Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Gül gibi adam...

Gül gibi adam...
 

Cumhurbaşkanının kim olacağı sorusunun prim yapmaya devam ettiği şu günlerde, medyanın da ısrarla destek vermeye devam ettiği , Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı olma kararından vazgeçirme çabalarını ibretle takip ediyoruz maalesef.

Bazıları açıkça karşı çıkarak, bazıları kararsız gibi görünerek, bazıları da Ertuğrul Özkök gibi iyimser bir dil kullanarak Abdullah Gül’ün adaylığına bir şekilde karşı olduklarını belirtiyor. Ertuğrul Bey, hepimizin bildiği Hürriyet gazetesinin “sayın” yazarı, 8 Ağustostaki yazısında, ”Hak edilmemiş koltuğa oturmak yüzsüzlüktür.
Bu hakkı reddetmek ise şövalyeliktir.” diyor. Lütfen birisi çıkıp bu sözlerin hangi mantığa dayandığını anlatsın bana. ‘Hak edilmemiş koltuk’ derken neyi demek istiyoruz, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını hak edip hak etmediğine karar vermek bir köşe yazarına mı kaldı. Eğer Gül hak etmiyorsa bu koltuğu, Ahmet Necdet Sezer çok mu hak ediyor, geçmişte Demirel, Özal çok mu hak ederek işgal ettiler bu mevkii?

Ne yazık ki, daha önce asker hükümet çekişmesine sahne olan cumhurun başını seçme işi şimdide medyayla hükümet arasındaki gizli çekişmeye konu oluyor. Senin dediğin olmasında kimin dediği olursa olsun mantığı gittikçe Türkiye’nin üzerini örtüyor kara bir bulut gibi, Baykal uzlaşma diyor;ama uzlaşmadan ne anlıyorsunuz sorusuna net bi cevap veremiyor.

Abdullah Gül bu mevkiye layık birisi mi? Bunun cevabı kanımca 22 Temmuz’da net bir şekilde verildi. AKP, seçimde mazlum rolü oynamış olsa da, üniformalı siyasetçileri ve üniformasız askerleri halka şikayet etmiş olsa da, oyunun artmasında bunlar bir etken olsa da, kesin olarak ortaya konulan bir sonuç var ki, halk Abdullah Gül’ün adaylığına en azından karşı değil. Bu da bence Gül’ün bu makamı hak edip hak etmediği yönünde ahkam kesenlere verilmiş güzel bir cevap. Makamın adı üstünde cumhurun başı ve cumhur da başına kimin geçeceği konusunda açık bir mesaj vermiştir, artık bundan sonra başka mesajlar aramanın, fuzuli ve gerçekçi olmayan anketler yapıp halkı kandırmaya çalışmanın bir manası yok.

Abdullah Gül'ün, bu görevi layıkıyla icra edebilecek insanlardan birisi olduğunu düşünüyorum ; ama bunların da ötesinde kendisi, kamuoyuna ve halka ismi önceden deklare edilmiş biri, yani bizim adayımız Abdullah Gül denildi ve bu kararla seçime gidildi. Bundan bi dönüş olması, Gül’ün vazgeçmesi veya AKP’nin başka birini aday göstermesi Abdullah Gül’ün siyasi ve ruhsal geleceği için tam bir çöküntü olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı için gül gibi bir adam var karşımızda bana göre, ondan daha da önemlisi nerdeyse 3 yıldır bu mantıksız soruyla (cumhurbaşkanı kim olacak?) gündemi meşgul edilmiş bir Türkiye var karşımızda. Artık bu fiyaskoya bi son verelim ve 85 yıllık bir demokrasi olan Türkiye’ye yakışanı yapalım. Ne de olsa bu makamın yetkileri seçimden sonra kısıtlanacak,

O zaman bu kadar gürültü yapmanın ne anlamı var? Ne anlamı var ülkeyi sürekli aynı yerde tutmanın, kamuoyunda suni gerilimler yaratmanın, iki Türkiye yoktur deyip de iki Türkiye’nin olduğunu ispatlamaya çalışmanın?

Abdullah Gül, AKP’li milletvekilleri talep ediyor diye değil, cumhurbaşkanlığı makamını doldurmaya iyi bir namzet olduğu için ve Türkiye’nin kaybedecek zamanı olmadığı için Çankaya’ya çıkmalıdır.

Değişim, kendisini geleceğe taşımak isteyen bütün varlıklar için gerekli olan bir süreçtir. Hak ettiği gelece kavuşmak isteyen Türkiye’de bu süreci yaşamak zorundadır. Türkiye ile beraber, bu ülkenin üniformalı siyasetçileri ve üniformasız askerleri de ister istemez bu değişime ayak uyduracaklardır. Ya da geçmişte olduğu gibi Türkiye’yi de karanlık ve geri kalmış dünyalarına mahkum edeceklerdir.

Bu ülke daha da güzel günleri hak ediyor.

 
Toplam blog
: 22
: 1957
Kayıt tarihi
: 12.05.07
 
 

1982 Bayburt doğumluyum. İlk okulu başka, orta okulu başka, liseyi başka bir şehirde okudum. Bunl..