Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '20

 
Kategori
Siyaset
 

İstiklal Mahkemeleri Gerçeği-6

İnsanların endişelerini canlı tutarak kolayca yönlendirebilir : Dinlerini ve dillerini, hatta ırk özelliklerini değiştirebilirsiniz. Toplum Mühendisliği ; Ekonomi ve Eğitimi kullanarak bu noktada devreye girmektedir.

...

23 Aralık 1930’da Menemen’de katledilen Kubilay (ve iki bekçi), iddiaya göre bir “Devrim Şehidi”dir. Adlarına dikilen anıtın üzerinde şöyle yazar :

“İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”

Kubilay, bir öğretmendir, o dönemde yedek subay olarak vatani görevini yapmaktadır.

Acı olan ise, Yedek Subay Kubilay'ın, 2-3 esrarkeşin üzerine gönderilirken, kendisinin ve yanındaki askerlerin tabanca ve tüfeklerinde gerçek mermilerin olmamasıdır.

Kubilay 1930 yılından itibaren, öğretmen olduğu için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Yedek Subay olduğu için de Ordu tarafından, “Devrim Şehidi” olarak anılacak, belki de onun üzerinden (halka gözdağı verilerek) devrimler “ölümsüz !” hale gelecek / getirilecektir.

...

Kubilay olayı için sorular :

- Menemen halkı tarafından, devrimlere karşı çıkmak adına mı katledilmiştir ?

- Yoksa bu olay (2-3 kişinin, esrarkeşin) bir provokasyon mudur? (1a / 1b)

Bu ve benzer olaylardan sonra “İrtica” (!), darbeler için bahane olarak kullanılarak istismar edilecek ve gerektikçe yeni düzmece “irtica” görüntüleri tertip edilecektir. (2)

Gerçeğinde ise 1.000 yıldır bu topraklarda halkın karıştığı bir irtica olayı yoktur.

Aksi olsaydı, tarihimizde bunun çok sayıda örneğini yaşamış olmaz mıydık ?

Başta Kubilay olayı olmak üzere, bizim insanımızın kendisini eğiten-öğreten öğretmenine, kendisini canı-kanı ile koruyan askerine-subayına bir zarar verebilmesi mümkün müdür ?

Bu konudaki ağırlıklı görüş, Kubilay'ın bir oyuna kurban edildiğidir.

* * *

Yazı dizimizin son bölümünden devam ediyoruz :

“Kız gibi Meclis” ve "Ali Şükrü Bey’in Katledilmesi".

...

“Kız Gibi Meclis”

23 Nisan 1920 günü Hacı Bayram Camii’inde mahşeri bir kalabalık toplanır, Milletvekilleri dua ederek Meclis binasının önüne gelirler. Burada da topluca dua edilir. Hayırlara vesile olması dilekleriyle kurbanlar kesilir... Açılış konuşmasını en yaşlı üye sıfatıyla Sinop Milletvekili Şerif Bey yapar. Şerif Bey, metnini Mustafa Kemal’in kaleme aldığı konuşmasında, 'Tüm Müslümanların halifesi ve Osmanlıların padişahı Sultan Mehmed Hazretleri'nin ve saltanatın sürekli merkezi olan İstanbul ile işgal altında türlü zulümler altındaki illerin kurtarılmasında' başarılı olunması dilek ve dualarını dile getirirken, herkesin paylaştığı duygu ve gayelere tercümanlık yapar...

Mustafa Kemal’den tarihi telgraf :

- 'Allah’ın lütfuyla Nisan’ın 23'üncü Cuma günü, Cuma Namazı’ndan sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır

Vatanın istiklali, yüce hilafet ve saltanat makamının kurtarılması gibi en önemli ve hayati görevleri yapacak olan Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü cumaya rastlatmakla, o günün kutsallığından yararlanılacak ve bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli Camii Şerifi’nde Cuma namazı kılınarak Kur’an’ın ve namazın nurlarından da feyz alınacaktır.

...Daha sonra halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, selameti ve istiklali için dua edilecektir. (3-4)

Mustafa Kemal (21 Nisan 1920)"

...

Özetle : Meclis 23 Nisan 1920’de Kuran okunarak açılmış ; Halife ve Padişahın, vatanın ve milletimizin kurtarılması için dualar edilmiştir.

...

