Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '19

 
Kategori
Dünya
 

Irak Konusundaki Yanlışlarımız

KİM BİLİR, BELKİ DE DOĞRULARIMIZDIR...

Bunlardan biri, Körfez Savaşı öncesinde, zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, Irak'ın Kuzeyinden ikinci bir cephe açarak, ABD'nin de Güneyden açacağı bir cephe ile birlikte Irak'a girmek istemesidir... 

Aslında, Turgut Özal'ın bu isteği kabul edilseydi, belki de, on yıl sonra, ABD'nin Türkiye'ye yaptığı benzer bir teklifine gerek kalmazdı...

*

Bugün, Güney sınırlarımıza hemen bitişik bölgede-- yani, M. Kemal Atatürk'ün, sınırlarımız içine katamamaktan büyük üzüntü duyduğu Misak-ı Milli (Ulusal Ant) bölgesinde-- yaşanan ve bizim de dahil olduğumuz siyasi ve askeri hareketliliğin nedeni, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bu isteğine, ülkemizin askeri kanadı ve de sivil muhalefeti tarafından karşı çıkılmasıdır...

Eğer, bu reddedişlerin haklı nedenleri yoksa, bugüne kadar, Suriye ve Irak'ta verdiğimiz "şehitlerin, döktüğümüz kanların"; vebalini kime yazacağız; kimden hesap soracağız?

*

ABD Başkanı Bush'un yapmadığı; ama Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, yapmış gibi davranması... Kim bilir; belki de yapmıştır...

Zamanın, ABD Başkanı George Bush ile zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal arasında bir yakınlık olduğu, "1990 Eylül ayında, Körfez Savaşı öncesinde ve sırasında Turgut Özal ile Bush'un ilginç konuşmalar yaptığı", Fransız VSD dergisinde yayınlanmıştır. Bunlardan biri de, "Özal'ın, Bush'la Irak konusunda sürekli konuştuğu ve konuşmalarda, 'Musul-Kerkük' meselesini ısrarla Bush'un önüne koyduğudur. Bu arada, "Bush'un, Özal'ın düşüncelerine çok değer veren bir başkan olduğunu(1) söylemek gerekir.

Vendredi-Samedi-Dimanche(Cumartesi, Pazar, Pazartesi) adlı Fransız dergisinin Eylül 1992'in ilk hafta sayısındaki makale özetle şöyleydi(2):

"ABD Başkanı George Bush, ABD Başkanlık seçimlerinde önce Saddam Hüseyin'i devirecek ve Irak'ı üçe bölecek bir planı CIA eliyle uygulamaya koyacaktır. İlk aşamada, Saddam devrilmese bile, Irak'ın güneyi, Şiilerde kalacak; Kuzey, Irak Kürtleri ile Türkiye arasında bölüşülecektir. (Kuşkusuz, Musul-Kerkük Türklerin eline geçecekti.) Daha sonra yapılacak yeni ve küçük çapta bir askeri harekat Saddam'ın işini bitirecektir.

*

BİR SORU: 

"Eğer, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD Başkanı Bush ile "anlaşmamış" ya da bu konuda birbirlerine "göz kırpmamış" olsalardı, Irak'ın kuzeyinden bir cephe açarak Irak'a  girmeye kalkar mıydı?

Bence kalkmazdı.

Ama, Turgut Özal'ın kararlılığı o kadar belliydi ki, savaşa girmek istemeyen Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı istifa etmişti... Kenan Evren ve NATO'cu askeri grup da onlara destek çıktılar... Demirel ve Erdal İnönü, meydanlarda kıyameti kopardılar ve İnönü ile Ecevit Saddam'a gittiler.

Özal ile hükümet arasında, dış politika konusunda görüş farklılıkları vardı. Hükümet, klasik, "Yurtta sulh cihanda sulh" politikasının dışına çıkamıyordu. Bu politika, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" şeklinde özetlenebilirdi. Bu, aynı zamanda "komşularla iyi geçinmek" anlamına da geliyordu.

Yukarıda da bir nebze değindiğim gibi, savaş öncesinde ve sırasında, Özal, 'anti-Saddam' bir politika izlemiş; zamanın muhalefeti, Süleyman Demirel, Erdal İnönü ve ille de Bülent Ecevit ise, adeta Saddam'ı kırmamak için uğraşmışlardır.

