Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ey stres! İş hayatımı terket …

Ey stres! İş hayatımı terket …
 

Hemen hemen hiç birimiz güle oynaya gidip, mutlu şarkılar söyleyerek döndüğümüz bir işgünü ile dolu bir hafta geçirmemişizdir. Stres dolu mail ya da telefonlar, gün içerisine sinsice saklanıp tam da mutlu anlarımızda beliriverirler. Peki bizler bu olumsuzlukları her zaman profesyonellikle bertaraf edebilir miyiz? Tabii ki mümkün. Sadece kontrollerin her zaman kendi elimizde olduğundan emin olmamız gerek.

Stres altında çalışmak, kişinin kendini ifade edebilme yeteneğini ve yaratıcılığını sınırladığı gibi, bağlantılı çalıştığı departmanları da etkileyebilecek bir olumsuzluk. Unutkanlık, enerji düşüklüğü, halsizlik ve bıkkınlık, tahammülsüzlük belirtileri gösteren kişi, özel yaşamına da ister istemez yansıttığı sıkıntıları ile maalesef stres altında çalışıyor olmanın faturasını ödüyor demektir.

Nedir Bu “İş Hayatında Stres” ?

Ofiste yaşanan stres ve sıkıntı durumunu bireysel ve organizasyonel olarak iki grupta inceleyebiliriz.

Bireysel Yaşanan Stres Faktörleri

Yönetici ile ilgili (yanlış anlaşılma, anlaşılamama, olumsuz geribildirimler, mutabık kalınamayan hedefler…gibi)
Kişinin beklentileri (farklı meslek seçimi, farklı eğitim, iş yükünün ağırlığı…gibi)

Organizasyonel Faktörler

Değişim süreçleri (kişilerin “ne olacağı” konusunda yaşadıkları toplu endişe)
Uygunsuz çalışma ortamı (sosyal hakların yetersizliği, çalışma saatleri…gibi)
Kişilik yapısı yaptığı işe uygun olmayan bireyler topluluğu

Bu faktörleri çoğaltmak mümkün tabii ki. Bunlar ilk etapta aklıma gelenler. Bizler her eğitimde stresle savaşabilmek için aynı şeyleri söyleriz. (spor yapmak, motivasyonumuzu yüksek tutmaya çalışmak …vb.) Elbetteki bu yöntemler her zaman için beden ve ruh sağlığımız açısından vazgeçilmez doğrular. Ancak şu var ki birey olarak, kendi öz stres merkezimize inerek durumu tespit edip çözmeden hafifleyemeyiz. Örneğin bir görüşmemiz sırasında, muhasebe ofisinde çalışan Derya Hanım iş stresini şöyle anlatmıştı. Derya Hanım o ofiste aynı işi yapan 3 kişiden biriydi. 5 yıldır o ofiste çalışıyordu. Çalışma arkadaşlarından biri başka bir departmana transfer olarak ayrılınca iş yükü Derya Hanım ve diğer arkadaşına kalmıştı. Ancak bir bebek bekleyen diğer çalışma arkadaşı da 3 ay kadar sonra ayrılacağından yaklaşık 400 kişilik firmanın tüm muhasebe işleri kahramanımız Derya Hanım’a kalacaktı. Şimdi…Buradaki endişeleri tespit edelim.

Kişinin, artması kaçınılmaz iş yükünden dolayı duyduğu korku ve şimdiden düşen motivasyonu (Derya Hanım şu sıralar iş yapışını hafifletmiş durumda),
Ücret artışı beklentisi,
Yardımcı bir kişi alınarak terfi ettirilme ile ödüllendirilme beklentisi,
Çalışma saatlerinin mesai sonralarına uzayacağı düşüncesi,
Firma sahiplerine bu sıkıntısını anlatsa da olumlu yanıt almayacağından emin olmanın sıkıntısı, takdir görmeyeceği fikri.

