Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gülmek ile ağlamak arası…

Sizlerde de oluyordur; mutfakta yemeğin soğanını doğrarken, yolda yürürken, mesela, uyku arasında bazen, ilgisiz bir anı, bir detay pıt diye tüm açıklığıyla ortaya çıkıyordur…

Bazen çok eskilerden, bazen bir-kaç gün öncesinden; öylesine durduk yerde…

Yani, sizlerde de oluyordur derken, umarım oluyordur, yoksa sırf ben miyim kafasına sonradan dank eden?

Neyse…

Geçenlerde, yine durduk yerde, uzun yıllar öncesinden bir anı aklıma düşüverdi: Kendimi ayıplayayım mı, salaklığıma güleyim mi yoksa altını kazıp da nasıl bir psikolojik durumdur diye irdeleyeyim mi derken güncel sıkıntılar arasında bir travma daha yaratmamak için kendime öyle kendi haline bıraktım.

Bıraktım bırakmasına da, gitmiyor şekerim aklımdan!

Nasıl ifade edeyim: Hani, insanın pek eski fotoğraflarındaki bazı hallerine güldüğü vardır, o nasıl bir duruş öyle falan gibi… Saçına gülersin, mesela, ama bir tarafın bilir ki o zamanın modası da oydu!

Hadi, giyimin, saçın güler geçersin de, kişisel tavırlarına o kadar da gülüp geçemiyor insan!

Gülüyorsun da, geçemiyorsun…

******

Yıl 1986 lar falan, üniversite son sınıftayım, mevsim yaz.

Kız kardeşim evlenmiş, hatta çocuğu olmuş; Bodrum’a tatile gidecekler baş başa, yeğen bizim eve emanet; bir butikleri var o dönemde, Karşıyaka Çarşı içinde, “Kasada durur musun?” dediler, “Dururum”!

Butik kasası bana emanet…

Nasıl bir sorumluluk duygusuysa ya da kendimi ne sandıysam artık, en iş kadını görüntüsü verecek elbisemi giyip gittim!

Çalışan üç kız var zaten, işlerini de gayet iyi biliyorlar, otur oturduğun yerde, değil mi?

Oturamadım ya!...

İlk gün oturdum, iyice durumu kavradım; onu sordum- bunu sordum, yetmemiş iyi mi!

Ertesi gün konuya vakıf olan biri olarak güne başlayıp, gözlemlerimi arttırıp, öğleden sonra ise duruma el koyma hakkını kendimde bulmuştum!

Kızlar kendi aralarında sohbet ederken içeriye giren müşteriye anında adapte olamıyorlardı, bana göre, bir dur demek lazımdı!

(Hayır yani, en büyük korkum “Patron yok nasıl olsa” durumu; oysa bana emanet edilmiş bir işyeri var, eninde-sonunda!)

Hımmm…. Kızlar müşteri yanında birbirleri ile pek laubali konuşuyorlardı; patron yok nasıl olsa diye böyle yapıyorlardı!

(Bana göre…)

Bir düzen, bir sistem gerekliydi; acilen önlem almam gerekliydi!

“Arkadaşlar” dedim, “Müşteri varken birbirinize, lütfen, bilmem kim hanım diye hitap edin!”, “Müşteri dükkana girdiğinde kendi aranızdaki sohbeti devam ettirmeyin”, falan…

Bunları nasıl bir ekip ruhu ile söylüyorum, nasıl bir beklenti içene giriyorsam artık, kızlar birbirlerine “Bilmem kim hanım” diye hitap ediyorlar.

Üçüncü ve son gün pek gururluyum, sistemi kurdum!

Neyse…

Verilen görevi layığı ile tamamlamış biri olarak hasılatı enişteme teslim ettim.

Olay bitti-gitti sanmıştım; pat diye karşıma çıkmasın mı yemeğin soğanını doğrarken?

Kadın, senden istenilen altı-üstü kasada durmaktı, dur durduğun yerde, al günlük hasılatı, götür evine! Öbür gün, bir sonraki gün topla, ver eniştene!

Bu kadar basit!...

Senden istenilen de bu zaten…

Hayır yani; kızlar birbirlerine “Bilmem kim hanım” derken, birbirlerinin gözlerine nasıl baktıklarını da mı görmeyi akıl edemedin?

Cıkksss!

Edemedim!

Şimdi hatırlamaya çalışıyorum, mümkün değil, ancak empati kurabiliyorum: “İdare edelim kız!” diyerek muzipçe gülüyorlardır birbirlerine…

Altı-üstü üç gün kasada duracaktım.

İnsan merak ediyor, elbet: O kızlar kaç günler boyu tiye almıştı!

Ben ise, kendimce, bir sistem oturtmanın gururunu taşımaktaydım!...

******

“Densizlik” diye bir kelime var ya, hah işte, aynen bu durumu izah ediyor; ama var ya… Kendi salaklığımı yazacakken, yazarken, aynı duyguları hissettim ya…

Bir sorumluluk verildiğinde, anladım ki, yine densiz olabilirim, fütursuzca!...

Aaaa, kendime gülecektim, neredeyse alkışlayacak duruma geldim ki; iflah olmam ben!

Bunu anladım!

O butik de tarih olup gitti, ekonomik sıkıntılar yüzünden, yıllar sonra, hala beni anlatıp gülüyorlardır muhtemelen o kızlar; gülmesinler de ne yapsınlar?

Onların yerinde olsam ben de bana gülerdim; kendi yerimden baktığımda gülsem mi ağlasam mı bilemedim!

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..