Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '15

 
Kategori
Siyaset
 

Hayatımız Alla Turca

Hayatımız Alla Turca
 

Türk usulü başkanlık sistemi denince aklıma "Alla Turca" kelimesi geliyor. Fransızca olan bu kelimenin anlamı Türk usulü. Ne zaman bu kelimeyi duysam, cümlenin sonunun neye bağlanacağına bakmaksızın aklıma ilk olarak ayıptır söylemesi tuvalet gelir!

Türk usulü başkanlık nedir yahu? Bakın sadece "başkanlık sistemi" de diyemiyoruz, "Türk usulü" diyoruz, yani "Alla Turca başkanlık sistemi". Bir gün "böyle başkanlık sistemi mi olur" derseniz, "E' canım, biz boşuna mı Türk usulü dedik" diye kıvırabilmenin en usta yolu sanki.

Kafa, göz kırarak ve uçan tekme atarak meclisten geçirilen iç güvenlik yasası kanunlarına baktığımda ise Alla Turca başkanlık sistemine doğru hızlı adımlarla ilerlediğimizi görüyorum. Yanılıyor olabilir miyim, benim içim mi fesat, kötü biri miyim de Türklere has özelliklere sahip olacak başkanlık sisteminin ülkemiz için pek de hayırlı olmayacağını düşünüyorum acaba?

O zaman yakın tarihte Alla Turca ileri demokrasinin getirdiklerine ve götürdüklerine hemen özetle bir göz atalım:

Sesinizi çıkartmadan, dizinizi kırıp oturun, onlar ne yaparsa yapsın boyun eğin, dedikleri kadar doğurun, söyledikleri şekilde doğurun, tecavüzden hamile kalsanız da doğurun (ne de olsa onlar bakar), onların istediği şekilde giyinin, mezara kadar sendikasız çalışın ama sakın ola hakkınızı aramayın! Bu sayede belki mutsuz, belki aç, belki sefil, belki onur yoksunu yaşarsınız ama polisten dayak yemez, karga tulumba göz altına alınmaz, sabahın bir köründe eviniz basılmaz, Twitter ve Facebook hesabınızda yazdıklarınız ve paylaştıklarınız yüzünden hapse atılmaz, tomalar dolusu suyla duş yapmak zorunda kalmaz, kafanıza gaz kapsülü saplanmaz, gözünüz oyulmaz, ağzınız yırtılmaz, evlat acısı çekmez, mutlu-mesut(!) yaşarsınız.

Şimdi gelin Türk usulü yaşam konusunda ne kadar başarılıyız mevzusuna :

TÜRK USULÜ EVLİLİK : Bildiğin görücü usulü diyoruz buna. Evlenecek kişilerin değil, ailenin ileri gelenlerinin sözü geçer. Evleneceğin kızdan (adamdan), yerleşeceğin eve, hatta evin dekorasyonuna kadar, "ben bilmem babam bilir!"  Yani dikta rejimi!

TÜRK USULÜ DÜĞÜN : Bakire olmasan da o kırmızı kuşağı  ille de takacaklar! Erkek tarafı beşi bir yerde takacak. Gelin arabasına çiçek takacaklar. Gelinliğin ve damatlığın üzerine para, çeyrek altın ve gelin kıza bilezik takacaklar! Yani sen istesen de takacaklar istemesen de takacaklar ama illa ki üstüne başına her yerlerine bir şeyler takacaklar! Düğün salonuna gelene kadar arabanın yolu bin kere kesilecek, onlara para vermek zorunda kalacaksın. Gelen bütün misafirlerle tek tek tokalaşıp, el öpeceksin. Düğünde tanımadığın insanlarla halay çekecek, illaki birileri sarhoş olup, kavga çıkartacak, olayları damat yatıştıracak. Bunların hepsini mecburen yapacaksın, çünkü Türk usulü düğün, bildiğin dikta rejimidir! 

TÜRK USULÜ ÇOCUK YETİŞTIRMEK : "Dediğimi yap, yaptığımı yapma" tarzı ebeveynliktir. Karne notuna göre değer göstermek, her fırsatta aşağılamak, onu el alemin çocuğu gibi olamadı diye küçük düşürmek, en ufak bir yaramazlıkta dayak atmak, hayatı ile ilgili onun yerine karar vermek, oyun oynarken yere düştüğünde bile "niye düştün" diye dövmek ve yaşlandınız mı kendinize baktırmak gibi yaptırımlar gerektirir. Yani yine bildiğin dikta rejimi!

TÜRK USULÜ KOMEDİ : Küfürü müstehcenlikle karıştır, absürt bir olayla harmanla olsun sana Türk usulü komedi! Geniş ve zeki bir hikayeye ihtiyacın yok, Güney Doğu aksanı, bol küfür, çirkin görünüşlü bir kahraman, araya serpiştirilmiş ulaşılması imkânsız yakışıklı bir adam veya güzel bir kadın yeterli olacaktır. Yani aza kanaat edin, kısacası idare edin, aynı dikta rejimlerinde olduğu gibi!

