Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Evde çok başına

Evde çok başına
 

Hayatımda ilk kez kiralarım düzenli olarak ödeniyordu. Ödeniyordu diyorum çünkü ben ödemiyordum. O zamanlar bankalarda otomatik ödeme talimatı olmadığı için anneme otomatik ödeme talimatı vermiştim. Annem kiramı düzenli bir şekilde ödüyor ve bana da düzenli olarak fırçasını atıyordu. "Oğlum abuk subuk işlerle uğraşmayı bırak da kendine adam gibi bir iş bul. Bıktım senden be."

Dört katlı bir evin giriş katında oturuyordum. Tam karşımda şirin bir çocuk kreşi vardı. Kreşi yaşlı bir hanım işletiyordu. Apartman bu çocuklarla gerçekten cıvıl cıvıldı.

Ev sahibim Muzaffer Bey aynı zamanda apartman yöneticisiydi. Para canlısı bir adam olan Muzeffer Bey beni evden çıkarmak için bahane arıyordu. Kapıcının verdiği istihbarata göre Muzaffer Bey eve iki kat kira verecek yağlı bir kiracı bulmuştu.

Bu nedenle Muzaffer Bey'in saçma sapan yasaklarının hepsini kabul ediyor, koyduğu kurallara uyuyordum. Benim eve arkadaş grubu getirmek, arkadaşları tek tek getirip grubu içeride oluşturmak, evde parti vermek, dans etmek falan yasaktı. Ufo araştırmalarımı aksatmamak adına bu kurallara uyuyordum. Kariyerimde ilk kez bir evden de kovulmadan çıkmak istiyordum.

Bu arada ben savaş halinde olduğum ev sahiplerime pek bey diye hitap etmem bilirsiniz. Bu adama da bey diye hitap etmiyorum. Adamın soyadı Bey.

Bizim ev sahibi suratında meymenet olmayan tiplerden. Zaten bu surata da hiç bir meymenet olmaz. Ya küçük ya da büyük gelir. Adamın suratında nasıl anlatayım bir şey yutmuş da boğazında kalmış bir ifade var her zaman. Adamı gördüğünüzde hemen boğasınız geliyor. Geliyor da ben her seferinde "Boğasınız"ı, "Başka zaman boğayım şimdi işim var" deyip geri gönderiyorum. Boğasınız sonunda isyan edecek, "Oyun mu oynuyorsun kardeşim boğacaksan boğ şunu kaçtır geliyorum ayıptır"

Ufo araştırmalarımın zirvede olduğu günlerdi. Dünyanın her yerinden "Ufo görüldü" haberleri yayılıyordu. NASA, "Ufo var mı yok mu? " diye araştıradursun ben Ufo'ların çalışma prensiplerini bile çözmüştüm. Uçan dairelerin kullandığı enerji, hız ve yerçekimi gücüne karşı ürettiği enerjiyi falan hesaplamıştım.

Salonun duvarına büyük bir Ufo resmi çizmiştim. Önemli notları bu resmin üzerine yazıyor, ona göre çalışıyordum. Balkonumdaki iki teleskopla sık sık gökyüzü hareketlerini inceliyor ve amatör kameramla muhtemel bir Ufo hareketini görüntülemek için tetikte bekliyordum.

Ben gökyüzünde Ufo ararken ev sahibim yeryüzünde beni evden atabilmek için uygun bir bahane arıyordu. Aydatı almak üzere eve geldiğinde aradığı bahaneyi buldu.

"Kemal bey duvarın hali ne böyle? Mahvetmişsiniz evimi."

"Beyefendi ben evden çıkarken boya yaptıracağım merak etmeyin."

"Ama olur mu efendim. Salon duvarında böyle şeyler olur mu? Bakın burası aile apartmanı. Kızı olan var karısı olan var."

Öylece kalakaldım. Herif sanki duvarda Vahşi Orkide'nin en vahşi sahnesinin resmi varmış gibi konuşuyor.

"Kemal bey şu duvara çezdiğiniz alet. Çok ayıp."

"Beyefendi dedim. O alet bir Ufo. Sizin bahsettiğiniz gibi bir alet değil o. Yatakta işe yaramaz."

"Ben anlamam kardeşim" dedi. "Boşaltın evimi. Balkonda garip garip aletler. Burada bu. İstemiyorum. Mal benim değil mi çıkın evimden."

Kontratı getirdim. Önüne koydum.

"On ay sonra kontratım dolsun çıkarım."

Ev sahibim bozuldu.

"Ben seni çıkarmasını bilirim" dedi. Gitti.

