Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '08

 
Kategori
Bilgisayar
 

İnsan faktörü mühendisliği, F ve Q meselesi

İnsan faktörü mühendisliği, F ve Q meselesi
 

www.niffob.com/temalar/TRfklavye.jpg


Ergonomi, insan faktörünün yaradılış özelliklerine uygun tasarımlar geliştirerek, daha rahat, huzurlu ve yaşanabilir bir fizik çevrenin oluşumunu tesis etmek, yaşam alanlarımız ve fiziki mekânlarımızda, hayat konforumuzu arttıran, rahat, kolay ve uyumlu eşyalar, makine ve ofis araçları geliştirerek, bunların üretilmesini konu edinen, diğer taraftan;

Fiziksel çevrenin insana göre uyumlaştırılması, insan hayatını kolaylaştırmak adına her gün geliştirilen binlerce teknolojik tasarımın insana uyumlu hale getirilmesi sürecinde bilimsel disiplinin verilerine, kurallarına ve doğasına göre hareketi esas olan birçok bilimsel disiplinin ortak ve alt çalışma alanı olarak kabul edilmektedir.

Bu itibarla, Ergonomi; mühendislik, mimarlık tıp, anatomi, fizyoloji, psikoloji, sosyoloji gibi daha birçok bilim dalının ortak çalışma alanında yer almaktadır.

Bu algılayış çerçevesinde, ofis araçlarının üretilmesi öncesinde veya ergonomik tasarımların vücuda getirilmesi aşamasında bütün AR-GE harcamaları ve yoğun emek arzı, en uygun veriminde elde edilmesi beklentisini de içerir, dolayısıyla ergonomi bu anlamda, insan fiziğine ve fizyolojisine uygun çözümler üretme çabası olarak görülebilir.

İnsanla barışık ve uyumlu bir tasarım ortaya koyma, aynı zamanda bir üretim faktörü olan insanın emek gücünün maksimize edilmesi anlamına da geldiğinden, rahat, konforlu, huzurlu ve sağlıklı çalışma şartlarının semeresi de aynı ölçülerde üretimin negatif ve pozitif boyutlarını gösterir.

Kamu ve özel sektör çalışma alanlarını kapsayan ofis gibi fizik mekânlarda, personele uyumlu makine ve teçhizat tahsis edilirken, çalışanı merkeze alan, ortak ve baskın fikirlerin karar alıcılar tarafından göz önünde bulundurulması ve taleplerin bu görüşler doğrultusunda karşılanması rasyonel aklın ve yönetim anlayışının gereğidir.

Son yıllarda, ülkemizde teknolojik gelişmelerin hâkimiyet ve istikrar getirici özelliklerine sempati ile yaklaşılırken, daha evvel ülkemizde büyük gayretlerle vücuda getirilen kültürel hamlelerin içeriğini göz ardı edemeyiz.

Sömürge anlayışı çerçevesinde, dayatılan bize her hususun itiraz edilmeden benimsenmesi kolaycılığı, konunun içyüzüne vakıf olan kesimlerde endişe ile takip edilmektedir.

F ile Q Klavye meselesi de bu kapsamda mütalaa edilebilir.

Zaman zaman benimde bilgisayar ürünleri satın almam esnasında tartışıp hayıflandığım, Türkiye’de çok ta tartışılmayan F klavye Q klavye meselesinin, yukarıda ifade ettiğim gibi, ergonomik yapımıza uygun bir klavye oluşturmak kolay ve verimli yazmayı sağlamak adına ülkenin parlamentosunda aylarca tartışıldığını, bu uğurda verilen emek ve yapılan çalışmaların farkında mıyız?

Karar alıcıların vermiş oldukları ve bugün çok önemi yokmuş gibi görülen bize özgü F Klavye ile zorla dayatılan Q Klavye tartışmasında kimin haklı olduğu, kimin ilgisiz ve bilgisiz olduğu er geç ve zaman içerisinde anlaşılacaktır. Ancak çözümü zamana bıraktığımızda, bu uygulamanın kalıcılık ve istikrar kazanması da mümkündür.

Türkçenin teknolojinin tehdidi altında olduğu yolundaki iddialara haklılık kazandıracak gelişmelere dur denilmiyor. Bu kötü gidiş devam ettiği sürece, enternasyonal (uluslar arası) anlayışla uyumlaştırılma veya entegrasyon ( bütünleşme, birleşme, uyum) çabalarına feda edilme riski mevcut bulunmaktadır. İnternet’te F Klavye ilgili bir küçük araştırma yaptığınız zaman F Klavyeyi ısrarla savunan her hangi bir yazı ile karşılaşmadım. Gayet cılız savunma refleksi ile yazılmış olan forum metinleri ve birkaç makale dışında, etkili bir yazı göremedim.

