Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '16

 
Kategori
Güncel
 

İkinci Atatürk olma yolunda...

İkinci Atatürk olma yolunda...
 

İlk bölümünü dört yıl önce; o zamanlar henüz çözüm süreçlerinin, PKK'ya verilen tavizlerin konuşulduğu bir dönemde yazdığım bir yazının aslında beşinci bölümünü yazıyorum bugün.

Aradan geçen koskoca dört yıl içerisinde o zamanlar başbakan, bugünse cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın adeta avuçlarına aldığı kor bir alevden bashetmiştim. 

Türkiye'de ulaşım ağları tek şeritli berbat yollardan ibaretti, onun döneminde çözüldü. Ancak eleştiriler bitmedi. Zira Atatürk'ün hayali vatanı demir ağlarla örmekti ve gelişmiş bir ülke günümüzde bile tren ağlarıyla örülüdür. Ancak Erdoğan o işe de el attı ve her yanı hızlı tren ağlarıyla örmeye başladı. Bu durum gerçek Kemalistlerin gönlünde bir ferahlama, bir mutluluk yarattı.

Gereksiz bir ton gerginlik vardı ülkede, baş örtüsü gibi. Kemalistlerin korkusu baş örtüsü takanlar değildi elbet. Korku, büyük emeklerle kurulan, milyonlarca şehide mal olan cumhuriyete halel gelmesiydi. Sırf bu korkudan sorun çözülememişti. O iş de çözüldü...

Ülkede %150 enflasyonların olduğu zamanlar yaşandı. Ben de o günleri görenlerdenim. O da geride kaldı.

Sonrasında savunma sanayimiz yok gibi bir şeydi. Amerikalıların bize verdiği ancak PKK'ya karşı kullanırken "Suraya operasyon yapmayacaksın yoksa satmam" dediği silahlarla cebelleşen bir ordumuz vardı.

Bir yere operasyon yapmadan önce ABD'nin PKK'ya verdiği ön istihbaratla bir türlü sonuç alınamayan zamanlarımız oldu. Gerçi ABD artık askerlerinin göğsüne Apo dövmeleri yaptırarak "Gerçek terörist benim, Apo hikaye!" mesajını açıkça veriyor bugünlerde ama PKK'nın nefesi daha bir daraldı artık.

PKK'nın nefesi daraldıkça giderek onu tutan elle muhataplığımız artar oldu. Bela büyüdü mü? Evet! Ancak artık oyuncakla değil, oyuncakçıyla işimiz. Bu duruma da yine Erdoğan'la gelindi.

Tüm bunların yaşandığı süreçte nice olaylar geldi geçti. Erdoağn hemen hepsinin üstesinden bir şekilde gelmeyi bildi. Bu da onun toplumun çok geniş bir kesiminin desteğini arkasına almasına yardımcı oldu.

Oysa şimdi Türkiye'nin önünde son büyük bela kaldı; PKK... Bugüne değin kendi ülke topraklarımız içerisinde tam bir güvenlik denetimi sağlayamadığımız çok dağlık bölgelerde böcekler gibi üreyen ve insanımıza kan kusturan bu mikroplar için kalıcı bir ilaçlama işine girişildi.

Her daim Türkiye'nin her büyük kalkışımında karşımıza ısıtılıp çıkarılan bu ayakbağından kurtulabilirsek Türkiye gerçekten bambaşka bir yer olacaktır. Bu derdi çözen kişi de Kurtuluş savaşından bu yana en fazla insanımızı yitirmemize neden belayı bitiren kişi olarak tarihe geçecektir.

Erdoğan bu işe de soyunmuş görünmektedir. Bugün en ileri teknolojileri geliştirebilen bir savunma sanayi ve çok daha teknik donanımla güçlenmiş olan Türk ordusu bu işi kökünden kazımaya girişmiştir. 

Bugüne kadar üzerine hiç gidilmediği kadar gidiliyor. Çok kayıp verildi, evet ama sistem değişiyor aynı zamanda. PKK eski PKK, Türkiye eski Türkiye değil. PKK bugün sınırımızın 600 metre ötesindeki dev PKK üslerinden Amerikan ordusunun göğsü Apo dövmeli, elleri PKK bayraklı subaylarının desteğiyle saldırıyor Türkiye'ye.

