karşı karşıya gelmişlerdi.

25 Mayıs günü gecesi yine Sıtkı Paşa ve arkadaşları ile bizim evde toplanılmış ve ihtilal yapılması tartışılmıştı.

Babam; böyle bir ihtilalin Türkiye’nin aleyhine olacağını ve Başbakan’ın, hükümetin çok kısa bir zaman sonra erken seçime gideceği yolunda Rüştü Paşaya bilgi verdiğini ve en az bir ay daha beklenilmesinin, memleket için daha hayırlı olacağını söylemişti.

Mutabık kalınmasına rağmen, babam by pass edilmiş ve 2 gün sonrada ihtilal yapılmıştı.

Sıtkı Paşa’ya bu yüzden kırgındı. 

İhtilal de, Genel Kurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa, tutuklanarak Yassı adaya gönderilmiş ve Milli Birlik Komitesi tarafından da babama, emekliliğini istemesi tavsiye edilmişti.

Emekliliğinin ardından, yine Komite tarafından TCDD genel Müdür Muavinliğine tayini çıkartılmıştı.

Ne ise.

Saat sekiz gibi Sıtkı Paşa geldi.

Annem gene döktürmüş ve güzel bir sofra hazırlamıştı.

Teyzesinin oğlu ile kocası arasında kalmaktan biraz tedirgin ve canı sıkkındı.

 

Yemekten sonra, Sıtkı Paşa konuyu açtı.

—Bu millete, Amerika’ya, Avrupa’ya muhtaç olmadığımızı, isterse bu milletin her şeyi yapabileceğini göstermemiz lazım diye düşünüyorum.

Yarın, öbür gün, idareyi sivillere devredeceğiz.

Bizim, unutulmayacak, tarihe geçecek bir şey yapmamız lazım.  

Türk malı otomobil imal etmek, bu milletin hep rüyası olmuştur.

Düşünsene Emin?

Eğer başarırsak, ne büyük bir sanayi doğar bu ülkede.

Eğer başarırsak, ne kadar çok döviz tasarrufu olur.

Önce otomobil ile başlarız.

Sonra bütün askeri araçlar, cipler, kamyonlar imal edilir.

Sen ne dersin?

İsabetli olur diyor babam.

 

Bir hafta sonra Sıtkı dayım gene akşam yemeğindeydi.

—Cemal Paşa’ya açtım konuyu.

Çok heyecanlandı.

Derhal harekete geçilsin diye emir verdi.

Bende, Emin Bozoğlu ile bir görüşeyim.

Biliyorsunuz, Yüksek Makine Mühendisi.

Amerika Michigan Üniverstesi mezunu.

Stajını’da Amerikada Ford Fabrikası ve Budd Fabrikalarında yaptı, diye söyledim.

Bu işin altından kalkarsa Emin kalkar dedim.

Ne dersin yapabilir miyiz?

-Cemal Aga emretsin, yaparız.

Eskişehir’deki fabrika çok elverişli.

-Yalnız, 29 Ekime yetiştirilmesi lazım. 

Yetişir mi?

Cemal paşa bu tarihe yetişsin diyor.

—Sıtkı, bu iş Türkiye için bir onur meselesi.

Bütün dünyaya gösterelim.

Türkler araba yapabilir mi, yapamaz mı?

Ben personelime güveniyorum.

Hepsi bu ülkenin yetiştirdiği kıymetli elemanlar.

Bu işin altından şerefimizle kalkacağımıza eminim.

 

16 Haziran 1961 de start verildi.

Ailece Eskişehir’e gittik.

Küçük Dayım Mete Tan, Eskişehir de doktorluk yapıyor.

Onun evine yerleştik.

Sabahları heyecandan, babamdan evvel kalkıp fabrikaya gidiyorum.

Çeşitli otomobiller getiriliyor atölyeye.

Sökülüyor, parçalar inceleniyor.

Teknik resimler çiziliyor.

Atölyenin bir duvarına 29 Ekime kadar kaç gün kaldığını gösteren bir pano asılıyor.

Her sabah kaç gün kaldı ise yeni rakam panoya takılıyor.

En çok kaporta gurubunu seyretmek ve çıraklık yapmak bana zevk veriyor.

Alçıdan yapılan araba modeli ortaya çıktığında, herkes den fazla ben heyecanlandım zannederim.

Ekip ölesiye çalışıyor.

Geceleri tezgâh üstünde kestirenler, çay üstüne çay, sigara üstüne sigara içenler.

Yemek yemeyi unutanların olması olağan geliyor herkese.

Babamın, TCDD deki işlerini de yürütebilmesi için arada Ankara’ya dönüyor ve bir hafta sonra tekrar Eskişehir’e geliyoruz.

İmalata başlandığının üçüncü ayı idi diye hatırlıyorum.

Olur, olmaz saatlerde, gece eve telefonlar gelmeye başladı.

Bir iki sefer babam açtı telefonu ve küfür ederek kapattı.

Gelen telefonların beş seferi geçtiği gecenin sabahı beni yanına çağırdı.