Bu yazıyı hazırlarken, bir haberde, bilim adamları tarafından dünyanın ilk "telepatik daktilo"sunun icat edildiğine ilişkin haber son derece ilgimi çekti, Almanya’nın Fraunhofer Enstitüsü’nde geliştirilen alet, elleri kullanmadan beyinden geçenleri yazıya dökebileceği anlatılıyordu.

Telepatik daktilo sayesinde hem ofis işlerinde inanılmaz bir zaman kaybının ortadan kalkacağı, hem de felçli ya da konuşma özürlü kişilerin yeniden çevreleriyle iletişim kurma imkânına kavuşacağı ve daktilonun önümüzdeki yıllarda günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası olacağı belirtiliyordu.

Dikkat edilirse, bu haberin, bize verdiği mesaja göre, klavye denilen araç, zamanla ortadan kalkacaktır. Eğer; bugün bu aracı kullanıyorsak, bunu da kolay ve rahat yazıma uygun bir vasatta kullanmak aklın gereği değilmidir?


Türkiye’de inatla yaygınlaştırılmak istenen Q klavyenin aslında bir Dünya standardı olmadığı, İngiliz alfabesi esas alınarak düzenlenmiş ve İngiliz mühendislerin körler için tasarlamış olduğu bir daktilo makinesine dayandığı belirtilmektedir.

Daha sonra, Amerikalı daktilo imalatçıları, İngilizce dilinin rahat ve kolay yazılımını sağlamak için bir standart klavye yapma isteği doğrultusunda fikir birliğine varılması ile üretimine başlanan, Q Klavye; İngiliz dilinin sesli-sessiz harflerini dikkate alarak düzenlenmiş ve İngilizce dilinen kolay yazılımını merkeze alan bir ergonomik tasarımdır. Ancak, Q Klavye zannedildiği gibi bütün Dünya ülkelerinde büyük bir teveccüh görmemiştir

Latin alfabesini kullanan ülkeler kendi dillerinin sesli ve sessiz harf uyumuna uygun klavyeler oluşturmuşlardır. Kaldı ki Almanya, Fransa, gibi dominant dil politikaları uygulayan ülkelerin yanı sıra farklı alfabeler kullanan, Çin, Japonya, Rusya, Arap ülkeleri ve İran’lıların da farklı klavyeler kullandığı bilinmektedir.

İmparatorluk geleneğinden gelen ve onlarca klavyenin kullanıldığı Cumhuriyetimizin ilk dönemlerinde, ülkemizde, klavye kirliliğini teke indirmek ve insanımızın kolay yazma anlayışını esas alarak hazırlanmış olan ve büyük mesailer verilerek oldukça başarılı sonuçlarda geliştirilen F klavyeden geri dönüş yaparak İngiliz alfabesinin peşine takılmanın ülkemiz insanına hiçbir yararı bulunmamaktadır,

Dolayısıyla Türk alfabesinin harflerine göre dizayn edilmiş olan, F Klavyenin kullanımdan kaldırılmasını, bırakın Türkçeye sahip çıkmak, Türk Kültürüne zarar verme gibi ciddi iddialarından bağımsız olarak ele alacak olursak, daha önemli olan husus, bize özgü olması gereken ve bu gerekliliği destekleyen kolay ve dilimize uyumlu tasarımlar geliştirmek hakkına sahip değilmiyiz?

Ülke insanı için kolay olması gereken her şeyin bizim için, bize göre ve bizim tarafımızdan tasarlanması icap ederken, başkaları tarafından, kendi insanına özgü geliştirilmiş modellerin, tasarlanmış ürünlerin kullanımının dayatılması kadar üzücü bir durum olamaz. Başkaları için tasarlanmış olan söz konusu ürünlerin bizim insanımız tarafından eğreti kullanımının son derece yanlış bir uygulama olduğunu savunuyoruz.

Bu uygulamanın sürdürülebilir hiçbir haklı ve savunulabilir yani yoktur. Aksini savunmak, fiziğin doğasına ters düşmek ve ergonomik tasarım mantığının ilkelerine ayrıca, insanı merkeze alan bilim ahlakına ters düşmek olur.

Diğer taraftan zaman, para, malzeme, enerji gibi kaynakların verimli kullanılmaması anlamına gelir ve hizmet kalitesinin bozulmasına sebep olur.

