Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Erkek tavlama sanatı!

Erkek tavlama sanatı!
 

Kaynak:İnternet


Dün niyetlenip de yazının başında, sonrasında çark ettiğim eğlenceli bir hafta sonu yazısına tekrar niyetlenmiş bulunmaktayım; lakin siz yine de bu konuda bana pek güvenmeyin!

Dedim ya, klavye başına oturunca parmaklarımın ve yüreğimin nerelere sürükleyeceği belli olmuyor!

Kız kardeşim tüm yemeklerini, mezelerini ölçüsüz yapar; zor olmuyor mu böyle diye sorduğumda “Ama heyecanlı oluyor!” demişti.

Şaşırmıştım, zira mesleği de aynı zamanda; hani sırf kendi evi için olsa iyi, ayol dükkanı var bu kızın!

Aynı şeyi ben yapıyorum şimdi, bir köşem var ve ne yazacağımı düşünmeden oturuyorum klavye başına; hakikaten heyecanlı oluyormuş Nilgün!

******

Az önce bir haber okudum, bilmem ne yarışmasında ünlenen bir kızcağız varmış, adı Snooki, meğer aptallıklarıyla ünlenmiş ve Rutgers Üniversitesi düzenlediği söyleşiye katılması için 32 bin dolar para ödemiş; mesela bir sonraki söyleşide Nobel ödüllü yazar Toni Morrison’u ağırlayacakmış, ama 30 bin dolar karşılığında...

Şu Allah’ın işine bakın, ayol ben habire yaptığım salaklıkları yazarım, bir üniversite de çıkmaz ki gel bir de burada anlat diye!

Huu, Rutgers Üniversitesi yetkilileri, sizlere sesleniyorum: Yarı paraya beş saat non-stop konuşabilirim!,,

******

Neyse, şaka bir yana, hakikaten insanın ne salaklıkları birikiyor yıllar içinde; gerçi salaklık değil elbet adı, bakmayın ben öyle diyorum, nedense sevimli geliyor bana bu kelime, yani kendi gençlik yanılsamalarımı anlatırken!

Mesela, erkek tavladığım zamanlarım aklıma geliyor!

Yaş on üç, on dört falan, çok yakışıklı bir çocuk var, bütün kızlar peşinde…

Benim neyim eksik ayol o kızlardan diye bende düştüm Şefik’in peşine!

Bizler Türk filmleriyle büyüdüğümüzden en önemli erkek tavlama silahımız göz göze gelmek; şöyle bir göz göze gelinecek ve akabinde hemen gözler yere indirilecek.

İyi, güzel, okul zamanı otobüsten inerken şöyle çaktırmadan bir göz atıp, aynı hızla basamakları saçlarımı savura savura iniyorum; hani aslında sana bakmadım, üstelik hiç de umurumda değilsin tavrıyla ama bunun tatili var!

Ben ve kırmızı bisikletim ayrılmaz bir parçayken, bulduğum dahiyane fikirler de bisiklet üstündeyken vuku buluyor!

Boş bir sahada futbol oynadıklarını görünce, bisikletimin tekerlekleri beni hep o istikamete sürüklüyor; göz ucuyla orada olup olmadığına bakıyorum, son sürat pedalları çeviriyorum, haa bir de bisikleti elsiz kullanabildiğimi gösterme şovumu yapıyorum: bisikleti sürerken saçlarımı topluyorum!

Artık aynı istikametten üç sefer mi geçiyorum, beş sefer mi, Allah ne verdiyse…

Huşu içinde görevimi eda eyliyorum!

Hey Allah’ım yarabbim, çocuk beni görüyor mu, ne bileyim, bakmıyorum ki; futbol oynarken farkımda mıdır, kim bilir?

Kaç kişi farkıma varmıştır, hiç düşünmedim!

İyi ki on bir on bir maç yapmıyorlarmış, hakemi de katarsak yirmi üç kişi kendi üstüne de alınabilirmiş!

