Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '06

 
Kategori
Haber
 

İki ayrı haber....Üzen ve sevindiren.

İki ayrı haber....Üzen ve sevindiren.
 

İlki, tesadüfen öğrendikten sonra, yıllar öncesine yolculuğa çıkaran üzen, üzüntü veren, ikincisi ise, gündeme gelmesine neden olduğundan bu yana, sonucun olumlu olması umularak beklenen sevindirici bir haber. Kötü ve iyi iki ayrı haber. Ayrı hayatlar, ayrı şehirler, ayrı meslek alanlarında yaşanan, konu olan insanların ortak özelliklerinin ''başarı'' olduğu iki haber.

Adı- Soyadı: Onur Ünal. Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Tasarımı son sınıf öğrencisi. 19 Ağustos 2006 tarihinde, tatil dönüşü geldiği Eskişehir'de, ailesi şehir dışında olduğu için geceyi geçirmek üzere gittiği otel'deki odasında kalp krizi geçirerek vefat eden gencecik bir insan. Son zamanlarda antrenman veya maç sırasında meydana gelen rahatsızlıklar sonucu yaşanan genç ölümlerden bir tanesi daha dedirtecek haberi, diğerlerinden farklı yapan, beni daha çok üzen tarafı ise, o gencecik, başarılı çocuğun bir zamanlar evimizin bahçesinde koşan, arkadaşlarıyla oyunlar oynayan, akıllı, zeki, sevimli Onur olması. Halam ve amcamın üniversiteden arkadaşları olan annesi, şehrin ilk çocuk kreşini açtığında dört beş yaşlarında olan, okul çağına gelinceye kadar ki dönemlerini bildiğimiz, resim yeteneği, boyama kitaplarındaki resimlerin aynısını çizdiği o yıllarda gelişmeye başlayan, zayıf, yaşıtlarına göre daha uzun boylu, sessiz Onur. Kreş kapanıp, başka şehre göçmelerinin ardından hiç görmedik onu. 2001 yılında Ankara'da çalışırken, tesadüfen görüştüğüm annesi, üniversite öğrencisi olduğunu söylediğinde, şaşkınlıktan, ''yıllar ne kadar hızlı geçmiş'' dediğim, ''ablası, Onur çok başarılı bir öğrenci'' sözleriyle mutlu olduğum, günü düşünüyorum da, mutluluktan gözleri parlıyor, gurur duyuyordu, biricik evladı ile Sevinç teyze. ''Onur, yok artık'' derken yaşadığımız üzüntüyü, ailesi açısından düşündüğümde kelimeler boğazıma düğümleniyor. Adına yaraşır güzellikte, güvenilir, başarılarla dolu, kısacık bir hayat ve gidişiyle yıkılan, anne baba. Kolay olur mu anne babanın evlatlarının yokluğuna alışabilmeleri, ölümünü kabullenebilmeleri. Nasıl yakıştırabilirler biricik oğullarına kalp krizi teşhisini. ''Allah sabır versin''den başka ne dilenir ki onlar için. Gitmiyor elim telefona, arayamıyorum, haberi öğrendiğim andan itibaren. Hem ne diyeceğim, acıların en büyüğünü yaşayan insanlara, ''başınız sağ olsun mu?'' Nefes almaya çalışırken, bir de ben coşturmayayım yüreklerindeki yarayı. Beklemek gerek, olmaz daha. Beklemek gerek, hiç olmazsa bir süre daha.

Yoğun üzüntü veren, geçmişi film şeridi gibi gözlerimin önüne getiren haberin ardından iyi bir şeyler dilerken, haber bülteninde ''türbanla ilgili sözlerinden dolayı, 301. maddeden yargılanan, ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ,ilk davada beraat etti'' haberi iyi geldi, kasveti dağıttı, tebessümü getirdi yanaklarıma. Kurtuluş Savaşı'nı görmüş, Cumhuriyet'in ilanının coşkusunu yaşamış ve yaşamaya devam eden, Atatürkçü, çağdaş Türk kadını, 93 yaşındaki genç insan, adaletin tecelli etmesiyle utancı hafifleten bir sonuçla ayrıldı mahkeme salonundan. Dışarda bekleyen, destek için gelenler, ''dostlar alışverişte görsün'' veya ''Türkiye'de demokrasi yok'' diyen, görüntüde tarafsız, gerçekte iki yüzlülerin oluşturduğu bir kalabalık değildi, tezahürat edip, ''ömrünle bin yaşa''derken. Belgelere, ''ben değil belgeler böyle söylüyor'' diyen çağdaş bir insana inanan, destek olanlardı. ''Saltanat'ın kaldırılışının yıldönümü''ne denk gelen güzel ve olması gereken bir sonuç.

İki ayrı haber, biri üzen, diğeri sevindiren. İki ayrı insan, farklı şehirlerde, farklı mesleklerle tanınan. İki ayrı hayat, ortak özellikleri, ''dürüstlük'', ''başarı'', ''çağdaşlık''olan.

Ve...... İki ayrı kader, birinde acı, diğerinde mutlu son bulunan.

resim kaynağı:www.photonet.com sitesi

 
Toplam blog
: 126
: 2338
Kayıt tarihi
: 01.08.06
 
 

Kompozisyon derslerini biraz daha fazla önemsediğim, uzun cümleler kurmaya başladığımdan bu yana sev..