Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

İslam ve ekonomi (2) İşte Komünizm. İşte ekmeğini salçaya bandıran güzel Nataşa'lar değil Natalyalar

İslam ve ekonomi (2) İşte Komünizm. İşte ekmeğini salçaya bandıran güzel Nataşa'lar değil Natalyalar
 

"Anlatıyor! Anlatıyor da, Hayali Küçük Ali! Gördün mü; Paris’i, Londra’yı, Roma’yı. Gördün mü Rusya’yı, Moskova’yı? Görmüş müydün Kremlin Sarayının bahçesinde, elin Amerikalısının! Mabetlerinin tam göbeğine, Lenin’in mozolesinin yanına, üstelik inadına! Açtıkları gazoz ve köfte dükkânını. Sabah işe giden insanların, Metroya binerken ellerinde; umut adına, kurtuluş adına sıkı sıkıya sarıldıkları içki şişelerini… Karşılaştırdın mı, Paris Metrosu ile Moskova Metrosunun kalite farkını?"

-Siz, bunları bana mı sordunuz?

-Evet, acizane gördüm. Ancak hayal kırıklığına uğramadım. Evvelce; hem Kapitalistleri, hem de Komünistleri, birbirleri için yazdıklarını, kendi kalemlerinden okumuştum. Görmeden, güzelliklerini, pardon gerçek yüzlerini aşağı yukarı öğrendiğimi zannediyordum.

-"Görmeden olur mu ki?"

-Eğer, her iki can düşmanını! birbirinin gözü ile görür, görebilirsen; insanın kafasında az çok bir kanaat oluşuyor, ister istemez;

-Peki siz hiç İsveç’li Kristin'le, Moskova’dan gelen Svetlana, Nadejna, Larissa, Tanta, Anna, Tamara’ların nasıl yemek yediklerini gördünüz, izlediniz mi?

-“Hayır!” Görmenizi öneririm.

-Aç ve tok arasındaki farkı, en net görebileceğiniz yerlerdir, Antalya Otellerinin açık büfeleri…

-Oralar da, Kapitalizm ve Komünizmi, ve insanlarının farkını kolayca izleyebilirsiniz.

* * *

Elinde Viski bardağı, boğaza bakan lokantanın penceresinin önünde oturmuş, anlatıyor;

-“Mirim, okuyoruz; Komünistleri, nasılda kısa sürede başarılı olmuşlar. Hey! yavrum hey be... Süper güç olmuşlar!”

-Haklı! Yıllardır, Rus’ların zulüm altında yaşadıkları nereden bilsin. Zaten anlattığında; “Gördüm….” Demiyor, Okudum diyor. Peki, neden görmemiş?

-O Komünist ülkeler bir zamanlar; “Demirperde ülkeleri” olarak anılırdı. Giriş, çıkış yasaktı. Pardon! Belki giriş serbestti de, çıkış yasaktı!

-Öyle de; Bir devlet, veya bir devlet adamı ülkesinde başarılı olmuşsa, neden başarılı olduğu bir ekonomi ve devlet sistemini, dünyaya açmaz, vatandaşını konuşması, eleştirmesi için, serbest, özgür bırakmaz.

En önemlisi de; hakkında konuşulmasını yasaklar. Örtmek, gizlemek için özel kanunlar çıkarır?

-Üstelik de; "Kendini ve diğerlerini görsün mukayese etsin. Ülkesine, devletine daha çok inansın, sevsin!" demez.

-Eğer, gösterecek güzel değerleri, başarıları olsaydı, açmaz mıydı? Bir devlet, 20. Asırda neden kapılarını açmaz, gizleme ve yasaklama ihtiyacı duyar, vatandaşının seyahat özgürlüğünü kısıtlar?

-Neden mi? İzninizle anlatayım;

-Bir iş için Rize’deyim. Yıl 1992 olabilir. (Rizeli olanlar anlattıklarımı çok iyi anımsayacaklardır.) Şehirde dolaşıyorum. Bir yerde kalabalık, hareket var. Yaklaştım, burası bir meydan, bazı yabancı kadınlar yerde oturmuş önlerinde, kırık, bozuk oyuncak çocuk arabaları, camı olmayan küçük mikroskoplar, biraz (kalitesiz) inciler, özetle sanki sokaktan toplanmış kırık dökük değersiz eşyaları satıyorlar.

-Birisi dikkatimi çekti, önünde iki, üç parça kullanılmış eşya var. Elinde de kurumuş olduğu görülen, büyükçe bir ekmek parçası. Ekmekten küçük parçalar kopararak, elindeki (salça olmalı) kavanozunun, içine bandırarak yemektedir. Oldukça güzel, alımlı bir genç kız. İsmi, ya; Doğa anlamına gelen Natalya’dır (Bizde Nataşa olarak tanınırlar) Ya da Svetlana’dır, ışık anlamına gelen. Ya da umut anlamına gelen, Nadejna’dır.

-Belki de; adına, ışığı ve umudunu katık ederek yemektedir, ülkesinin 50-60 yılda tüm yıkılan hayallerini!

* * *

-Orta Anadolu’da büyüdüm. Yoksulluğu, fakirliği, çaresizliği gördüm, bilirim. Pardon! Yanlış oldu. Yaşadığım, gördüğüm için çok iyi bilirim. O kadınların, gençlerin o halleri içimi acıttı.

Damdan düşenin halini en iyi kim bilir? Herhalde damdan düşenler.

Konuşulanlardan; bu kadınların Rusya’dan geldiğini, gelirken, çevrelerinde bulabildikleri (belki de yağmadıkları) ne varsa getirip sattıklarını, yiyecek, giysi alarak ülkelerine geri döndüklerini öğrendim.

Kim bu insanlar? "Dünyanın ikinci süper gücü" (Bize öyle tanıtılmıştı) Rus vatandaşlar.

-Şimdi sanırsam daha iyi anlaşılır, o ülkelerin adının neden “Demirperde” olduğu.

* * *

-Yazacak, anlatacak o kadar çok şey var ki;

-Okuyan bir kişi dahi olsa, denizyıldızı misali, yazılmalı, açıklanmalı...

-İnsanlara hayal satılmamalı,

-İnsanlar aldatılmamalı,


-İnsanlar, ne adına, ve neyin adına bu kadar mutsuz edilmektedir? Düşünen her insan, bunu diğerine sormalı, sorabilmeyi aklına getirmeli, sorgulamalıdır.


Devam edecek ve bu kuyulardan eminim çok su çıkacak…

Resim;www.resimcim.net'ten alıntıdır.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..