Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Haydi Mısır'a gidelim, taze mısır yiyelim!

Haydi Mısır'a gidelim, taze mısır yiyelim!
 

General Sissi


Mısırda ne mi oldu?

Son iki yılda, Hüsnü Mübarek'e karşı bir halk ayaklanması, Muhammed Mursi'ye karşı da askeri bir darbe oldu.

Dünya bu ülkede, demokrasinin tüm kurumlarıyla, (bir daha gitmemek üzere) yerleşeceğini umarken ordu yönetime el koydu. Neden mi? Çünkü iyi saatte olsunlar böyle istedi.

Cumhurbaşkanı Mursi, bundan bir yıl önce halkın oylarının çoğunluğunu alarak seçilmişti. Ne var ki, muhaliflerini memnun edemedi ya da onlar Mursi'den memnun olmadılar. Sık, sık Tahrir Meydanı'nı doldurdular, Mursi'yi ve icraatını protesto ettiler.

Peki Mursi ne yaptı da beğenilmedi. Feshedilen parlamentoyu tekrar topladı ve seçimin, yeni anayasanın kabulünden 60 gün sonra yapılacağına dair kararname çıkardı. Parlamento, itirazlara rağmen 10 temmuzda toplanarak, anayasayı hazırlayacak meclis üyelerini seçti. (1)

2011 gösterileri sırasında asker tarafından gözaltına alınan 572 kişinin serbest bırakılmasını, 16 kişinin aldığı ömür boyu hapis cezasının 7 yıla düşürülmesini karara bağladı. Yayın yoluyla cumhurbaşkanına hakaret edenlerin geçici olarak tutuklanmasına imkan veren uygulamaya karşı yeni düzenleme yaptı. Bazı bakanları, istihbarat şefini, genelkurmay başkanını ve kuvvet komutanlarını değiştirdi. (1)

Tahrir Meydanı'nda, develeri halkın üzerine süren sorumluları beraat ettirdiği gerekçesiyle tepkilerin odağı haline gelen Başsavcı Abdülmecid Mahmud'u görevinden alarak Vatikan'a büyükelçi tayin etti. İddiaya göre bu, yeni bir krizin başlamasına sebep oldu. (1)

En olumsuz icraatı, yeni parlamento seçilene kadar tüm yasama yetkilerini üzerine almasıydı. Belki bununla ilgili haklı nedenleri olabilir. Ancak dışarıdan bakan hiç kimse bu uygulamanın demokratik bir yöntem olduğunu söyleyemez. (1)
 
Anlaşılıyor ki Mursi'nin de her fani yönetici gibi iyi ve kötü yanları vardı. Ama Mursi'yi, askerlerle karşı karşıya getiren icraatları değil, Mursi'nin bizzat kendisi ve arkasındakilerdi.

Daha açıkçası, Mursi'den ve ardındaki kitleden asıl memnun olmayanlar muhalifler (yani halk) değildi. Bir önceki Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'i yıkmak için Mısır'lılara el altından destek veren iyi saatte olsunlardı. Evet onlar, "bu ülkeye demokrasi gelsin, halk ta seçimlerde istediği partiye oy verme ve onu iktidara getirme hakkı kazansın" demişlerdi ama istemedikleri bir şey olmuştu.

2012 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Müslüman Kardeşler'in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi adayı Muhammed Mursi kazanmıştı. Batılılar, Müslüman Kardeşler'in geçmişinden, dünya görüşünden pek memnun olmasalar da bir süre bunu sineye çekmeye çalıştılar ama başaramadılar. Sağda solda, "Müslüman Kardeşler ya da partileri islamcı değil" şeklinde açıklamalar yapsalar da başta kendileri olmak üzere kimseyi ikna edemediler. Doğrusu Mursi ve onu destekleyen parti, iyi saatte olsunların arap alemi için tasarladığı düzene uygun düşmüyordu.

Bu oluşum, belli bir güce eriştiğinde kendine iktidar yolunu açanlara kafa tutma, arap yönetimleri üzerinde hak iddia etme gibi girişimlerde bulunabilirdi. Bu, batı dünyasının çıkarları özellikle de İsrail'in güvenliği için hiç te iyi değildi. 

Üstelik Müslüman Kardeşler, yalnızca Mısır'da bulunan ve sıradan insanlardan ibaret bir topluluk değildi. Çoğunluğu bilgili ve eğitimli kişilerden oluşan, başka bazı müslüman ülkelerde de benzer uzantıları bulunan bir teşkilattı. Mısır'da başarılı oldukları takdirde, sempatizanları yoluyla öteki islam devletlerinin vatandaşlarını da etkileyebilirlerdi. Açıkçası vaziyet hoş değildi ve plan, öngörülmeyen bir istikamete doğru yol alıyordu. Bu gidişin durdurulması, yeni bir yol haritası çizilmesi gerekiyordu.