Tabii Derya Hanım, yöneticileriyle konuşmadan bu durumun akîbetini bilemez. Sonuçta hiçbir organizasyon uzun yıllar deneyim edinmiş tecrübeli bir ferdini kaybetmek istemez. Durumun tespiti ve uygun dille masaya yatırılması çözüme giden en doğru yol. Bu cümlede en önemli ve altı çizilecek olan “uygun dil” tabii ki. Tüm bu endişeleri yaşayan biri gibi değil, durumun vahimliğini tespit edip, çözüm arayan sakin ve duruma hakim bir profesyonel gibi…

İş yaşantısında olaylar karşısında soruna neden olabilecek tutum ve davranışlara şöyle bir değinelim isterseniz:

Kendini küçümsemek (ya da gereğinden fazla kendine güvenmek)
Tutucu davranışlar (esnek olamamak, aynı fikri savunmak)
Takımın parçası olduğunu pek idrak edemeyip, diğerlerinden çok şey beklemek (pasif kalmak)
Alınganlıklar (ekibe, yöneticiye, sisteme)
Özel yaşantıyı iş hayatı içerisinde yaşamaya devam etmek (eş ya da sevgiliyle tartışma, fatura ödemeleri, evdeki tadilat…gibi)

Kuşkusuz yöneticilere düşen görev, iş yaşamındaki stresin minimuma indirilmesini sağlamaktır. Stres kaynaklarını algılayan, çözümcü ve herkese eşit davranışlar sergileyen bir yönetici çalışanların daha verimli olmasına katkıda bulunacaktır. Burak Bey, yöneticisi Hakan Bey’in önemli projelerde kendisine rol vermediğini böylece kendisini ispatlayamadığını söylüyordu. Dolayısıyla İstanbul’daki bölge toplantılarına davet edilmiyor, 3 yıldır kariyerinde bir üst adım için bekliyordu. Hakan Bey’in bu tavrı; zamanla Burak Bey’in her şeye karşı tepkili, gergin ve çözüm yerine sorun üreten, işe “bu iş nasıl yapılamaz?” gözüyle bakan birine dönüşmesine sebep oldu. (Tam bu noktada; Burak Bey’in Hakan Bey’le durumu konuşarak ve profesyonelce duygularını aktarması, çözüme giden yol kuşkusuz. Olumluda sonuçlanabilir, olumsuzda…Her şey tutum, tavır ve üsluba bağlı. Ancak ikinci alternatif olarak Burak Bey’in başka bir firmada iş bularak bu durumdan kaçma isteği, kendisi hakkında verilecek olumsuz referanslarla ayrı bir mutsuzluk kaynağı olması muhtemel.) Yönetici iş verimini düşürecek tüm durumları kontrol altında tutarak motivasyonu destekliyor olmalı.

Sağlık kurumlarına en çok ödeme yapan kişilerin, iş yaşamında baskı altında çalışan stresli kişiler olduğunu göz ardı etmemek gerek. Sırt, bel, boyun ağrısı-kalp, damar problemlerinin neticesi kronik yorgunluk ve isteksizlik olarak yorumlanabiliyor. Yrd. Doç. Dr. Pemra Ünalan bu belirtilerin nelere sebep olabileceğini şöyle açıklıyor.

İnfeksiyon hastalıkları: soğuk algınlıkları
Endokrin hastalıkları: tiroid, şeker
Nörolojik hastalıklar: parkinsonizm
Hemotolojik hastalıklar: kansızlık, demir eksikliği
Romatolojik hastalıklar: kas – iskelet sistemi hastalıkları
Diğer hastalıklar: saman nezlesi, ilaç yan etkileri, kronik hastalıklar

Ve tabii ki spor !

Yaşımız ve çalıştığımız sektör ne olursa olsun…firmadaki görev pozisyonumuz, ne olursa olsun, spor yapmak bizleri muhakkak rahatlatacak en önemli etken. Spor salonlarına düzenli olarak devam etmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ancak, ofiste veya eve gelince merdiveni kullanmak, oturduğumuz yerde bel-karın hareketleri yapmak…Size çok kolay bir egzersiz önererek “hoşçakalın” diyorum. Oturur vaziyette iken (koltuk ya da sandalyede) her iki ayağımızı da yerden 6-7 cm kadar kaldıralım. Karnımız sıkarak 3’er dakika uygulayacağımız bu hareket hem basit, hem de ofiste ya da evde tv başında uygulayabileceğimiz minik bir stres giderici.

Tekrar görüşmek üzere,

Canan Cengiz ERYILMAZ

 
Toplam blog
: 19
: 1603
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

İzmir'de yaşıyorum. Lise ve üniversite eğitimimi endüstriyel elektronik alanında tamamladım. İş yaşa..