Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '13

 
Kategori
İnançlar
 

İnançların istismarı

İnançların istismarı
 

Sevgili blog yazarlarının kandilini, bu minvalde kaleme aldığım bir yazı ile kutlamaktan üzüntü duyduğumu, bilvesile arz eder, affınızı istirham ederim.

Camiler, kiliseler ve sinegoglar, çeşitli din mensuplarının , ibadet etmek, Allah'a olan inançlarını huşu içinde yaşamak üzere bir araya geldikleri alanlardır.

Büyük ustaların inşa ettikleri tarihi camilerimizin, mimari nitelikleri  itibariyle, oluşturduğu hayranlık yanı sıra, içsel teyzinatındaki, çiniler, ağaç oymaları ve çiniler üzerindeki renk cümbüşü, hayallerinizi ayrı dünyalarındaki güzellik düzlemlerine kaydırarak, yeni bir huzur atmosferi oluşturur.

Ancak, bu meyanda camii imamının üslup ve hitabatı, toplumu eğitme ve güzelliklere yönlendirme konusundaki ustalığı, etkileyici yumuşak sesi ve samimiyeti, bu hoşluklarla el ele tutuşmak için kurulmuş gizli bir köprü gibidir.

Camileri, eğitim ve öğretime odaklanmış birer çağdaş ve özerk kurum olarak hayal etmişimdir, çocukluğumda ve gençliğimde. Bu fikir bana, değerli yazarlarımızdan Şevket Süreyya'nın "Toprak Uyanırsa" adlı eserini okuduktan sonra mülhem olmuştur.

Öte yandan, siyasi erkin üzerinde hakimiyet kuramadığı, sadece insanımızı, inanç, onur, hak, adalet ve doğruluğa yönlendiren, ülke menfaatlerini, birlik ve beraberlik ülküsünü, cemiyet hayatında sevgi ve hoşgörüyü öğütleyen bu sahaları, eğitim kurumlarımızı destekleyen üniteler olarak tasavvur edebilmek, gençlik yıllarıma sıkıştırdığım yaratıcı hayallerimden idi.

Ancak gün be gün, bu hayallerimi gölgeleyen gelişmelere tanık oldum. Son sarsıntıyı da, şirin ilçemiz Marmaris'te katıldığım geçen Cuma namazında yaşadım. Vaaz konusunun içeriğinde, siyasi gündemdeki bir tarafı öven ve hatalarını örtmeye çalışan temayül, daha namaza geçmeden, benim gibi başkaları tarafından da fark edilmiş olmalı ki, etraftan huzursuzluk ve homurdanmalar işitilmeye başlandı. Bu sesler, artık,  demokratik hak arayış biçiminin, olumsuzluklara isyanın açık bir göstergesiydi.

Bir ara, camii ortamındaki huşudan sıyrılarak, bu mekanın yukarıda belirtilen niteliklerine gölge düşürüldüğünü, sorumluların hatalarını örtmeye/hoş göstermeye çalışan ifade ve gayretlerin, adalete ve doğruluğa zarar verdiğini düşünmeye başladım. Nitekim, namazın bitişinde, camiden ayrılan halk arasında da, bu kanaat,  aynı duygularla algılanmış olmalı ki,  hiddetli konuşmalara tanık oldum. " Güya ağız tadıyla bir namaz kılmaya geldik, ancak sanki meclis kürsüsünden politika izlettiler, yazıklar olsun"

Vaaz sırasında ve hutbede, Arnavutluk'ta yapılmakta olan bir camii için para toplanacağı, anons edildi. Bilahare, konuyu diğer arkadaşlarımla istişare ettiğimde, bu iletinin diğer şehirlerdeki Cuma namazlarında da aynı şekilde, merkezi bir vaaz olarak halka duyurulduğunu öğrendim. Bütün Türkiye'den katılımın sağlanmasının talep edildiği, bu yardımlaşmanın boyutunun ne denli büyük olduğunu, toplanan para ile Arnavutluk'ta bir kaç camii yapılabileceğini düşünmekten de kendimi alamadım. 

Camilerimizde Cuma ve Bayram namazlarında dayanışmaya yönelik para toplama faaliyetleri her zaman zihnimi meşgul etmiş ve bende rahatsızlık oluşturmuştur. Birkaç köşeden, ellerinde birer naylon torba ile ayağı kalkan ve para toplamaya başlayanların, camii cemaati kimliği taşımadıklarını, toplanan paralar için camii derneğinin bir makbuzunun kesilmediğini, toplanan para miktarının ve hangi amaçla kullanıldığı yolunda, delillere dayanan açık kanıtların  bulunmayışının, şüphe ve istifamlara sebebiyet verebileceğini akıldan çıkarmamak gerekmektedir.

Başta Diyanet İşleri Başkanlığımızın ve o caminin resmi görevlilerinin ve dernek yöneticilerinin sorumluluk ve itibarlarını ilgilendiren bu yanlış icraat, kanımca suç unsurunu beraberinde taşımaktadır. Ne var ki, bu yanlış uygulamayı, daha güven veren, yasal bir konuma sokmak, bugüne kadar hiç kimsenin niyet ve programına alınmamıştır.

Toplumu doğrular ışığında yaşamaya özendiren Diyanet İşleri Başkanlığını ve hukuki sorumluluğun deruhte edilmesi konusundaki görevlilerimizi, bu uygulamalar bağlamında düşünmeye ve çözüm bulmaya davet ederim.

Ayrıca, kendi ülkemiz insanlarının hala çöplerden ekmek, plastik ve kağıt topladığı, 700/800 TL ücretle hayatlarını idame ettirebilme gayretinde olan çok sayıda insanımızın, yaşam mücadelesi verdiği bir ortamda, başka ülkelerin ihtiyaç sahiplerine, böylesine kapsamlı bir destek sağlamaya yönelik  erdemlerin, tartışmaya açılması, izahtan varestedir.

Bu vesile ile, bütün blok yazarlarının, dost ve akrabalarımın, islamiyeti menfaatlerine alet etmeden, inancını yaşayan diğer din kardeşlerimizin kandilini kutlar, saygılar sunarım.

Refik BAŞDERE

 
Toplam blog
: 44
: 533
Kayıt tarihi
: 30.12.12
 
 

1947 yılında Erzurum'da doğdu. Başak burcundadır. Eğitimini  Ankara'da sürdürdü. DTCF Alman Filol..