Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '10

 
Kategori
Felsefe
 

İnancın yüceltilmesi

İnançlar, inançlı olmak adeta fetişizm haline geldi. İnançlı olmak sanki maharetmiş gibi çok yüceltilen bir şey oldu/olmakta.

Bir şeye inanç duymanın bir bireysellik özellik olduğunu ve her insanın bireysel özellikleriyle kendi varoluşunu kurduğunu gayet iyi biliyorum. Burada ifade etmeye çalıştığım ise bunun bireysellikten çıkıp, toplumsal bir norm haline gelerek, inanç fetişizmi, inanç şovenizmi, inanç yüceltilmesi haline gelmiş olduğudur.

Her ne ise, o şey, toplumsal hale geldiğinde, normatifleştiğinde artık bir güçtür, iktidar sahibidir ve bu nedenle baskıcıdır.

Sadece bireysel olan şeyler pamuktandır. (Ama bir bireyde olup da, toplumsal edinimle gelmemiş olan ne kadar şey vardır ki? Bu nedenle sadece kendi olabilmeyi isteyen her insan eylemine kapıyı ardına kadar açmak gerekir. Riskli ama insan olmak için şart) Siz inancı yücelttiğiniz zaman o artık baskı aracı haline gelir. Oysa inanç nedir? Yüceltilmeyi hak eden bir şey midir?

İnançlı olmakla övünen pek çok kimsenin, inancın, aslında özünde ne olduğunu dahi bilmediğini görüyoruz. Bu kesimin şu türlü argümanları vardır:

Herkesin bir inancı olmak zorunda, inançsız yaşanamaz.

Ateizm de bir inançtır.

Tanrı'nın varlığına inanç duymayan, inançsızdır.

Bu üç düşünüş yaygındır ve aslında üçü de yanlıştır.

Ona yanlışlığını veren, kendi karşıtına, kendini baz alarak değer vermekten çıkar. Örneğin, kişinin boyu 2 metre ise, kendini baz aldığında, dünyanın belki %90'nı kendisinden daha kısadır. Siz bu ilişkiden, 'dünyada yaşayan insanların %90'nı kısa boyludur' sonucunu çıkarttığınızda kendinizi baz almış olursunuz, yukardakiler gibi bir önerme dile getirmiş olursunuz.

İnanç nedir sorusunun cevabı, onun ne olmadığı ile belirlenebilir ilkin: 'İnanç bilgi olmayan şeydir.' Örneğin, dünyanın -kısmen- yuvarlak olduğu bir bilgidir. Dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen biri, onun hangi koşulda, nasıl yuvarlak olduğunu, bu yuvarlaklığı belirleme koşullarını ve ölçütlerini ortaya koyar. Onun ortaya koyduğu bu ölçütlere göre dünyanın yuvarlak olup olmadığının tutarlılığı denetlenebilir. Bu, bilginin, doğrulanabilir/yanlışlanabilir olma vasfından kaynaklanır.

İnanç ise, bu vasıfta olmayan, doğrulanıp yanlışlanma ölçütü belirlenmemiş konularda, tercihen, ihtiyari olarak insanların çeşitli kişisel kanatlarde, düşüncelerde, sanılarda bulunmasına dayanır.

Bugün, herhalde aklı başında hiç kimse, dünyanın öküzün başında olduğuna dair bir inanç sahibi değildir. Bu bilgi o kadar güçlüdür ki, kimse onu çürütemememiştir. İnanç işte, bilgi vasfını kazanamamış konularda insanların besledikleri kişisel kanaatlerdir. Bu da onu bağlar. İsterse, dünyanın öküzün başında olduğuna inanç duysun, isterse, dünyanın evrenin merkezi olduğunu sansın. İsterse, insanları Tanrı diye bir varlığın yarattığına ve onun diğer her türlü organik varlıktan üstün olduğuna inansın. Bizim, toplumsal görevimiz, ona doğruluğu ve yanlışlığı test edilmiş bilgi vasfını kazanmış edinimleri vermektir. O bunu aldıktan sonra da, tamam öyle olabilir, ama ben bu türlü düşünmekten daha çok mutlu oluyorum diyorsa, o, onun bireysel tercihidir ve saygı duyulur. Şu kadarla ki, bunu çoluğuna çocuğuna metarozi bir şekilde öğretmeye kalkıyorsa, ona bir hop, orda dur bakalım demek koşuluyla.

