Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '07

 
Kategori
Estetik / Güzellik
 

Evlenmeyin erkekler, naylon kızlar çıkacak!

Evlenmeyin erkekler, naylon kızlar çıkacak!
 

Siz hiç duymuş muydunuz mu bilmiyorum ama bundan yirmi beş otuz yıl kadar önce, çocukluğumda, büyüklerimden duyduğum bir meseleydi bu naylon bebek konusu. Onlar kimlerden duymuştu? Tabii ki büyüklerinden. Demek ki en azından elli, altmış yıl önce duyumu alınmış bir şeydi bu.

Bu tür gelişmeler konusunda kulağı oldukça delik olan yurdum insanının, ilimi ve fenni ne denli yakından takip ettiğinin de açık bir göstergesi olabilir miydi bu? Neden olmasın!

İlim, fen ve teknoloji denildiğinde otolar ve kadınlar başı çekmiştir her daim yurdum insanının lügatinde. Yoksa kuru fasulyenin neden bir türlü pişmediği, atom moleküllerinin neden bu kadar öldürücü olduğu, bilmem kaç yılında uzaya fırlatılan uzay mekiğinin ne haltlar karıştırmak için oraya gittiği pek ilgilendirmez yurdum insanını. Yurdum insanına göre tüm bunlar kafa ütüleyen boş şeylerdir. Ve yine yurdum insanına göre tüm bunların çözümü çok basittir aslında. Biri tencerede pişmese de mide de pişer, diğeri ise ölüm gelmişse meydana, atom bombası bahane mantığıyla açıklanır. Büyük iman gücünün verdiği güç ve yiğitlikle atom bombasının karşısında bile göğsünü gere gere yürüyebileceğini sanan yurdum insanı, sanır ki o büyük iman gücünün karşısında atom bombası bile etkisiz, yetkisiz, çaresiz kalır. Uzay konusunda ise onlar çalışsın biz üstüne yatarız mantığı güdülmüş olabilir. Onun içindir ki yıllardır yer altında yatan hazinelerimizi kendimiz işletemediğimiz gibi, üç kuruşa verir üç yüz kuruşa geri alırız. Biz severiz her dem pencüyek olmayı böyle...

Neyse efendim. Benimde konuları dağıtmakta üstüme yoktur hani. Naylon bebekten girer atom bombasından çıkarız icabında! :))

Ne diyorduk? Evlenmeyin erkekler, Naylon kızlar çıkacak!

Evet, yıllarca öncesinden duyumu alınan ve dört gözle beklenen naylon kızlar nihayet çıkmış, şişme bebekler adı altında raflardaki yerini çoktan almıştı. Hatta bu konuda oldukça trajikomik olay da yaşanmıştı güzel Antalya’mda hatırlarsınız. Gece yarısı bir genç, büyük mağazalardan birine girerek, şişme bebekle seks macerasına atılmış ve seks yapmanın verdiği rehavetle mağazada uyuya kalınca da mağazada yakalanmıştı… Mağaza sahibi ise gençten davacı olmamış, her şey iyi hoş da, benim şişme bebeğin namusunu kim temizleyecek şimdi diyerek bıyık altından gülmeyi de ihmal etmemiş, bu vesile ile ekranları bir hayli kullanmış, meşgul etmişti... Medyanın olaya yoğun ilgi göstermesi dolayısı ile bedavadan reklamını da yapmıştı bir güzel.

İyi fikir aslında! Düzmeceden, sal adamın birini içeri, milyarlarca lira versen yapamayacağın reklamı bir gecede bedavaya getir. Şimdi düşünüyorum da; bu çok önceden programlanmış bir reklam yöntemi de olabilir pekâlâ.

İşin en kötü tarafı ise “özellikle biz kadınlarda görülen ve bir türlü önüne geçilemeyen bu obez duygu, hastalık” hızla naylonlaşmaya doğru gidiyoruz. Ne uğruna? Güzellik uğruna... Saçlar çıtçıt, göğüsler silikon, gözler lens, tırnaklar ojeli, yanaklar dolgu. Ne kadarımız sahte, ne kadarımız gerçek belli değil. Görüntü olarak şahane ama! ... Altından ne çıkacağı muamma? Plastik cerrahinin de yardımıyla vitrinlik mankenler gibi olduk hepimiz maşallah! E, sıcak para ne de olsa... Yemez, yedirmez, güzelliğimiz uğruna Roma’yı bile yakarız icabında. :))

Biz kadınların bu önüne geçilemez güzelleşme ve en güzel ben olma yarışı, ihtirası oldukça... hem plastik cerrahi, hem de bazı yan sanayi kuruluşlarının hızla büyümeye, köşeyi dönmeye devam edecekleri de kuşkusuz. E, bütün suç bizde mi peki? Kuşkusuz değil . Mali açıdan oldukça cazip getirilere sahne olan bu sektör uğruna yapılan yoğun ve baştan çıkarıcı reklamlar biz kadınların baştan çıkmasının en büyük nedeni.

İşte sırf bu yüzden, her gün biraz daha naylonlaşmaya doğru giden biz kadınlar karşısında erkeklere acımıyorum dersem de yalan olur. Tenin o doğal kokusuna ve sıcaklığına ulaşmak için bin bir türlü engelleri aşmak, beğendikleri kadının ne kadarı doğal, ne kadarı yapay keşfetmek zorundalar. Bu da onlar açısından pek kolay olmasa gerek. Bunun için bir hayli beyin fırtınası yapmaları, bulmaca çözme konusunda yeteneklerini geliştirmeleri gerekmektedir. Hormonsuz ve doğal beslenmek istiyorlarsa tabii:))

Düşünsenize bir de bu bahtı karaların, "erkeklerin" görücü usulü ile evlendiklerini. Ve gecesinde baştan aşağı silikondan ibaret bir yaratıkla karşılaştıklarını… Damat kalp krizi geçirmezse küfelik olur andım olsun. İmzayı da basmış bir kere. Atsan atılmaz, satsan satılmaz! Yandı gülüm keten helva. :))

Sanırım böylesi bir durumda şişme bebek çok daha makul ve mantıklı bir seçim olur. En azından akşamları dırdır edip kafa ütülemez onlar. Ağzı var dili yok misali...

Sağlıcakla kalınız efendim.

Naylonsuz günlere…

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..