Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '15

 
Kategori
Öykü
 

Gül'ün Bülbül'e aşkı

Gül'ün Bülbül'e aşkı
 

Zamanın birinde Gül Bülbül’e aşık olur öyle bir aşk ki dilleri lal olur. Gül  beklermiş Bülbül’ü sabırla.Gün ağarır, güneş doğar,meltem eser, zaman geçer ve bizim Gül Bülbül’ün sesini özlermiş.Bülbül’ün kanatları öyle güçlü ki özgürce uçup dururmuş devri alemde… Zaman öyle hızlı geçermiş ki bizim Bülbülde, geçmişi unutup yarınını merak edermiş; zaman zaman telaşlanır bir an önce uçmak istermiş.Bülbül’ün soluk bir renk gibi hatırladığı  geçmişine rağmen  Gül, geçmişi canlı bir resim gibi sunabilirmiş. Yüreğine dokunan Bülbül’ün sesini unutmak ne kelime, her an Bülbül’de yaşarmış.Gül’ün ruhuna dokunan Bülbül çoktan terki diyardadır.Gül için artık zamansızlık vardır; ne geçmişin ne de yarının önemi kalmamıştır.Ruhunu zamana değil sonsuzluğa bırakmıştır.

Gül özlemini büyüttüğü zamanlarda ne varsa her şeyi  Bülbül’e anlatmayı planlıyormuş.Bülbül’le beraberken bu kadar sessiz kaldığı için kendine kızıyormuş.Hayat  ikinci şansı verecek ve Bülbülüm  gelecek  ve ben ona olan aşkımı anlatacağım diyormuş.Bülbül’ün sesinin ruhuna nasıl dokunduğunu anlatacakmış.Ruhların küskün olduğu şu zamanda Gül’ün Bülbül’e olan destansı aşkı herkese ışık olacak ve güneş gibi kalpleri ısıtacakmış.Nafile Bülbül var olan heyecanıyla yerinde duramazmış.Şarkısını söyler ve hayatı bu ezgiden ibaret sanırmış.Geçiciliğin ibretlik dersinden uzak yaşarmış. Zamanı zamana ekleyen Gül, boynunu büküp daha da masumlaşmış. Gül sonsuz sessizlikte şöyle dile gelmiş: Ey gönlümün güzeli, sevdam sana doğru akmış bir defa  görmez misin? Sarp kayalıkları zorlayan asi bir nehir olmuş sana akıyorum. Deli derler belki de aşkından divane ne fark eder; ben senim artık...Aşkı bilip susarım sadece.Suskunluk gönlümün uğultusuna çaredir şimdi.Mevsimler değişmiş sert rüzgarlar esmeye başlamış,bizim Gül daha fazla dayanamamış bu soğuklara ve rüzgara...Her gün bir yaprağını kaybederken hiçliğe yavaş yavaş giden bu yolda kendisine kalan ruhunun olduğunu bilerek, birer kelebek olmayı hayal etmiş.Evren sonsuz cömert davranmış bizim Gül’e.Gül’ün bir haftalık ömründeki kanat çırpması sadece Bülbül içindir,Bülbül’ün dünyasından Gül’e bakmak içindir. Sonsuz bir güzellik görür o anlarında  ve  güzelliğin içinde usulca gider Gül, bir kelebek olarak.

Şimdi bana Bülbül’ü soracaksınız öyle değil mi? Bizim Bülbül  güzel bir bahar mevsiminde kanat çırparak yükselmeye başlamış.Her yükseliş başını daha fazla döndürmeye başlamış.Bülbül bu durumdan o kadar mutlu ki daha çok yükselmek istemiş.Bülbül’ün yükseklerde esen sert rüzgarlardan haberi yokmuş. Ani bir rüzgar  narin Bülbül’ün dengesini bozup sarp kayalıkların yamacına sertçe vurur. Kanadı kırılan Bülbül’ün canı öyle yanar ki hareket edecek gücü yoktur,uçamaz artık...Yolculuğunun bu ana kadar olduğunu fark eder,gözlerinden  akacak göz yaşlarına engel olamaz.Sona yaklaştığını bilen Bülbül Gül’ü hatırlar. Gül Bülbül’e giderken; Bülbülüm nereye gidersen git; sonunda sevdiğinin kalbinde  konuk olarak kalacaksın  bu nedenle sana kal demeyeceğim. Sözcükler net fakat gönüller yaralıdır. Bir ayrılık ve kavuşmanın hikayesidir Bülbül ile Gül’ün hikayesi…

Herkes hayatında bir gün Bülbül ile Gül olabilir. Bülbül ile Gül’ün ruhuna dokunabilenlere ne mutlu...

 
Toplam blog
: 42
: 263
Kayıt tarihi
: 29.09.14
 
 

Eczacılık mesleğimin yanında Edebiyatın da olmasını istedim çünkü çok sevdim. Yazma eylemi; hayalle..