Velhasıl, inançlar, bilgi vasfını kazanamamış konularda insanların besledikleri kişisel kanaatlerdir. Bunlar, dinlerde olduğu gibi, binlerce yıllık gelenekler halinde de olabilir. Bunlar, insanoğlununun, bir nedenle, ya da artık hangi nedenleyse, çözümleyemediği konularda duyduğu inançlardır. Gerçekçi temeli vardır. Ancak, bu onun inanç olduğu gerçeğini değiştirmez. Bilinemez üzerine bilinemez kanaat ortaya koymak inançtır ve bilginin yanında ikincildir.

Bu nedenle, ikincil bir özellikteki durumun bunca yüceltilmesi, öne çıkarılması, insanoğlunun sanki olmazsa olmaz koşulu gibi gösterilmesi, inançsız yaşanamayacağının söylenmesi, inanç eleştirisi yapanı inançsızlıkla suçlanması vs. kişisel olmaktan çıkıp toplumsal hale gelmiş inanç yapılarının, iktidar olmuş olma gücünden kaynaklanır.

İnanç ne kadar çok yüceltiliyorsa, şovenist halde savunuluyorsa, bu, onun iktidarda oluşunun bir dışavurumudur. Artık iktidarda olan şey zaten, pamuk olma vasfını yitirmiştir. Güçtür, kendi varlığını, öteki varlıklar karşısında dik tutmak için gerekeni yapma istidadına sahiptir.

İnanç, hem kişisel olarak hem de toplumsal olarak, gerici bir karaktere sahiptir. Çünkü, inanç, doğrulanmaz ve yanlışlanmaz, mutlak olarak kabul edilir. Bir inanca sahip bir insan, eğer inancının öznel, romantik bir durumu olduğunun farkında değilse, değişmez, gelişmez, düzelmez, öylece kalır. Çünkü onu sorgulamaz. Toplumsal hale geldiği için bir tür güç haline gelmiş olan inançlar ise bu sorgulamayı da günah diye yasaklayarak, kendini koruma altına alır.

İnançlı olmak ancak, onun öznel, romantik ve bilginin yanında ikincil bir durum olarak anlaşıldığında, gerçek anlamını ve değerini kazanır. Onun dışında bir güç olarak inanç çok tehlikelidir, bırakınız yüceltilmeyi, övülüp göklere yerlere sığdırılamamayı, tam tersine, bilgiye, akla karşı hep kültürel bir vasıf olarak, bireysel temellere çekilmesi sağlanmalıdır. Yörüngesinden sapmış inançlar çok tehlikelidir, çünkü dogmatiktir.

Hemen akla, peki bilgi de dogmatik değil midir diye bir soru geliyor. Buna hiç kuşkusuz, hayır değildir demek, bilgiyi yüceltmek olurdu.

Bilgi de, bilgi olmaktan çıkıp, güç, iktidar haline gelebilir. Ancak bilimin ve bilginin bir iyi tarafı vardır. O, direnç gösterse de, hemen teslim olmasa da, yanlışlanmaya açıktır. Ve, varolan doğru bilgileri yanlışlayan insanlar, büyük adam olarak takdir edilir. Oysa, inançlarda, dogmaları yanlışlamak herhalde katli vaciptir ile takdir edilir.

Bilgi de dogmatik olabilir, ama yapısı gereği o yıkılabilir ve onu yıkmak ödüldür. İnanç ise tersine, hem statikdir, hem de iktidar olarak bilgiye karşıttır.

İnanç kişisel olarak kişinin kendisini bağlayan bir kişisel özellik olarak kalmalıdır. İnancı yüceltmek, statikliği, dogmatikliği, dogmatik baskıyı, bilgi olmayan şeyi, bilgilenmemeyi, düşünmemeyi yüceltmek demektir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..