Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayatın geçiş mevsimleri...

Hayatın geçiş mevsimleri...
 

Geçiş mevsimlerini sevmiyorum. Sanki tüm kararsızlıklar, "ne yapacağını bilememe" hallerini taşıyor yazın parlak mavi göğünün yerini almış olan bulutlar. Kısa kollu tişörtler ve hırkalara bakakalıyorsun her sabah. Ürperen kollarına dikiliyor bakışların, aklına gün ilerledikçe yükselecek güneş geliyor. Bir elinde yaz bir elinde kış öylece duruyorsun sabah mahmurluğunun içinde.

Ve hayatın geçiş mevsimleri geliyor aklına. Bir elinde geçmiş diğer elinde gelecek öyle duruyorsun hayat mahmurluğunun içinde. Geçmişin tozlu ama sıcak günlerini özlerken, geleceğin ürperten bilinmezliğini taşıyorsun damarlarında. Alıp giyiyorsun geleceğin yünlü sıcak hırkası içini ısıtıyor o başlangıç serinliğinde ve yeni bir başlangıç umuduyla gülümsüyorsun güne ama biliyorsun ki geçmişin güneşi, gün ortasında yükselecek de terletecek seni. O an, geleceğin o sıcacık hırkasını atıvereceksin üzerinden ve dalıp, aldanıp gideceksin geçmişin o gel-geç güneşine. İçten içe bileceksin geleceğe hazırlanman gerektiğini, o sırtından çıkarıp da sandalyenin arkasına atıverdiğin hırkanın hep yanında olması gerektiğini. İçten içe bileceksin...

Hangisini tercih ediyor olduğunu düşüneceksin tüm bunlar arasında. Geçmişin o sıcak güneşinde hafif giysilerinle azıcık hüzünle dolaşmayı mı yoksa geleceğin yüzüne çarpan ayazında sarınıverdiğin umut battaniyesinin sıcaklığını mı? Sonra, geçmişin mahmur halinden sıyrılıp, yaşanan ve bitenler, ardında kalanların geleceğin soğuk da olsa, sis ardında da olsa belirsizliğe asla yeğlenemeyeceğini... O belirsizlikten çıkmak, geleceği parlak kılmak için nelere sahip olduğunu düşüneceksin bir de. Mesela o soğuk havalarda seni ısıtacak umutlara sahip olduğunu, yolunu görmeni sağlayacak sana ışık verecek güçlü, cesur bir kalbe sahip olduğunu, soğuktan donduğunda bir fincan sıcak kahve uzatacak ellerin hep yanı başında olduğunu, geceleri patlayan gökyüzünden korktuğunda sesine ses verecek insanlarla aynı evde nefes alıyor olduğunu düşüneceksin. İşte o zaman yönünü bileceksin. Ve bacaklarına bakacaksın. Onların geriye değil de ileri adımlar atmak üzere programlandığını görüp gülümseyeceksin.

Ve az önce sandalyenin arkasına gelişi güzel attığın hırkanı alacaksın eline. Ve korkmayacaksın geleceğin sisli soğuk havasından. Ayağa kalkıp giyeceksin hırkanı, atacaksın ilk adımını. İleriye ve geleceğe doğru tepedeki aldatan güneşe aldırmadan sırtında hırkanla yürüyeceksin sokaklarda...

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/206131/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..