ZAFER KAZANILDIKTAN SONRA TAVIRLAR DEĞİŞİYOR

...İzmir Milletvekili Mahmut Esat Bozkurt’un şu açıklaması önemlidir : 'Meclis’te müezzin beş vakit ezan okur, imam cemaate namaz kıldırırdı'. Ancak bu ruhani hava zamanla bozulur. Bozkurt ve Atay ,zamanla gerçekleşen değişimi şöyle anlatırlar : 'Dikkate değer ki, Kurtuluş Savaşları zaferle taçlandıktan sonra Atatürk Ankara’ya döndü. Meclis kapısı önünde resmi üniformasıyla bekleyen imam efendi Atatürk’ü durdurdu, ellerini kaldırdı, fakat dini duaya başlar başlamaz Atatürk hiddetle : 'Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilirsiniz. Biz savaşı dua ile değil, Mehmetçiğin kanı ile kazandık !' dedi ve imamı kovdu.' (5)

23 Nisan 1920'de açılan ilk Meclis büyük bir mozaik niteliğindeydi... Meclis’te inanç, kıyafet ve etnik ayrım yapılmadan, herkes sadece vatanın ihyası için hazır bulunuyordu..

Ancak Birinci Meclis, zamanla gizliden gizliye ‘halifeciler’ ve ‘cumhuriyetciler’ olarak iki gruba bölünmüştü. Aslında bu bölünmenin nedenlerinden en önemlisi yine ‘Kurulacak Cumhuriyetin Nasıl Olacağı ?’ sorusunda düğümleniyordu. Birinci Grup'un öncülüğünü Mustafa Kemal üstlenmiş; muhalif grupta ise Ali Şükrü Bey, Kazım Karabekir, Hüseyin Avni Ulaş gibi önemli isimler yer alıyordu.

Aynı dönemde Lozan görüşmeleri de Birinci Meclis’te yoğun tepkilere neden oluyordu. Meclis’in ezici çoğunluğu Lozan’da büyük tavizler verildiğine inanıyor, İsmet Paşa’yı kınayan açıklamalar yapıyordu. Gerek Cumhuriyet Rejimi'nin şekline itirazlar, gerekse Lozan Anlaşması'na tepkiler, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını yeni arayışlara itti.

'Muhalefet Tasfiye Ediliyor'

1921 yılında tepkiyle karşılaşılınca, çalışmalar bu defa ‘el altından’ yürütülmeye başlandı. İlk olarak Meclis’teki sivil muhalif milletvekillerinden bir kısmı tasfiye edilmiş, bir kısmı da şantaj ve gözdağı ile bu tepkilerinden caydırılmak istenmişti. Ancak ordu içinden bazı paşalar, en önemlisi Kazım Karabekir Paşa da, bir türlü ikna edilemeyenler arasındaydı.

Mustafa Kemal’in, Karabekir’in de aralarında bulunduğu bazı silah arkadaşlarıyla arası açılacak boyuta gelmişti. Bunda, M. Kemal’in etrafında bulunan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Yusuf Kemal (Tengirşek), Yunus Nadi (Abalıoğlu, Cumhuriyet Gazetesi Sahibi), Akçaroğlu Yusuf, Mahmut Esat (Bozkurt) gibi şahısların payı büyüktü. Birinci ve İkinci Grup arasındaki en büyük tartışmalardan bazıları; Saltanatın Kaldırılması, İçkinin Yasaklanması ve Lozan Antlaşması olaylarında yaşanmıştı.

Sonunda Birinci Meclis, 1 Nisan 1923 tarihinde dağıtılmış, ardından da tek kişi, yani Mustafa Kemal tarafından yapılan listedeki isimler halka alternatifsiz olarak seçtirilmişti. Seçim sonucunda 22 Haziran 1923 tarihinde oluşan Meclis’te artık, Lozan karşıtı, M.Kemal karşıtı kimse olmayacaktı. Bu durum ‘tek adam’ Mustafa Kemal’in daha rahat hareket etmesini doğal olarak sağlayacaktı.

Kız Gibi Meclis’ Oluşturma Girişimi

Dönemin gazetecilerinden İsmail Habip Sevük, Mustafa Kemal’le bir röportaj için Çankaya’ya çıkmıştı. Mustafa Kemal burada amacının “Kız Gibi Meclis Yapmak” olduğunu belirtmişti. Bunun üzerine İsmail Habip, 'Demek Meclis Feshediliyor ?' deyince M. Kemal ile aralarında şu konuşma geçmişti;

'Nereden biliyorsun ?' der gibi yüzüme baktı. (Ben karşılık olarak) 'Kız gibi bir Meclis yapalım buyurdunuz da.' (dedim).

O sözü ağzından kaçırdığına pişman olmuş gibi görünen bir tavırla dedi ki : 'Hayır, Meclis fesh olunmuyor, olunamaz. Yalnız kendi kendine tecdid-i intihaba (seçim yenilenmesine) karar verecek !' ve arkasından tenbih etti : 'Şimdilik bunu kimseye söylemeyeceksin ha !' (6)

İKİNCİ MECLİS VE SONRAKİLER

...İkinci Meclis’in ilk gündemine aldığı konu Lozan olmuştu. Birinci Meclis’in sert tepkileri üzerine onaylanmayan Lozan Antlaşması, 'Kız gibi Meclis'te onay almıştı. Ardından Ankara’nın başkent olarak kabulü (13 Ekim), ardından Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim), İkinci Meclis’in önemli icraatlarını oluşturuyordu. (7)

* * *

"Ali Şükrü Bey’in Katledilmesi"

Ali Şükrü neden öldürüldü ?