İsrail, en yetenekli subaylarını Kobani gibi dev PKK üslerinde eğitmen olarak görevlendiriyor. Yani biz artık maşa kadar onu tutan elle de eş zamanlı savaşıyoruz. Bir başka ülke olsa çoktan dağılıp tuz buz olmuştu.

Sözün özü, Erdoğan bu çok büyük kalkışımla İkinci Atatürk olma yolunda ilerliyor. Kolay mı? Değil! Atatürk'ü öldürmek için defalarca girişimde bulunanlar ikincisini görmek isterler mi? Elbet hayır... Ancak başarırsa zafer büyük, sonuçları harika olacaktır.

Bu süreçte son sözüm Erdoğan'ın çalışmalarından iç politikaya yönelik olacaktır. Her ne yaparsa yapsın, tıpkı Fatih gibi, Yavuz gibi ülkesi için çalışıp çabalayan Atatürk'ün izinde olduğunu vurgulamaz ve Kemalistlerin kalbini de kazanmazsa bu zafer yarım kalır. 

Erdoğan'ın ölümsüzlük şarabını içişi

İkinci Atatürk olmak için birincisinin şanlı zaferlerini ve onurlu mücadelelelerini de saygıyla anmak ve onurlandırmak gerekir. Bunu yaptığında aldığı destek ben inanıyorum ki en az %70 civarlarında olacaktır. Bu; siyasette ölümsüzlük anlamına gelir.

Bu son sözleri bana söyleten şey neydi diyecek olursanız 2016 yılı içerisinde milli bayramların kutlanması esnasında yaşanan anlamsız olaylar dizisi... 23 Nisan ve 19 Mayıs törenleri sönük bir havada geçirildi, resepsiyonlar yapılmadı. Gerekçe çok makuldü; şehitlerimiz var denildi. Herkes sustu...

Ancak aynı şehitlerimiz yine varken İstanbul'un fethi için akıllara durgunluk verici kalitede bir gösteri icra edildi. Bu durumda insanın aklına başka şeyler geliyor elbet. Fatih atamızdır, eyvallah. Tüm Osmanlı ecdadımızdır, onlar sayesinde yaşıyoruz; eyvallah.

Ancak Atatürk de atamızdır. Fatih nasıl ki binlerce şehit vererek Peygamberin müjdelediği komutan oldu, Atatürk de peygamber müjdesiyle alınan şehri "Geldikleri gibi giderler" diyerek İngiliz çizmeleri altında ezilmekten kurtardı. Bunu da yüzbinlerce şehit vererek başardı.

Atatürk'ün bireysel bir kötü alışkanlık olarak alkol kullanmasıysa dert, bunu 3. Selim de yapardı, 4. Murat da... Sorun halifeliği kaldırmasıysa eğer, İslam halifeliğinin İngilizler için fetva yazması neyin nesidir. "İslamın birliği için kanınızın son damlasına kadar İngilizle çarpışarak ölün" denildi de ondan mı kapatıldı? Hayır bir kafirin İslam topraklarını işgaline destek verdiği için kapatıldı. Ne yapılmalıydı?

Sonuç olarak büyük icraatlarıyla %52'nin gönlünü kazanan ve Türkiye'ye büyük kazanımlar getiren Erdoğan Fatih'e olduğu gibi Gazi Mustafa Kemal'e de hürmetini ve minnetini gösterecek olursa toplumdaki sosyal yarılma büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Cumhuriyet bayramımızı da, İstanbul'un fethini de aynı büyük coşkuyla kutlayıp bu zengin ve şerefli tarihin onurunu toplumun tüm kesimleriyle birlikte yaşayabiliriz.

Geriye de sadece Kurtuluş Savaşı'ndan beri ülkede karışıklık çıkaran HDP-PKK kalıntısı hainler kalır, onlar da kalsın kenarda zaten... Belki onlar da kendi atalarının aslında bin yıldır bizimle aynı kaderi paylaştıklarını bir gün görürler de İngiliz emrinde uşak olmaktansa Türk kardeşiyle bu toprakların efendisi olmayı tercih ederler... Bunu zaman gösterecek...

Meraklıları için ilk yazı dizisi...

1. Bölüm

2. Bölüm

3. Bölüm

4. Bölüm

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..