Adama bakın. Ben kainatın haritasını çıkarmaya çalışırken o beni evden çıkarmaya çalışıyor. Bazı insanlar gerçekten küçük hedef peşinde koşuyor canım.

...

Sabaha kadar çalıştıktan sonra uzandım. Uyumaya çalışıyorum ki kapı adeta kırılıyor. Hayır hayır resmen kırılıyor kapı. Hışımla koştum kapıya. İki adam balyozla kırıyorlar kapıyı.

"Hooop. Manyak mısınız ne yapıyorsunuz ya? "

Adamlar şiveli konuşuyor.

"Gapı varyaaaa. Onu gırıyooooooooz."

"Öyle mi ben de sizi düet yapıyor sanmıştım. Yalnız canlı performansınızı beğenmedim. Deli misiniz be. Kapıyı kırdığınızı görüyorum. Ne hakla kırıyorsunuz benim kapımı. Şimdi çağıracağım polisi."

"Emmüüüüü."

Herif amca demek istiyor galiba bana. Amcam yaşındaki herif bana amca derken söyleyeceğini neredeyse amca kelimesindeki hiç bir harfi kullanmadan ifade ediyor.

"Emmmüüüüüü. Polisi neyim aramaaaaaa. Bizü senün ev sahibü yolladuuuuuu."

O sırada ev sahibim görüldü.

"Bu ne demek oluyor" dedim.

"Kapıyı değiştiriyorum. Çelik kapı taktıracağım. Evde de tadilat yapacağım. Bugün onu konuşacaktım seninle."

Sakince düşündüm. Bu bir sinir savaşıydı. Bu pinti lavuk asla para harcayıp da evde tadilat falan yaptırmazdı. Blöf yapıyordu. Maksat benimle kapışıp beni evden atmak. Blöfünü gördüm.

"İstediğiniz tadilatı yapın. Benim için sorun yok."

"Anlaştık" dedi ev sahibi.

Gittim yattım uyudum tekrar.

Öğle olmuş. Ben rüya görüyorum. Rüyamda Paris Hilton'la Paris'teyim. Rüya bu ya Eyfel Kulesi'nin tepesindeyiz. Öpüşüyoruz. Altımıza bir anda bir ikiz yatak seriliyor. Çıplağız. Yatıyoruz yatağa. Bir anda yatak sallanmaya başlıyor. Sallanıyor. Rüyadan uyandım. Anaaa bi baktım benim yatak sallanıyor. Uyandım. İki inşaatçı yatağı kaldırmış havaya. Kapıyı kıran adamlar.

"Emmüüüüü. Sen rahatsız olmaaaa. Ölçü alup indirecüüüüz."

"Ne ölçüsü kardeşim ne işiniz var benim evimde."

"Tadilat yapıyoooooooz."

"Demek ki ev sahibi blöf yapmıyormuş. Yanlış taktik" dedim. Kalktım. Çok sıkışmıştım. Afedersiniz kasıklarımı tutarak tuvalete yürüyordum ki inşaatçı.

"Emmüüüüüü tuvalete müüüü? "

"Yooooooo. Güverteye çıkıyoruuuuuum. Evde tuvaleti de nereden çıkarduuuuuun" dedüm pardon dedim. Herifin şivesi de bulaşıcı bu arada.

"Tuvalete gidiyorum onuda mı sana soracağım" diye bağırdım.

"Tuvalet gidemezsüüüün."

"Niyeeee? "

"Çünkü tuvalet yooooook. Yıktuuuuuuuk."

Yatak odasından çıktığımda evin yatak odası dışındaki bölümünün yıkılmış olduğunu görüp yıkıldım. Ev sahibim karşımda sırıtıyordu. Tuvalet ihtiyacımı onun suratında gidermek için balkondaki teleskoplarımı bile vermeye hazırdım.

...

Yenilmiştim. Evi boşaltıp eşyaları geçici olarak bir depoyo yerleştirdim. Kreşteki çocuklara söz verdiğim kitaplar vardı. Onları vermek üzere apartmana gitmiştim ki bir de ne göreyim kreş tahliye edeliyor. Kreşin sahibi yaşlı hanım ağlıyor. Adi Muzaffer Bey mahkeme kararıyla attırıyor kadıncağızı. Neymiş efendim kreş apartmanda gürültüye falan neden oluyormuş. Tamamen yalan.

Ben üzgün kreşin tahliyesini izlerken kapıcı Muhsin koşarak geldi yanıma.

"Neredesin be Kemal abi? "

"Hayırdır" dedim.

"Abi seni Mehmet bey arattırıyor kaç gündür."

