Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Dut kurusu, üzüm kurusu ve özür

Dut kurusu, üzüm kurusu ve özür
 

mizahcafe.com


Son günlerde ülkemizin gündemini meşgul eden konu, bir grup insanın başlattığı “Ermenilerden özür dileme kampanyası” .

1915 tehcir olayı ile ilgili çok çeşitli ve değişik fikirler ortaya atılmakta.
İşin, bilimsel ve tarihsel boyutundan çok, siyasi yönü ön plana alınmaktadır. Dünyanın çeşitli ülke meclislerinde 24 Nisan Ermeni soykırım günü olarak kabul edilmiştir. Bu kararlar siyasi olduğu için, yine siyasi güçle geri çekilmeleri her zaman söz konusu olabilmektedir.

Uluslar arası oluşturulan tarafsız bir kurulun, 1915 olayları üstüne bilimsel bir kararı ve araştırması yoktur.

1915 ve daha öncesi, 1923 yılına kadar, bu topraklar Osmanlı Devleti yönetimi altında idi. 29 Ekim 1923 ile birlikte Cumhuriyet ilan edilmiş, ülke yönetimi tamamen yeni yöneticiler eline geçmiş, eski yöneticilerin çoğu ülkede bile barındırılmamış, sürgüne gönderilmiştir.
O tarihte, yani 1915 yıllarında on beş, yirmi yaşında olan hiç kimse bugün hayatta kalmamıştır.

Olaylardan her iki tarafın da zarar gördüğü yine iki tarafın kaynaklarınca belirtilmektedir.

Her devir ve her ulusta hasta ruhlu, sadist ve katil insanlar bulunabilir.

Tarihte, o günün yaşam koşulları bellidir. Halk yoksul, aç ve perişandır. Anadolu’nun her yanında insanlar acından ölme noktasındadır ve çoğu ölmektedir. İnsanlar açlıktan ot kökleri kaynatmakta onu yemektedirler.
Salgın hastalıklar, her yandan, ne Ermeni, ne Kürt, ne de Türk tanımaktadır.Belgesel niteliğinde dünya kadar “anı” kitapları bunları anlatmaktadır.
Tüm bu perişanlığın üstüne Anadolu dört bir yandan işgal edilmiş, Ermenilerin de dahil olduğu iç isyanlarla birlikte kan gövdeyi götürmüştür.

“Sonunda anneannem çocuklarını taşıyamaz hale geliyor. Beslenemediklerinden sütü yok, bebeği doyuramıyor. 25 paraya kuru dut almış, yemenisinin ortasını çukurlaştırıp, kuru dutu oraya koymuş, onu tükürüğü ile ıslatıp, şekerli bir şey diye bebeğin ağzına veriyor. Biraz kesebiliyor ağlamasını, ama bebek açlıktan ölmek üzere.” Milliyet. Com tr. Devrim Sevimay’ın Ermeni bir vatandaşla röportajından.

Bu söyleşinin başı var, sonu var.Yazının tümünde, yine pek de samimi olmayan bir propaganda havası seziliyor. Anadolu’nun yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım yoksulluk durumu sadece Ermenilerin başında değil, böyle konularda, Anadolu’nun genel yoksulluğu ve kötü şartları göz ardı ediliyor.

Bizler bile hatırlarız, bebekler Anadolu köylerinde daha dün benzer durumdaydılar. Aynı şekilde kuru üzüm ıslatılır, tülbentle bebeğin ağzına verilirdi. Mama nerede, süt nerede? O zamanki ineklerin verdiği süt, evin tere yağ ihtiyacını bile karşılamazdı. Çünkü margarin veya bitkisel yağlar da yoktu. Yetmişli yılların başına kadar açlık diz boyu idi Anadolu’da.

Açlık; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Gürcü diye kimseyi ayırmıyordu. Ölüm de milliyet sormuyordu.

Aradan yüz yıla yakın bir zaman geçmiş bir olayın tek yanlı sonuçları hakkında niçin özür dilenme ihtiyacı doğduğu düşünülmesi gereken bir konudur.O zaman, iki yüz yıl , üç yüz yıl, beş yüz yıl öncesi bir takım tarih olaylarından da özür dilenmesi gibi bir fikir üretilmesi ne derece mantıklı olabilir?

İngilizler İrlandalılardan, Amerikalılar Kızılderililerden, Fransızlar Cezayirlilerden niçin özür dileme girişiminde bulunmazlar?

Hiçbir neden yokken Çanakkale’de binlerce şehit vermemize neden olanlar niçin bizden özür dilemezler?

Azerbaycan’ da üç yüz bin kişiyi öldürenler niçin özür dilemezler?

Irak’ta milyonların ölümüne yol açanlar niçin özür dilemezler?

Bugün de yoksulluk doğuda kullanılmakta, etnik problem yapılmakta. Sanki batıda ve yurdun diğer yörelerinde gözü kör olası yoksulluk yok!

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..