- Kategori
- Dil Eğitimi
Düşünmeyi öğretmek
KİTAPLIĞIMDAN BİR KÖŞE
Türkiye’deki ortaöğretim konusunda çok şey söylendi. “Genellikle teknik eleman sıkıntısı çeken bir dünyada, liseler hayatla ilgili hiçbir değeri öğretmiyor”dan başlayıp, “Bu kadar kötü yetişen gençleri üniversiteler ne yapsın”la biten bütün sözler edildi, ama günlük sorunların telaşı içinde, asıl öğretilmeyen şeyin ne olduğunu çok az kimse söyledi.
Yeni yetişen insanlarımıza düşünmeyi öğretmiyoruz. Oysa “lise”, sözü bile eski Yunanlı filozofların çevrelerindekilere düşünmeyi öğrettikleri yerden geliyor. Düşünmek, bütün beceriler gibi, öğretilebilen, öğrenilebilen, geliştirilebilen bir yetenek. Ortaöğretimin insanlara kazandırabileceği, daha doğrusu kazandırması gereken en önemli beceri de,“düşünmeyi bilmek olmalı. Yoksa, insanlığın bugünkü bilgi hazinesine bakarsanız, ortaöğretim yoluyla verilebilecek bilgiler devede kulak kalır. Lise dersleri, bu bilgi hazinesinden bir şeyler dağıtabilmek için değil, o hazineyi kullanma yollarını düşünebilecek insanları yaratmak için konmuştur. Bundan dolayı da çok yönlüdür.
Düşünmeyi öğretmek , kavramları öğretmekle başlar. Kavramları öğrettiğiniz kimsenin onları üst üste koyarak beğendiğiniz düşünce yapısını kurmasını isteyemezsiniz. Biçimlendirilmiş tahta parçalarını önüne koyarak yapıcı zekasını geliştirmek istediğiniz küçük çocuğun ille de belli bir yapı kalıbına uymasını istemek olur bu. Sonunda çocuk isteneni öğrenir ama, tahta parçalarıyla kendi kendine oynayarak kazanabileceği yetenekleri kazanmamıştır.
Genç insanlarımıza eğitim verir görünürken, aslında kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için de zararlı bir tutum. Kendi kendini tekrarlamanın, kısırlık içinde yüzüp durmanın en kolay yolu bu.Hele, işin başlangıcında, daha birtakım temel kavramları verirken, onlara kendi değer yargılarımızı da yüklersek, belki çok uslu bir kuşak yaratabiliriz. Ya da farkında olmadan, saldırganlığa itebiliriz; kendi değerlerimize göre yetiştirdiğimiz gençler, kurulu düzeni savunmak için en etkili silah olarak görünebilir bize. Ama, düşünmeyi öğrenmeden yetişen genç,günü gelir, öğretilenlerin dışında kalan yeni durumlar karşısında şaşkınlaşır, kendi yerini bilemez ve rüzgârlar önünde savrulur durur.
Üniversite kapılarına yığılanlara yer bulmakla,“düşünmeyi öğretmek” sorunu çözülmüş olmuyor. Aslında, lise düzeyinde çözemediğimiz bir sorun, daha yukarı aşamaya, üniversitelere ve yüksek okullara aktarılmış olacak. Onu çözmedikçe, düşünmeyi bilen insan tipini yaratmadıkça, açtığımız okulların büyüklüğü,üniversitelere yerleştirdiğimiz gençlerin sayısı ne olursa olsun, eğitim sorununu çözmüş sayılmayacağız.
Mümtaz SOYSAL
Anadüşünce, "Eğitimimizin en önemli sorunu düşünmeyi bilen insan yetiştirmektir." Bu anadüşünce açıklama anlatım biçimi içinde yer alan neden – sonuç yöntemiyle geliştirilmiş.
Anadüşünceyi destekleyen yardımcı düşünceleri birer tümceyle şöyle dile getirebiliriz :
. Ortaöğretimde düşünmenin öğretilmiyor. (Giriş)
. Düşünmek, öğretilebilen bir beceridir. (2.paragraf)
. Düşünmeyi öğretmek kavramları öğretmekle başlar.(3.paragraf)
. Kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek zararlı bir tutumdur. (4.Paragraf)
. Gençlere üniversitede yer bulmak önemli değil, onlara düşünebilmeyi öğretmek önemlidir. (5.Paragraf)
Anlatım Yolları : Neden – sonuç , tanımlama, karşılaştırma.
Anlatım Biçimi : Metinde açıklayıcı anlatım biçimi ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Öğretici metinlerin oluşumunda bu anlatım biçimi özellikle kullanılır.