 -Ati,

Nalburdan rica et.

Bize bir usta gönderip, sokak kapısına, üst üste bir sürgü, birde zincir taktırtsın.

Annene 50 lira bırakıyorum.

Oradan ödersin hesabımızı.

 

Sürgü ve zinciri taktırttım.

Bir yandan da merak ediyorum ne oluyor diye.

Bu gece de gelen telefonlar ve babamın küfürlerinden sonra, annem babamı mutfağa çağırıyor.

Bende mutfağın yanındaki küçük tuvalete girip, gizlice onları dinliyorum.

-Ne oluyor Emin?

Kim telefon edenler?

Neden sokak kapısına zincir, sürgü taktırttın?

-Amerikalılar zannediyorum Bedia.

Tehdit ettiriyorlar.

 

Babamın daha işten gelmediği bir gece telefon çaldı.

Herkes den evvel koşup ben açtım.

-Alo kimsiniz?

-Sen kimsin?

-Attila Bozoğlu

Kimi arıyorsunuz?

-Ulan p,ç.

Söyle o babana. Milletin parasını boşu boşuna sebil ediyor.

Garip, gurabanın, tüyü bitmemiş yetimin parasını yiyor.

Ulan biz daha, doğru dürüst at arabası bile yapamıyoruz.

Nerde kaldı otomobil.

Asker emeklisi imiş.

Emekliliğini bilsin.

Gitsin emekli kahvesine pişti oynasın, Ordu Evinde çay içsin.

Asker otomobil mi imal edermiş be?

Ondan sonrada ana avrat küfürler, ölüm tehditleri gırla gidiyor.

17 yaşlarındayım.

Kafam attı.

Aynen bende ona ağzıma geleni söylüyorum.

-Sıkıysa gel lan.

Kurşunu kıçına yedin mi, ne b.k olduğunu görürsün.

Sen beni hanım evladımı zannettin be?

Şırak diye telefonu çarpıyorum kaidesine.

 

-Anne ben biraz dışarı çıkıyorum.

Çok sıkıldım.

-Uzaklaşma evden.

Birazdan baban gelir, yemeğe otururuz.

 

Kömürlüğün anahtarını alarak bodruma indim.

Kömürlükte babamın sandığı var.

Sandığı açtım ve yağlı kâğıda sarılı 45 lik beylik tabancayı pantolonumun arkasından belime sokarak gizledim.

O tarihten sonrada, Devrim arabalarının imalatı bitene kadar, tabanca taşıdım.

Allahtan, direkt olarak kimse karşımıza çıkmadı.

Yoksa kafama koymuştum.

Geleni vuracaktım.

 

Neyse arabaların imalatı bitti.

Bir değil hem de üç araba.

Hatırladığım kadarı ile bir beyaz, bir bej ve birde siyah renkli araba.

Bir gece evvelden Eskişehir’den trene yüklendi.

Babam özellikle talimat verdi.

Aman arabaların depolarını boşaltın.

Ne olur ne olmaz.

Yolda bir sakatlık çıkmasın.

Ankara’da benzin koyarsınız diye.

Sıkı sıkı tembih etti.

Meclise kadar arabalar pürüzsüz geldi.

Ama malum, Cemal Gürsel’in bindiği siyah renkli araba, on metre gitti ve stop etti.

Benzini bitmişti.

Cemal Paşa, beyaz arabaya bindirildi ve Anıt Kabir’e hareket etti.

Siyah renkli arabaya da benzin konduktan sonra, oda diğerlerine katıldı ve üçü bütün gün Ankara da dolaştırıldı, hipodromda 29 Ekim resmigeçit’ine katıldı.

 

Ama ne hikmetse basın, tamamen yerli olarak Türkiye Cumhuriyetinin imal ettiği bu arabalara sahip çıkacağına yerden yere vurdu.

Palavranın bini bir para

Güya, milyonlar harcanmış ve para çöpe atılmıştı.

İmal edilen araba on metre gitmiş ve bozulmuştu.

Neticede Devrim arabaları projesi iptal edildi.

Dört ay gibi mucize bir sürede, bu arabaları yoktan var edip imal eden mühendisler, işçiler töhmet altında bırakıldılar.

Hiç kimse teşekkür bile etmedi.

Hiç kimse sırtlarını okşamadı.

Babam dâhil, çoğu bu olaydan sonra hayata küstü.

Babamın hiç bir zaman, otomobil alacak kadar parası olamadı.

İstanbul Küçükyalı’da bir apartmanın bodrum katında hayata gözlerini yumdu.

 

Projenin iptal edildiği günün gecesi, babam bir kadeh rakı aldı önüne.

Aptal, aptal sordum;

-Baba niye iptal ettiler Devrim arabalarının imalatını?

Annemi, ablamı, kız kardeşimi ve erkek kardeşimi masaya çağırdı.

Hepiniz beni iyi dinleyin.

Ben ölene kadar bu evde Devrim arabaları lafı açılmayacak.