Rekabetçi ekonominin kanunlarına göre bir rekabet politikası izleyen ulusal ve uluslar arası şirketler, ülkemizde ve Dünya’da yaşanan ekonomik savaşta başarı sağlamak, hedefe ulaşmak uğruna, fark yaratarak öne geçmek, karlılığı sağlamak için mücadele ederler. F Klavye’de bu anlayışın sonuçları hesap edilerek Türk alfabe harflerine göre düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Ülkemizde Yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eden Harf inkılâbı 1 Kasım 1928'de Latin esasından alınan harfler, (Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere de yer vererek) "Türk harfleri" adıyla 1353 Sayılı Kanunla kabul edilmiştir

Arap harflerinin Türkler tarafından kullanılması, İslamiyet'in kabulünden sonra başlamış ancak bu harfler, Türk diline hiç bir zaman uymamıştır. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Harf İnkılâbının hedefi, okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern öğretim ve eğitimin gerçekleşmesini sağlamaktı.

Cumhuriyetin en önemli bir inkılâbı olarak ta bilinen harf devrimi, millet olarak Türk Diline verdiğimiz önemi gösterir niteliktedir.


Harf devrimi ile birlikte Arap harfleri ile yazan daktilolar ortadan kaldırılmış, yerine Türkçe harflerin de bulunduğu daktilolar ithal edilmeye başlanmıştır.

Ancak, İthal edilen daktilolarda farklı klavyelerin kullanılmış olması ve Türkçe harflerin farklı farklı yerlerde olması, çeşitli klavye dizilişlerini bire indirmek, ulusal dilin her yönü ile süratle okunup yazılmasını sağlamak, yaygınlaştırmak amacıyla harf devrimi sonrasında ithal edilecek klavyelerin aynı dizilişte olmasına karar verilmiştir.

Ancak büyük bir ekonomik külfet getireceği anlaşıldığından zaman içerisinde daktilo makinelerinin değiştirilmesi yönünde oluşan kanaat birliği sonucunda taleplerin ertelendiğini görüyoruz.

İkinci Dünya Savaşından sonra bu konu yeniden ülkemizde ele alınmıştır. Türk dilinin özelliklerine uygun, standart bir klavye geliştirilmesi için TBMM’de aylarca tartışmalar yaşandığını ve ülkemiz insanının en kolay yazı yazması için tamamen ergonomik ve bilimsel bir klavye yapılması kararı alınarak çalışmalara başlanılmağını, Bu çalışmalar esnasında yabancı uzmanların da görüşlerine başvurulduğunu,

Türkçede kullanılmakta olan tüm kelimelerin bir istatistiği çıkarıldığını, yapılan tespitlerden sonra en çok tekrarlanan kelimelerin belirlendiğini, sağ ve sol el parmaklarındaki fiziki kuvvetlerin mukayese edilerek ve arasında ilişki kurularak oluşturulan ve son derece kolay, elverişli, Türkçe konuşan ve yazan insanlar için rahat uyumlu (ergonomik) görülen F Klavye’nin tasarlandığını ve vücuda getirildiğini anlıyoruz.

F klavye’de sesli harflerin tümü sol elin altında, sessiz harfler ise sağ elin altında olacak şekilde bir düzenlemeye gidilmiştir. Her iki elin kullanım oranının hemen hemen aynı olduğu anlaşılan Türkçe F Klavye’de, Türkçedeki harflerin vurgu sayıları ile sesli sessiz harflerin yerlerine özen gösterildiğini ve sesli harflerin tamamıyla sol elin altında toplandığını anlıyoruz.

F Klavyenin Türkçe klavye olarak kabulünden sonra, ithal edilecek olan daktilolarda standart zorunluluğu getirilmiş, Türk Standartları Enstitüsü tarafından F klavye zorunlu standart kapsamına alınmıştır. Bu zorunlu standart bilgisayarları da kapsadığı halde, bugün ülkemiz insanına dayatılan Q klavye ile zorunlu standart mecburiyetinin ve bunca gayretin heba edilmek istendiğine şahit oluyoruz.

Zorunlu Standart uygulamasına göre Türk alfabe harflerinin yerlerinin değiştirilemeyeceğine göre bugün yapılan dayatmalar ne anlama gelir sizce?

Tamamen bizim insanımızın dil yapısına uygun, rahat, kolay bir yazma rahatlığı getiren, insan faktörü mühendisliğinin bizim için tasarlayıp ürettiği, F klavyenin kullanımdan kaldırılmak istenmesi dikkat çekici bir husustur..

Düşüncenin daha önünde bir yazma hızı getiren F klavyenin kamu kurumlarından kaldırılmak istenmesi kabul edilemez bir durumdur. Başarının ve verimin düşürülmesinden başka hiçbir anlamı olmayan Q klavye dayatması aynı zamanda iş çevrim hızını düşüren, verimliliği azaltan, işi yavaşlatan bir özelliğe de sahiptir.

Onun için Q klavyecilere uyarım bir an evvel bu dayatmalardan vazgeçin ve boşuna uğraşmayın, bir gün mutlaka gayretlerinizin boşa çıktığını ve akıntıya kürek çektiğinizi göreceksiniz.

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..