Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '12

 
Kategori
Tarih
 

Fetih, Fatih veya İslam insanı güzelleştir

Fetih, Fatih veya İslam insanı güzelleştir
 

Vizyona geçtiğimiz hafta giren “Fetih 1453” isimli İstanbul’un Fethini konu alan film seyirci rekoru kırıyor. Geçtiğimiz gün benim de seyretme fırsatım oldu. Ama bu yazı film hakkında yazılmış bir yazı değil. Şu kadarını söyleyeyim; ”Fetih 1453” filmini  çocuklarınızla birlikte mutlaka seyretmenizi tavsiye ediyorum.

Hz.Muhammed bundan 1400 küsur sene evvel, İstanbul'un ticari, coğrafi, jeopolitik önemine binaen bu beldeyi fethedecek kumandan ve askerlerin şerefine işaret ederek, fethi bu suretle teşvik etmişlerdir. Ardı ardına gelen "Sahabe Orduları" nın uzun çölleri aşarak üç bin kilometrelik bir mesafeyi kat edebilmeleri hep bu şerefe nail olabilmek içindi. Surların dışı Eyüp civarında sayısız Sahabe'nin ayak bastığı bir çoğununa mezar olduğundan Osmanlı zamanında aynen Mekke ve Medine gibi, buraya gayr-i Müslim ayağı bastırılmazdı. Çünkü bilinen yirmi-otuz Sahabe kabrine ilaveten bilinmeyen binlercesinin mevcudiyeti tarihi bir hakikattir.

Her gücü yeten Müslüman’ın hayat ve emellerinin ufku olan bu şerefli fetih 1453 (Hicrî 857) yılında hayatının baharını yaşayan Fatih Sultan Mehmet Han'a nasip olmuştur. Çünkü 850 yıldır adım adım yürünen fetih yolu, damla damla birken fetih sevdası, bunca akan kan İstanbul’u bir İslam şehri olmaya hazırlamıştı.Nitekim İstanbul için her fetih hamlesi, müstakbel fethin ruhaniyetini takviye etmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in şahsiyetindeki zahiri ve batini kemal ile liyakat İstanbul’un fethinin ona nasip olmasının en büyük sebeplerinden birisidir.

Bu kemal ve liyakat, Fatih'in bütün fiil ve harekatında müşahede olunduğu gibi, O'nun sayısız vakıflarının vakfiyelerinde de görülür. İşte bunlardan biri:

"Ben ki İstanbul Fatihi abd-i aciz (Aciz kul ) Fatih Sultan Mehmed, bizatihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul'un Taşlık mevkiinde kain(bulunan ) ve malumu'l-hudut (hudutları belli olan ) olan 136 bap dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakfı sahih eylerim. Şöyle ki:

Bu gayri menkulatımdan elde olunacak nemalarla(gelir) İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim.

Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler. Bu sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökerler ki yevmiye 20'şer akçe alsınlar.

Ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 de yara sarıcı tayin ve nasb eyledim.Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkalar bilaistisna her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar: var ise şifası, ya da mümkün ise şifayab(şifa bulan) olalar. Değilse kendilerinden hiç bir karşılık beklemeksizin Daru'laceze'ye (Şifahane) kaldırılarak orada iyileştireler.

Maazallah herhangi bir gıda maddesi buhranı da vaki olabilir. Böyle bir hal karşısında bırakmış olduğum 100 silah, ehli erbaba verile. Bunlar ki vahşi hayvanların yumurta veya yavruda olmadığı sıralarda Ormanlara çıkıp avlanalar ki zinhar hastalarımızı gıdasız bırakmayalar.

Ayrıca külliyende bina ve inşa eylediğim imarethanede şehit ve şühedanın harimleri ve Medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak yemek yemeye veya almaya bizatihi kendileri gelmeyip yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle"

Görüldüğü gibi Fatih toplumun korunmaya muhtaç fertleri için en hassas edeb ölçüleri ile kaideler koyuyor. Zamanında çok nadir olan "yere tükürmek" gibi hoş olmayan fiillere karşı tedbir alıyor. Hastaların av etiyle beslenip sıhhat bulmalarını emrederken, diğer taraftan da tabiattaki "ekolojik denge "yi muhafaza için avlanmayı yumurta ve yavru mevsiminde yasaklıyor. Ümmete olan şefkat ve merhametinin yanında hayvanların da hukukunu koruyor.

Bugün dünyanın geleceğini karartan "çevre kirlenmesi" ve "ekolojik denge"nin beş yüz elli yıl evvel göz önüne alınması son derece dikkat çekicidir.

İstanbul'u kapı kapı dolaşarak hastaları tedavi edecek, evde tedavi mümkün değilse Hastahane'ye götürecek bir sağlık teşkilatı düşünüp kuran Fatih Sultan Mehmet'in bu hassasiyeti aradan geçen 560 yıl sonra hangi şehrimizde yaşatılabiliyor?

Şehit ailelerine kapalı kaplar içinde ve karanlıkta yemek dağıtılması onların izzet ve haysiyetlerini koruma hususunda seviyesine erişilmez bir ideal ve vefa örneğidir. Gelecek nesillere bir nezaket ve edeb talimidir.

550 yıl önceki Fatih Sultan Mehmet’teki bu hassasiyet ve edep ölçülerinin bugün hangimizde bu derecede olduğunu, ülkemizi yönetenleri de düşünerek siz karar verin.

Bütün bunlar onun ruhi olgunluğunun ve şahsiyetinin topluma ve tarihe  yansıyan bir pırıltısıdır. İslâm'ın bütün canlı, cansız varlıklara ve insana bakış tarzının hassas, ince ve zarif örneğidir. Nesline ve bütün insanlığa bir istikamet mirasıdır. Bu günün insanının da kaybedip bir türlü elde edemediği büyük hasletlerdir.

Şimdi bize ne oldu?

Özbenliğimizi kaybettik. Onu aramanın çırpınışları içinde bocalıyoruz.

Fatih Sultan Mehmet’te pırıldayan hassas düşünce, zarafet ve edebin kaynağı İslam’dır, Kuran-ı Kerim‘dir, Hz. Muhammed’dir.

Yaşadığımız beldenin, dünyanın, toplumun, insanın güzelleşmesin için İslam ile tanışıp, İslam’ı her zerresinde kuşanması gerekir.

Akıllı kişi, huzura, mutluğa, güzelliğe, iyiliğe, doğruluğa sahip olabilmek için Kuran-ı Kerim ahlakıyla ahlaklanıp Hz. Muhammed ile aynileşir.,

 
 

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..