Farz edin bu süreci hiç yaşamadık.

Silin kafanızdan.

Gözlerinden iki sıra yaş akıyordu.

Babamın ağladığını ilk o gece görmüş oldum.

 

Hepimiz sözümüzü tuttuk.

Babamın yanında bir daha Devrim arabalarından söz etmedik.

Bu gün bu projede çalışanların, babam dâhil çoğu vefat etti.

Allah, ölenlere gani gani rahmet eylesin

Işıklar içinde yatsınlar.

 

Bana gelince,

67 yaşına geldim.

Türkiye’de hiçbir başarının cezasız kalmayacağını öğrendim.

Ama gene de o günleri yaşadığım için çok mutlu ve gururluyum.

Yalnız, bu olgunluğa erişince bazı sualler kafamı kurcalamağa başladı.

1-Siyah arabaya (resmi araba rengi) Cemal Gürsel Paşa’nın bineceğini herkes önceden biliyordu.

2-Diğer iki arabaya benzin konmuştu da, neden siyah arabaya benzin konmamıştı.

veya az konmuştu.   

Unutulmuş iddiası, bana çok çok saçma geliyor.

Devlet Başkanının bineceği araba özellikle kontrol edilmez mi?

3-Devrim arabalarının gösterge panelleri saat gibi çalışır durumdaydı?

Üstelik de göstergeler Türkçe yazılı idi.

Arabayı kullanan şahıs, benzin olmadığını neden görmemişti.

4-Bizi telefonda ölümle tehdit edenler kimdi?

5-Bildiğim kadarı ile 29 Ekimden sonra bir araba daha imalattan çıkmıştı.

Bu gün Tülomsaş da yalnız bir araba mevcut ve hala çalışır vaziyette.

Geri kalan üç araba ne oldu?

Bu üç arabanın hurdaya çıkarılarak imha edildiğine dair söylentiler var.

Eğer bu doğru ise, neden imha edildiler?

Askeri maksatlar ile de kullanılabilinecek olan, 3 ayrı tip ten 10 adet motor, iki ayrı tipten 6 şanzuman ne oldu?

Bunlar da mı imha edildi? 

 6-En önemlisi de, Devrim Arabaları Projesinden neden vaz geçildi?.

BÜTÜN BUNLAR SİZLERE DE GARİP GELMİYOR MU?

Bu günlerde Devrim arabaları ile ilgili, birçok film, belgesel ve makaleler yayınlanıyor.

Ne yazık ki bu yayınlarda, Devrim projesinde canla başla çalışıp, mucizeler yaratan ekibin, meçhul askerler misali, adı bile geçmiyor.

Bu personeli hatırlatmayı kendime bir borç bildim.

Devlet, bu ekibin ölenlerinin ailelerine, hayatta olanların da kendilerine, hiç olmaz ise

üstün hizmet veya teşekkür plaketi veremez mi?

Bütün dileğim bu.

Çok mu?

Yönetim Grubu:
Emin Bozoğlu - TCDD Gen.Md.Yrd.
Orhan Alp - TCDD Fabrikalar Dai. Bşk.
Hakkı Tomsu - TCDD Cer Daire.Bşk.
Nurettin Erguvanlı - TCDD. Cer Dai.Bşk.Yrd.
Mustafa Ersoy - Esk. Demiryol Fab.Md.
Celal Taner - Adapazarı Demiryol Fab.Md.
Mehmet Nöker - Ankara Demiryol Fab.
Hüsnü Kayaoğlu - TCDD Gn.Md. Müşaviri
Necati Peköz - TCDD Gn.Md. Müşaviri

Styling Grubu:
Yük.Müh. Nurettin Erguvanlı
Yük.Müh. Ercan Türer
Yük.Mimar Kemal Elagöz

Motor Şanzuman Grubu:
Yük.Müh. Mehmet Nöker
Yük.Müh. Gültekin Sabuncuoğlu
Yük.Müh. Salih Kaya Sağın
Yük.Müh. Rıfat Serdaroğlu
Yük.Müh. Şecaattin Sevgen
Yük.Müh. Kemalettin Vardar

Karoseri Grubu:

Mak.Müh. Celal Taner
Y.Müh. Faruk Akyol
Y.Müh. Samim Özgür
Y.Müh. Salih Kaya Sağın
Y.Müh. Hamdi Tahıllıoğlu

Süspansiyon ve Fren Grubu:
Mak.Müh. Hamit İşeri
Y.Müh. İsmet Özkan
Y.Müh. Mustafa Seyrek

Elektrik Donanımı:
Y.Müh. Hasan Dinçer

Döküm İşleri:
Metalurjist İsmail Sıdal

Satın alma İşleri ve Maliyet Hesapları:
Y.Müh. Yavuz Yücel

 
Toplam blog
: 54
: 141
Kayıt tarihi
: 17.03.17
 
 

1944 İstanbul doğumluyum. İlk ve ortaokulu Napoli İtalya'da, Lise TED Ankara Maarif Koleji, Yükse..