Fakat daha bir yıl önce % 50 oy alarak seçilmiş bir lideri halk ayaklanmasıyla devirmek olası görünmüyordu. Çünkü Tahrir Meydanı'na konuşlanan muhaliflerin karşılığı olan Mursi yanlıları, Rabiat-ül Adeviyye Meydanı'nında toplanmıştı. Durum, fifti fiftiydi. Yani yüzde elli, yüzde ellliydi. Belki Mursi'ciler bir miktar fazlaydı bile. Arzu edilene ulaşmak için ortada tek doğru seçenek vardı, o da askerin yönetime el koymasıydı.

Tarafların karşılıklı pozisyon aldığı böyle bir ortamda, "hadi bakalım iyi olan kazansın!" diyerek başlama düdüğünü çalıp, grupları birbiriyle çatıştırarak sonuca ulaşmaya kalkmak aptallıktı. Askerin yönetime el koyması gibi kestirme bir yol varken başka seçeneklere yönelmek belki de siyasi intihardı. 

Bu nedenledir ki iyi saatte olsunlar, Kahire'deki Tahrir ve Rabiat-ül Adeviyye meydanlarında birikmiş kalabalıkları yarıştırma seçeneğinin üstünü çizdi, üçüncü ve son tercih olan orduyu göreve çağırdı. Bizimkilerin iştahının kabardığını görür gibiyim ama mevzu Mısır!

Hiç kimse bana Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da, Suriye'de ve Türkiye'de (Gezi Parkı) meydana gelen toplumsal olayların kendiliğinden geliştiğini, bunlarda iç ve dış mihrakların hiç bir etkisinin bulunmadığını söyleyemez. Kimse bana böyle bir zırvayı yutturamaz. Saf biri olabilirim ama buna inancak kadar da aptal değilim. Kanaatim odur ki, birden çok memnuniyetsiz kişi ve kuruluş (hele bu devirde) hatırı sayılır miktar para harcamadıkça sarsıcı organizasyonları gerçekleştirmek mümkün değildir.

Barak Obama'yı Amerika'ya başkan yapanlar dünyayı biraz daha yaşanabilir hale getirmeye, insanlar arasında ayırımcılık yapmamaya, ülkeleri kontrol altında tutmak için terör örgütlerini kullanmamaya niyetlenmiş gibi görünüyorlar. Ancak karşı grup, bundan hiç mi hiç hoşlanmıyor ve eline geçirdiği her fırsatı bu anlayışı ters yüz etmek için kullanıyor. Örnek: Bizdeki Gezi Parkı eylemleri

Mısır'daki son durum ise bundan biraz farklı gözüküyor. İsterseniz bunu bir olayla açıklamaya çalışalım. Gurbetçi bir vatandaşın oğlu Alman bir kızı sevmiş. Ailesi, "biz sana hristiyan eş almayız!" deyince kızcağız, "madem öyle ben müslüman olayım" demiş. Böyece işler yoluna girmiş, evlenmişler.

Gelin, yeni dinini öğrenmek amacıyla islami kitaplar almaya ve okumaya başlamış. Öğrendikçe hayatını değiştirmiş. Önce, bira ve şarabı bırakmış. Ardından namaza başlamış, bir süre sonra da başını örtmüş. Bu duruma şaşıran aile bir akşam toplanmış ve gelin hanıma neden böyle yaptığını sormuşlar.

O, durumu şöyle açıklamış. "Siz bana müslüman ol, demediniz mi? ... İşte oldum ve kitabınızı okudum; orada ne yazıyorsa onlara uydum. Niye şaşırdınız?" 

Alman gelinin bu açıklamaları karşısında edecek söz bulamayan aile, "Tamam kızım; biz sana müslüman ol dedik ama bu kadar da demedik" demişler.

Bence Mısır'ın durumu bu hikayeye uyuyor. İyi saatte olsunlar galiba Mısır'lıların, Hüsnü Mübarek'ten kurtulup özgürleşmesine yardım ederken, tercihlerini Mursi gibi biri lehine kullanacaklarını öngöremediler. Şimdi ise verdiklerini asker yoluyla geri alıyorlar ve: "Mısırlılar! Biz size demokrasiye geçin, özgür olun dedik ama bu kadar ileri gidin demedik!" diyorlar.

Allah ömür verirse, bundan sonrasında neler olacağını hep birlikte göreceğiz.


(1) http://www.haberform.com/haber/mursi-nin-yonetimdeyken-yaptigi-icraatlar-mursi-misir-da-neler-yapti-114359.htm
Resim: haber.mynet.com - 

 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..