Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '07

 
Kategori
Aile
 

Gülhan Hanım

Gülhan Hanım
 

Her anne güzeldir demiştim son yazımda ve annemi anlatmak isterken, tam da hak ettiğince ifade edememiştim, çok… Çok gerilere gitmiştim… Boğazımda da düğümler belirmişti ki, ağlamadan yazmak yakışır sevgili Gülhan Hanım’a…

O asaletine, o hep pozitif duruşuna, o hiçbir sıkıntısını ne dile getirir, ne de gözüne yansıtır yapısına!..

Kaç anne, yaşı yetmiş küsura gelip de, pek sevdiği kocasını, birlikte keyifli sohbetler ettikleri, dondurmasına kıran kırana elli bir oynadıkları kocasını aniden kaybedip hepi topu iki yıl önce, yalnız yaşarken kendi ayakları üzerinde çocuklarına “çalışıyorsunuz, üzülüyorum, yorgunsunuz, ben iyiyim, gelmek için zora koşmayın ne olur kendinizi der, hepi topu on beş dakikalık mesafe için?

O durumdaki kaç anne, kaygılarını, hastalıklarını içinde saklar, doktora gidip de, olumlu sonuç alana dek çocuklarına söz etmez, ve günlük mutat telefon konuşmalarında hiçbir şey belli etmez?

Yeter ki üzülmesin kızları!... Torunları!...

Her yaptığı şeyi bu kadar severek yapan, bundan mutlu olan, sevdiklerini mutlu etmekten keyif duyan bir anadır işte canım Gülhan Hanım!...

Kaygılarını hangi pınarlarda yıkar da kendini arındırır, ne olur maşallah diyelim, bunca enerjiyi nereden bulur?

Kaç anne bu kadar anlayışlı olur?

Haa, bu arada yediğimiz terlikler de vardır küçükken, lütfen bunu da belirteyim!...

Hele bir tanesi vardı ki, anlatmadan geçemeyeceğim… O zamanlar evlerin bahçeleri var, bahçelerde çiçekler, güller…

İlk okul dörtteydim sanıyorum, yan komşunun kızı gül içine karabiber döktüklerini ve de annelerine koklattıktan sonra çok güldüklerini anlatmıştı.

Çamaşır günüydü, o zamanlarda çamaşır makineleri yoktu, olsa bile merdaneliydi ki, sıktırması da ayrı bir problemdi.

Hiç unutmuyorum, bir öğle saatiydi, annem çamaşırları yıkamış, o kocaman çarşafları arka bahçedeki ipe asıyor, biraz da yüzü solgun gibi… Yan komşunun annesi çok gülmüş ya, biz de kız kardeşimle annemi biraz olsun güldürmek istiyoruz, ön bahçeden güzelim bir gül kopartıyoruz, içine de bolca karabiber döküyoruz…

Gidiyoruz arka bahçeye, çarşafları asan anneme ısrarla “anne hadi bu gülü kokla” diyoruz…

Annem, işimi bitireyim, koklarım diyor ama biz güldürüp sevineceğiz ya, ısrarla “anne…. Hadi kokla gülü, bak ne güzel kokuyor! Senin için getirdik, kırma bizi” diyoruz…

Annemin gözleri gülüyor, elindeki çarşafı seleye bırakıyor ve kokluyor!...

Hapşu!... Hapşuuuuuuuuuu!.... Hapşu!.....

Ay bir yanlışlık var bu işte!....

Gülmek ne kelime annem terlikle koşturuyor peşimizde…

Bir hapşu, bir terlik, bir hapşu, bir terlik!...

Nereden bilelim biz o yaşımızda annemin karabibere alerjisi olduğunu…

Çok gülmüşlerdi onlar, yani annem de gülsün istemiştik biz…

Meğerse aynı karabiber alerjisi bende de varmış!...

Ah.. Anne, ne bilelim biz o zamanlarda yorgun kadının halini, alerjiyi…

Akşam yemek masasında gülerek anlatılıyordu olay ama, popomuza yemiştik terlikleri, vallaha!...

Anlatmadan geçemeyeceğim bir konu daha var!...

Annem çok sever radyo dinlemeyi, törenlere katılmayı…

Kız kardeşim ile aramızda tam bir yaş var demiştim ya, ben altı yaşındaydım sanırım, kız kardeşim de beş.

Bir on Kasım günü, yakındaki ilk okula götürüyor annem bizi, Sevgili Atatürk’ü anma törenini izlemek için… Hiç kaçırmazdı annem, törenleri… Annem olmadan oğlumu her hangi bir törene götürdüm mü, hatırlayamıyorum bile…

Neyse…

O dönemler bir Atatürk şiiri öğretmişti bize annem…

Ne severek, ne güzel vurgulayarak okurdum!...

Baktım herkes Atatürk şiirleri okuyor, dedim ki, “Anne, bende okusam!”

Yok kızım, bak dinlemeye, izlemeye geldik…

Ama anne!... Bildiğim şiiri okumadılar!... Ben okusam!...

Okursun güzel kızım, bak izleyelim şimdi…

Anne!.... Bende okumak istiyorum!...

Müdür Beyden izin almadıkça olmaz!

Anne…. Müdür Bey hangisi?

İzle kızım…

Aneeee.. Müdür Bey hangisi?

Bak, şurada duran…

Anneee? Ona sorsam, izin verir mi acaba?

Hı hı… Ayyy, bak ne güzel bir tören, izle bak…

Annemden izin aldım ya, gittim müdür beyin yanına, dedim ki, şiir okumak istiyorum!

Ne şiiri diye sordu. Elbette Atatürk şiiri dedim!

Başım dik, göğsüm kabarık… Kendimden emin!...

İyi dedi, çık hadi oku…

İyi dedim…

Çıktım, şiirimi okudum!...

Herkes alkışlıyor, öğretmenler, alkışlamayın, bugün yas günü diyor, öyleydi o zamanlarda, şimdilerde nasıldır, bilememem…

Merdivenlerden iniyorum, tüm öğretmenler saçımı, yanağımı okşuyor…

Annem… Kalbi duracakmış neredeyse… Törene kendini kaptırmış, “hı hı” dediğinin, böyle bir şey yapabileceğimin farkında olmadan…

Canım annem!...

Ne anneler var bir bilsen…

On üç yaşımdaydım, üçüncü kızını yedi yaşında “boğuluyorum anneeeee…. Yardım et….” Diyerek, hastanede kendi başına kaybettin!...

Annem… her şeye rağmen, geride iki tane kızım var, toparlanmalıyım dedin! Toparlandın, bizi de toparladın!...

Babamı da…

Helal et hakkını annem!...

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..