Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '09

 
Kategori
Tarih
 

İkinci Meşrutiyet düşüncesi-2

İkinci Meşrutiyet düşüncesi-2
 

II.Meşrutiyet Dönemi sosyal yaşamından bir kare..



II.MEŞRUTİYET'İN İSLAMCILIK VE BATICILIK DÜŞÜNCESİ...

Başlarken :

Aynı konuyu işleyen bir önceki bloğumda, İkinci Meşrutiyet'in Düşünce akımlarının, biri "siyasal" diğeri "sosyal ve kültürel" olmak üzere iki eksen etrafında toplanabildiğini; siyasal içerikli düşünce akımlarının sadece demokratik hak ve hürriyetler üzerinde toplanmış olduğunu; fakat monarşik rejim ve hilafet kurumunun asla tartışma konusu edilmediğini anlatmaya çalışmıştım.

Sosyal ve kültürel içerikli düşünce akımlarının ise, çeşitli ölçülerde birbiri içine girmiş olarak Osmanlılık, Türkçülük, İslamcılık ve Batıcılık olarak belirlenebileceğini belirtmiştim.

Bu dönemde, Batı kültürünün getirdiği kavram ve değerler, eski Türk ve İslam kültürünün öğeleri ile o kadar etkileşime girmişlerdi ki, her iki kültür yanlıları görüş ve düşünceleri savunurken Batılı değerleri de kullanmak zorunda kalmışlardı.

İSLAMCILIK :

Ziya Gökalp'in üçlü bireşiminin(Türkçülük, İslamcılık, Muasırcılık-Batıcılık) İslamcılık öğesi ise, Batı bilim ve tekniğine karşı olmamakla beraber, Batıya bakış açılarına göre; "Aşırı(tutucu) İslamcılar" ve "Modernist(Ilımlı) İslamcılar" olarak iki gruba ayrılmışlardı.

Bu üçlü bireşimin "Türkçülük" kanadını bir önceki bloğumda açıklamaya çalışmıştım. Bu bloğumda da "İslamcılık" ve "Batıcılık" kanatlarını ortaya koymaya çalışacağım.

Aşırı İslamcılar :

Aşırı İslamcılar, bilim ve tekniğin dışında, Batının siyasal, ekonomik ve kültürel tüm etkilerini yadsımakta; Allah ve O'nun peygamberi dışındaki tüm otorite kaynaklarını yok saymakta; toplum ve insan ilişkilerini İslami adalet esaslarına göre düzenlemek istemekteydiler(1). Kısaca, Batı ile İslamiyet arasında kökçe bir ayrılık olduğunu ileri sürerek, ödün vermez bir tutumu temsil etmekteydiler.

Modernist İslamcılar :

İslamcıların bu kanadı, geleneğin içinde kalmaktan kaçınıp çağdaş uygarlığın sorunlarına eğilmek, İslam dini ile bu sorunlar arasında bir uyuşma yaratmak ve bu konuda çözüm getirmek istemekteydiler. Özellikle de, dinsel inancın dayandığı ilkeleri, çağdaş bilimlerin sonuçlarıyla uzlaştırmayı ve dinsel hukuk sistemini, yaşamın yeni gereksinimlerine cevap verir hale getirmeyi amaçlamaktaydılar(2).

BATICILIK :

Batıcılık, İkinci Meşrutiyet toplumunda, Türkçülük ve İslamcılık kadar geniş taban bulmuş olamasa da, Batıcılık düşüncesi bu dönemde, yeni bir anlam kazanmış; diğer düşünce akımları içinde de, ona ayrı bir içerik verilmiş; sonunda yeni bir görüş tarzını temsil etmek üzere bağımsız bir sistem olarak ortaya çıkmıştır.

Aralarındaki bazı farklara rağmen Batıcılar, genelde Batı uygarlığı ve kültüründen yana idiler. Yaratıcı bireylerin yetiştirilmesi, eğitimin çağdaşlaştırılması, kadın hakları ve yeni bir dünya görüşü yaratılması Batıcıların üzerinde durdukları temel konulardı.

İslamcılar gibi Batıcıların da "radikalleri" vardı. Bunlar daha çok Batılılaşmaktan yana olup, Batılılaşmayı bir tercih sorunu olarak değil, bir beka sorunu olarak görüyorlardı.

Ahmet Muhtar, 1912'de "Ya Garplılaşırız ya da mahvoluruz" diyordu(3).

Abdullah Cevdet, bu görüşün en tutarlı savunucusuydu ve "Bir ikinci medeniyet yoktur; medeniyet Avrupa medeniyetidir; bunu gülü ile dikeni ile kabul etmek zorunludur(4)" görüşünü savunuyordu. Ayrıca, Latin harflerini, laikliği, kadın haklarını açık seçik ve ısrarla savunuyordu.

Aşırı Batıcılara göre, Avrupa uygarlığının tamamen kabulü, Türkiye'nin, uygar Avrupa'nın bir parçası haline gelmesi için zorunlıydu.

Peyami Safa'ya göre, Batıcıların programında, "Fes yerine başka bir başlığın kullanılması, kadınların diledikleri gibi giyinmesi, tekke ve zaviyelerin kapatılması, bütün kanunların yenileştirilmesi, birden fazla kadınla evliliğin ve bir sözle karının boşanmasının kaldırılması...gibi" Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen birçok reformu formüle ediliyordu(5).

Bu düşünceler, günümüzde normal sayılırken o günkü toplumda "aşırılık" olarak görülüyordu. Bu nedenle de bunlar, Atatürk Dönemi'ne kadar yalnızca düşüncede kaldı.

Sonuç :

Bütün bu olumlu sayılabilecek düşüncelere rağmen, İkinci Meşrutiyet yönetici ve aydınları, sosyal ve kültürel alanda yenilik yaparlarken, sosyal kurumların değişiminde esas olan toplumun düşünce yapısını dikkate almamışlar; toplumsal incelemelerde bulunmamışlardır. Bu nedenle de, İkinci Meşrutiyet'in ilanı, halk arasında, Abdülhamit'in baskı yönetimine karşı bir tepki olarak algılanmış ve alkışlanmıştır. Bunun ötesinde, Meşrutiyet'in toplumsal yaşama neler getireceği halkı pek ilgilendirmemiştir.

Not :İkinci Meşrutiyet ilanı ile gelişen eğilimlerin mizahi açıdan görünümü için, Ömer Seyfettin'in 1919'da yayınlanan "Efruz Bey" adlı romanını okumanızı öneririm.

cdenizkent

(1) Gencay Şaylan, İslamiyet ve Siyaset, 1987, ss.83-84
(2) Selahattin Hilav, Türkiye Tarihi-4, 1989, s.359
(3) İkdam, No: 5716(Hicri-1328)'den Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, 1988, s.325
(4) Tarık Zafer Tunaya, Amme Hukukumuz Bakımından İkinci Meşrutiyet'in Siyasi Tefekküründe "Garpçılık" Cerayanı, 1949, s.41
(5) Peyami Safa, Doğu-Batı Sentezi, 1987, ss.55-58

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..