Savaş başlayınca, Turgut Özal'ın, yapacağı fazla bir şey kalmamıştı... Kim bilir, belki de, savaşa girmek için, Irak'tan Türkiye'ye bir "füze" atılmasını bekliyordu..

*

Türkiye savaşa girseydi ne olurdu?

- Türkiye'nin Irak sınırının daha güneye inmesi mümkün olabilirdi.

- Zayıflayan Irak sayesinde Türkiye, bölgede ekonomik ve kültürel araçları kullanabilirdi. 

- Bölge (Musul) petrolünden payımıza düşeni alırdık.

- Irak'ta ulaştığımız sınırlarımız, Fırat'ın doğusu geçebilir ve İskenderun güneyine kadar ulaşabilir; yani, "Misak-i Milli" gerçekleşebilirdi.

- Bölgede, Türkiye'nin ağırlığı hissedilir; "ilgi" ve "etki "sahası genişleyebilirdi.

- PKK, daha fazla palazlanmadan biterdi

Bunlar olmadı... Ama olan bir şey vardı. O da, "PKK'nın daha da GÜÇLENMESİYDİ".

*

S O N U Ç...

Mustafa Kemal'in, "Harp zorunlu ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir" sözü, yine Mustafa Kemal'in "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesinin çıkış noktası olmuştur. Türkiye'nin dış politikasına yön veren bu ilke, "Türkiye'nin hiçbir ülkenin bir karış toprağında gözü yok; ama hiçbir ülkeye de bir karış toprak vermeyiz" sözlerine temel olmuştur.

Ancak, bu ilke ve söylemler her ne pahasına olursa olsun, "barış" anlamına gelen "durağan" bir politika olarak kabul edilmemelidir. En azından, düşmanın yaptığı stratejik ve taktik yanlışlardan yararlanılmalı ve hak edilen kazanımlar elde edilmelidir.

Belki, bunun içindir ki, M. Kemal Atatürk, 1933 yılında, Ankara'da görüştüğü Amerikalı General Mc. Arthur'a, aynen şöyle demiştir(3):

"Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım. Selanik de dahil batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım".

- İşte, 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal da, M. Kemal Atatürk'ün, bu özleminin bir kısmını gerçekleştirmek için, ABD'nin Irak'a yönelik askeri harekatını fırsat bilip, Musul ve Kerkük'ü hudutlarımız içine almak istemiştir...

- Turgut Özal da, küçülmek değil: büyümek istemiştir.

- Sonraki bir zamanda(2016), şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da, Misak-ı Milli'ye vurgu yaparak, "Eğer Misak-ı Milli'yi kavrarsak, anlarsak Suriye ve Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu da anlarız"(4) demiştir.

*

S O N  S Ö Z Ü M...

Tarihi süreçte, dünya üzerinde, hiçbir ülkenin sınırları uzun süre aynı kalmamıştır...Kaçınılmaz olan bu tarihi ve siyasi olgu hala devam etmektedir...Ülkeler, büyümek ya da küçülmek durumu ile karşı karşıyadırlar...

Bir de, unutmayalım ki, "BÜYÜMEK İSTEMEYENİ KÜÇÜLTÜRLER"...

 

cdenizkent

Sonraki bloğumda, Irak konusunda yapılan bir diğer "yanlış"; kim bilir, belki de "doğru" irdelenecektir.

 

 

  • -------------------------- :
  • (1) Yavuz Gökmen, Turgut Özal Yaşasaydı, Ankara: 1994, ss. 99-100(Şimdi, aramızda olmayan yazar ile, bu konularda birkaç mektup teatisi yapmış ve kaynak olarak kullandığı bu kitabının bir adedini imzalayarak bana göndermişti. Kendisini rahmetle anıyorum).
  • (2) A. g. y. s.97
  • (3) Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 4.b. İstanbul: 1990, ss. 52-53'den İlker Alp, "Misak-ı Milli", Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1988, ss. 216-217
  • (4) HABERLER.COM> 18 Ekim 2016

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..