******

Böyle bir erkek tavlama girişimim bir süre sonra meyvesini verdi, yazlık sinema arasında arkadaşlık teklifini aldım ki anneme “Müjdeler olsun” kıvamında koşturdum!

Vallaha bana kalsa teklifini hiç düşünmeden kabul ederdim annem ertesi günü “Ne karar verdin?” diye sormasaydı!

Düşünmeye sevk edince şaşaladım kaldım tabii ki; kendime sordum, sormakla kalmayıp bir de soruşturdum ki hislerimi, sonuç beni de şaşırttı!

Zira hedefim elde etmekmiş!

******

Bisiklet şovumdan söz ettim ya, dokuz-on yaşlarımda bir de sağ bacak ileri atma şovum vardı!

Annem pek orijinal bir giysi dikmişti, mini bir etek, yandan açık, yine yandan bağlamalı, yani mini pareo, üzerinde bluzu, yandan açık mini eteğin altında da ondan da mini aynı desende bir şort.

Giysinin orijinalliğini göstereceğim diye anam ağlamıştı; sağ bacak hızla ileri, sol bacak yavaş! Birkaç böyle adımdan sonra etek açılacak, herkes “Aaaa” derken şortum kapak olacak!

Daha büyüdüğümde de bir şovum vardı, Allah müstehakımı vermesin, o dönemler renkli lensler falan yok, renkli göz görünce “Lens mi?” diye sormak yerine “Annene mi, babana mı benziyor?” diye sorulurdu…

Yani, diyeceğim, göz renginiz biraz renkli ise ilgi odağı olmanız işten bile değildi!

İlgiye ihtiyacım olduğundan değil, vallaha neden yapardım hala tam bilmiyorum, belki yalnızca kadınsal bir dürtü; İzmir’de kış dışında güneş gözlüksüz dolaşılmaz.

Arada bir güneş gözlüğümü ya aşağıya çeker üzerinden bakardım, ya yukarıya kaldırırdım, iki saniyelik!

Hani, bir şeyi tam olarak görmek istiyormuşum gibi…

Gözlerimi göstermek isterdim oysa!

Hele de tenim az biraz güneşten yanmışsa…

Hayır yani, kime gösteriyorsun, amacın ne?

Aman, ne bileyim, yapıyordum işte!

İçgüdüsel!...

******

Şimdi pek komik ve bir o kadar da anlamsız geldiği için “salaklıklarım” diyorum; sevimli bulduğumu söylemiştim ya, büyüme sancılarından kaynaklandıklarını düşündüğümden öyle diyorum…

Araç ve gereçler değişse de zaman içerisinde, benzer etkinlikler içerisinde olan gençleri gördüğümde sevimli bulmam da bu yüzden!

Ancak, anlayamadığım bir şey var; bir tek ben böyle şeyler yaşamış olamam, ama neden diğer kişiler yaşadıklarını unuturlar?

Ya da unutmuş gibi mi yaparlar?

Söz etmek utandırır mı yoksa?

Hadi diyelim unuttular, diyelim ki söylemek istemiyorlar, ama çocuklarına o hakkı tanımamalarını aklım, hafsalam almıyor!

Huu, beyler, bayanlar, o salaklıklar yapılmadan büyüyemiyor insanlar!

******

Büyümüş bedenler içinde gelişememiş kişiliklerin yaptıkları nahoş eylem ve kararlar da “salaklık” kadar sevimli olmuyor, maalesef; zararı büyük, etkisi geniş, aklanma gereksinimi yüksek olup da kendini aklama amacıyla her türlü yalana başvurabilen insanlar ısrarla par-ü pak olduklarını kanıtlamak istiyorlar!

******

Neyse…

Seviyorum ben salaklıklarımı; onlar olmasa pencerem bu kadar çıplak olamazdı; gençleri bu kadar anlayamaz, kariyer peşinde koşarken yaşamı ıskalayanlara akıl veremez, eklenen yaşlarıma hoş gözle bakamazdım!

Ooo, en nihayetinde, kendimi sevemezdim be!

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..