TÜRK USULÜ HAYVAN BARINAĞI : Sokak köpeklerini yakalar, barınak adında bir toplama kampına yerleştirir, yemek ve su vermez, önce kendi kendilerini yemelerini beklersiniz. Birbirlerini yemekten bıktıklarında ise geri kalanları zehirlersiniz. Testere filmi ile Nazi toplama kampı anlayışı bir araya gelince ortaya böyle bir sonuç çıkıyor, fena bir dikta rejimi yani!

TÜRK USULÜ ŞAKA : Eşek şakası dediğimiz şeyin kibarlaştırılmış halidir! Aybaşı gören genç kızın ayaklarından ve ellerinden tutularak zorla denize atılması. Genç kızların okulda eteklerinin arkadaşları tarafından  açılması. Yolda yürürken havuza itilen arkadaşlar. Yemeğine böcek konan elemanlar. Kızınca da, "sen şakadan anlamıyorsun" diye triplere girmeler! Yani her türlü zorbalığa katlanmak ve anlayış göstermek zorundasın! Aynı dikta rejimlerine boyun eğmek mecburiyetinde olan halklar gibi!

TÜRK USULÜ PİKNİK : Piknik yapmak için bir dere kenarı bulamazsanız, otoban ortasındaki adalar hizmetinizde! Pek eğlenceli olmasa da eğlenmiş gibi yapmak zorundasınız. Bu acayip piknikten ezilmeden kurtulmayı başarırsanız, her ne kadar hazzetmemiş de olsanız, eliniz mahkum babanıza teşekkür etmek mecburiyetindesiniz! Yani aynı aza kanaat etmek mecburiyetindeki dikta rejimi altındaki halk gibi!

TÜRK USULÜ AŞK : Yolda yürürken hiç tanımadığınız itin teki peşinize takılır. Yani "it" derken bile köpeklere hakaret etmiş oluyorum! Sizi takip eder, evinizi öğrenmeye çalışır. Sonunda gelir yanınıza ve "bağyan arkadaş olabilir miyiz" der. "Ya sen kimsin, nerden çıktık, git başımdan, arkadaş filan olmak istemiyorum" dersin, sonra bir gün ya sizi kaçırır tecavüz eder veya "ya benimsin ya da kara toprağın" deyip sizi sokak ortasında öldürür. Mahkemede de " erkekliğime hakaret etti ben de çektim vurdum" diye kendini savunur. Yani hem suçlu hem güçlüdür, aynı diktatörler gibi!

TÜRK USULÜ KOCA : Eşinin başını örttürüp, makyaj yapmasına, arkadaş edinmesine müsaade etmez eve hapseder. Sonra karşılaştığı ilk makyajlı, modern kıyafetli, özgür düşünceli hatuna asılır! Karısı için çocuklarımın anasıdır der laf söyletmez, ama onu sürekli aldatır, döver, kadın boşanmak isterse öldürür. Yani bildiğin diktatördür kendisi.

TÜRK USULÜ EV KADINI : Kocasının istediği kadar çocuk doğurur, kocasının ailesinden bin bir türlü hakaret işitir. Kocasından dayak yemesini engelleyenlere kızar "kocamdır, sever de döver de" der. Kocasının aldattığını duysa, hatta resimlerini bile görse "benim kocam yapmaz" der. Hayatı boyunca kendini kahreder, ağlar, sızlar, kan kusar "kızılcık şerbeti içtim" der, "çocuklarım için katlanıyorum yoksa bir dakika durmam" der, ama yine de tahammül eder. Aynı dikta rejimlerinde  pasifleştirilmiş halkların yaptığı gibi.  

Bazı bilmecelerin cevabı, sorunun içinde gizlidir, aynı "Türk usulü başkanlık sistemi"nde olduğu gibi. Türk usulü yaşamınıza bir bakın! Hayat boyu ne kadar özgür, ne kadar kendiniz olmayı başarabildiniz? Kendinizi ifade etmenize ne kadar izin verildi? Sırf ailenizi üzmemek adına veya toplum tarafından dışlanmamak için ne büyük hayallerinizden vazgeçtiğinizi ve ne kadar fedakârlık etmek zorunda bırakıldığınızı bir düşünün!

Şimdi bu yaşam şeklinin bir yönetim biçimi olarak size dayatıldığını ve daha kötüsü hayatınızın her alanına müdahale ettiğini imgeleyin! Fransızlar  "köpekler, kedi doğurmaz" derler, yani yetiştirilme tarzın ne ise o insan olursun demektir bu. Aynı, dikta kültürüne sahip bir ülkeden de özgür iradeli bir rejim çıkmayacağı gibi!

Victoria Toumit

 
Toplam blog
: 50
: 8547
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Gazetecilik mesleğine ilk olarak Hürriyet Haber Ajansı'nda muhabir olarak başladım. Daha sonra Ümit..