"Mehmet bey de kim? "

"Kim olacak abi bu kreşin olduğu dairenin sahibi."

"Git söyle kardeşim ben şikayet falan etmedim kreşi. İmza istedi bu lavuk vermedim biliyorsun."

"Hayır hayır mevzu başka gel sen."

Merak edip gittim.

Mehmet bey kocaman bir şirket sahibi kelli felli hani Hulusi Kentmen gibi bir adam. Yeşilçam filmlerinin Hulusi babasını kendi hikayemde ağırlamaktan o kadar mutluyum ki.

"Otur oğlum" dedi Mehmet bey.

Oturdum.

"Kendine yeni bir ev bulabildin mi? "

"Arıyorum" dedim.

"Arama. Benim evimde oturacaksın" dedi.

"Hangi ev? "

"Hangi ev olacak canım. Kreşin olduğu daire. O daireyi vereceğim sana ama şartlarım var."

Piyangooooo. Piyangoydu bu. Eğer bu gerçekleşirse Muzaffer Bey'in suratına hakikaten defni hacet etmiş kadar olacaktım.

"Şartlarınız neyse kabul ediyorum. Kiramı zamanında öderim. Eve arkadaş getirmem. Gürültü yapmam."

Muzaffer bey başını olumsuzca salladı.

"Annem emekli. Kefil istiyorsanız annem olur."

"Kefil de istemiyorum. Kirada istemiyorum" dedi Mehmet bey.

"Şaka mı ediyorsunuz? " dedim.

"Ciddiyim" dedi devam etti.

"O kreş benim çok hoşuma gidiyordu. Cıvıl cıvıl çocuklar. Ben o hanımdan çok cuzi bir kira alıyordum. O hanım da yoksul ailelerin çocuklarını da alıyordu kreşe. Evimi hayırlı bir iş için kullandığım için huzurluydum. Ama o Muzaffer denen alçak dinlemedi beni. Ben sana evi Muzaffer'e inat olsun diye veriyorum" dedi.

"İyi de sonuçta evde oturacağım. Niye kira istemiyorsunuz? " dedim.

"Çünkü başka şeyler istiyorum" dedi ve Mehmet Bey şu sözleriyle benim hayatımdaki ev sahipleri arasında adını altın harflerle tarihe yazdırdı.

"Evde her gün parti vermeni istiyorum. Yediğiniz içtiğiniz benden. Bütün arkadaşlarını çağır. Evin altını üstüne getirin. O apartmanı o herifin başının üstüne yıkın. Bunu istiyorum. Görevin bu." dedi.

Heyecanla ayağa kalktım.

"Mehmet Bey, göreve hemen hemen başlamak istiyorum" dedim.

Allah'ım bugünleri de gördüm ya artık ölsem de gam yemem...

...

Hemen eve taşındım. Ben eşyayı taşırken hani bu Muzaffer denen adinin suratında bir şey yutmuş gibi bir ifade var diyordum ya. O an suratı öyle bir değişti ki ne yuttuğunu yüzünde gördüm. Muzaffer Bey'in ne yuttuğunu merak edip soranlara bizzat mesajla bildireceğim.

...

İlk gece evde ilk partiyi verdik. Yüz kişi falan toplandık evde. Abartmıyorum. Dans, müzik... Çılgınca eğlendik. Muzaffer Bey koşmuş Mehmet Bey'e...

"Bu senin kiracı evi yıkıyor. Karakola gideceğim haberin olsun" demiş.

Mehmet Bey, oynamış.

"Vay adi. Ben de onu adam sanmıştım. Sen sakın karakola gitme. Ben Savcı'ya gideceğim. Direk hapse attıracağım onu. Bekle" demiş.

Biz her gün bir parti veriyoruz. Vere vere parti bırakmadık.

"Yetmişler Partisi"

"Seksenler Partisi"

"Beatles'ı Sevenler Partisi"

"Beatles'ı Sevmeyenler Partisi"

"Beatles'ı Seven Sevmeyenler Partisi"

"Bugün Parti Bulamadık Partisi"

"Ya Bugün de Bulamadık Partisi"

"Boşverin Parti İsmi Aramayı Eğlenmenize Bakın Partisi"

...

Apartmandan iki ay sonra mahkeme kararıyla atılana kadar partilerimiz devam etmişti. Evin yeni kiracılarını da ben buldum. Yeni kiracılar bir rock grubuydu. Mehmet Bey onlara da evi şartlı olarak verdi.

"Evimde rock grubu istemem. Hardrock yapacaksınız."

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..