Dört beygirim var

Yılda bir defa şirketin bahçesinde eğlence tertip ediyoruz..

Kocaman bir aşiret mangalımız var. Yakıyoruz.

İnce çalgı geliyor. Beraber yiyip içiyoruz.

Üzerine karton serilmiş tahta paletten masalarda dansöz oynatmışlığımız, göbek atmışlığımız da var.

Arkadaşlar dansözün orasına burasına para sokuşturmak istemesin diye bu sene çağırmadık.

İçince çok bonkör oluyor kimisi, Pazar parasını dansözün memeleri arasına bırakıveriyor.

Ertesi gün yandım Allah!

İçimizden

“ Ona vereceğiniz paranın yarısını bana verin” diyen çıktı

Kıyamadık adama.... Kıyafet bulsak neyse de.....

***

Salatayı lokantada yaptırdık,

Daha önce yazdığım bir yazıya gelen yorumlardan niyetim susuz rakı içmek...

Adamları içirip, hakkımda ne düşündüklerimi öğrenmeyi hedefliyorum..

Yüzüme gülüyorlar ama arkamdan neler çeviriyorlar kim bilir....(!)

Masa düzenini Yasin yapmış.

Sağ yanıma gece bekçisi Tokatlı Rıza düşmüş...

Rıza’nın ayıkken söylediklerini zor anlıyorum ben, sarhoşken ne anlatacaksa?

Sol yanımda Muhasebe Müdürü Birol, onun yanında Depo Şefi Gani var.

İleride çocuklar şikayete gelmesinler diye işin doğrusunu şimdiden yazayım Birol çocukluk arkadaşım..

Birkaç kere dayağını yemişliğim var ama şimdi ip gavurun elinde!!

Birol ağır içici, Gani gözü açılmadık kumru yavrusu, birayı birkaç kere tecrübe etmişliği var....Hepsi o kadar..

Gani’ye üzüldüm fakat hayatta böyle bir şey işte....Aslanla ceylan bazen yan yana rakı içe biliyor..

Gece inceden başladı etlere daldık, salataya giriştik..Susuz rakı içeceğimi unuttum bira ile başladım.

Çalgıcı takımı geçen hafta folklor ekibiyle Amerika’daymış..

Newyork’a gitmişler..

“ Sıkıcıdır” oralar dedim biliyormuş gibi!

“Öyle öyle” dediler gülüştüler...

***

Hepimiz gideceğiz Rıza sabaha kadar kalacak...

Gözler fıldır fıldır, destursuz içemiyor adam..

— Rıza bir bira içsen uyur musun?

— Uyumam.

— İki bira içsen?

- Uyumaam..

Breeeeeh Rıza’ya bak bizim..

— Ulan Rıza üç bira içsen?

— Yine uyumam

Beş birada anlaştık Rızayla...

Düsturu bozduk desturu verdik...

İlk birayı yapıştırdı....

Kendimi de Rıza’ya zimmetledim... Şişe boşaldım mı dolusunu getir dedim...

Yeme işi bitti, kırmızı kuşaklı darbukacı ortalığı kırana geçiriyor ama oynayan yok..

Milletin açılış beklediğini anladım...

Üçüncü biradan sonra çalın dedim “Gül Ali’yi”

G.tün göbeğin bir adama faydası var mı demeyin.

Mazotu alınca bir Roman oynuyorum ben!

Ah be arkadaş...Yazılmaz....... Görmeniz lazım.

***

Gece ilerliyor, kadehler şişeler boşalıyor..

Rıza sağ olsun benim şişeyi hep dolu tutuyor...

Sonunda ofisten darbukayı aldım, sıkıştırdım koltuğumun altına, oturdum kırmızı kuşaklının karşısına............

Klarnetçi “ Zongur görünürsün ama aru kişisin” dedi... Hoop dedim anlaaaarım dilinizi...

Arkadan attırdık; dört beygirim var....

Bilir misiniz o Roman şarkısını, bilmiyorsanız not edin, cümbüşlü bir gecede isteyin...( Kulaklarımı çınlatırsınız)

<ı>Çaaat ...Pat

<ı>Çatlıyor, patlıyor.

<ı>Kemancının yayına

<ı>Cümbüşçünün mızrabına

<ı>Tefçinin kostağına

<ı>Ağarıyor, bağırıyor

<ı>İstiyor, vermiyor

<ı>Abe niçin vermiyor?....

<ı>

***

Aslan ceylanı yere serdi, Gani tay tay oldu... Kayınçosu girdi koluna eve götürdü...

Birol yeni bir av bulur kendine diye düşünürken, Lüleburgaz’dan şekerci Müfit çıktı geldi...

Eceli gelen sıçan kediye yanaşırmış ( öyle değil bu laf ya neyse)

Birol’un yanına oturdu..... ( Sabaha karşı Müfit’in tel maşa olduğu ertesi gün bana anlatıldı)

Neşenin sonu hep hüzün beyav....

Şarkı istedim ( İstanbul İstanbul olalı)

Klarnetçiye Hüsnü gibi çal dedim..

“Üsnü kim benim yanımda” dedi.

***

Etler bitti...

İçki bitti...

Ben de gidiyorum........

Rıza mı?

Uyuyup uyumadığı bilinmiyor.....

Zongur: Ayı gibi adam..
Aru kişi: İyi adam...