“İdam Fetvasını Eliyle İmzaladı

1923'te TBMM'de 'Zabıt Katipliği' yapan Mahir İz Hoca, anılarında Ali Şükrü Bey'in başta Hilafetin kaldırılması olmak üzere pek çok konuda 'Halk Fırkası' (Canmehmet: Cumhuriyet Halk Partisi) grubuna şiddetle muhalefet ettiği için dikkatleri üzerine çektiğini belirtir. Ali Şükrü Bey'e göre İslam alemi tekmil ruhuyla, vicdaniyle Makam-ı Hilafete bağlıydı ve bu kuvveti ihmal etmek adeta bir hiyanet-i vataniye idi. İşte İngilizler öteden beri bu büyük kuvveti parçalamak istiyorlardı.

Hilafetin kaldırılmasına ilişkin teklifin aleyhinde ateşli bir konuşma yapan Ali Şükrü Bey'i belinden tutan Başbakan Rauf Bey, 'Şükrü! Yeter, yeter! Şükrü, artık söz alma' demişti. Şükrü Bey ise 'Rauf ! Ben bu işin fedaisiyim, anladın mı !” diyerek karşılık vermişti.

Mahir İz Hoca şöyle devam ediyordu: 'O sırada ben, Zabıt Müdürü Zeki Bey'e 'Ali Şükrü bey bu gece idam fetvasını eliyle imza etti' dedim. Nitekim o sözüm de çıktı'. Mahir Hoca, Topal Osman ve adamlarının başına uyruk icraatlarıyla Ankara'da rahatsızlık meydana getirdiğinden bahisle şunları da söylemiştir :

'Bu çete (Topal Osman ve adamları), şehirde nizam ve intizamı, hem de nizamiye askeri kışlasında askeri disiplini bozacak tavırlar takınmaya başladı. Elbette bu gayr-i tabii hâl devam edemezdi. Galiba 'Bir taşla iki kuş vurulsun' diye Ali Şükrü Bey'in izale-i vücut Topal Osman'a havale edildi'.

Mahir Hoca'ya göre böylece hem Ali Şükrü Bey, hem de Topal Osman ortadan kaldırılmıştı. Bir ölçüde doğruydu bu tespit ama aynı zamanda Yahya Kâhya Cinayeti'nin arkasındaki giz perdesini aralayabilecek iki isim berhava edilmiş oluyordu." (8-9)

* * *

1923-1927 Dönemi İstiklal Mahkemeleri ile ilgili yazı dizimizin altı bölümünde yazılanlar toparlanırsa :

- 1923-1927 dönemi İstiklal Mahkemeleri'nin asıl amacının, Muhalefet Partisi oluşumunu önlemek ve medyayı susturmak,

- Büyük Millet Meclisi’ndeki muhalif kanadı tasfiye etmek,

- “Devrimler”, “İnkılaplar”  ve "Ekonomik Huzursuzluklar" konusunda halkta oluşacak tepkileri sert bir şekilde bastırmak,

olarak özetlenebilir.

...

Menemen olayları, İzmir Suikastı, Rize-Hamidiye Zırhlısı olayı, Şapka İnkılabı ile ilgili idamlar vb. bu pencereden incelenmelidir.

Millet olarak artık şu anlayışımızı geride bırakmalıyız :

-Bir şeylerin üzerini örtmek adına her şeyi inkar ediyor ve ülkenin bilgi ve ekonomik üretimini düğümlediğimiz gibi, mevcut düğümleri açamıyoruz.

- Ülkenin varlıklı kesiminin çocukları anlaşılmaz bir şekilde yabancı okullara gönderilmekte ve orada ülke-ailenin parası ile yetiştikten sonra, Avrupa-Amerika’ya (gönüllü memur olarak) gitmektedirler. Bu, neden bilgi toplumu olamadığımızı ve (yakın tarihe kadar) yüksek teknoloji üretemediğimize en doğru cevaptır.

- Ülkenin büyük sermaye sahipleri hiçbir alanda ciddi (ağır sanayii) üretimi yapmamakta, (montaj ve hafif sanayii ile) adeta gönül eğlendirmektedir.

- Ülkenin en büyük holdingleri halâ "tencere-tava-fırın-dolap-tüketim-sarf malzemesi" ile uğraşmakta, (Market adı altında) ülkenin bakkal-esnaf kesimi yok edilmektedir. Amerika’da bugün sadece bir market tüm ülkeye hitap ederken; bizde bu sayı bugün 3-4 adede inmiştir. Bunun açık ifadesi, "Servetin halktan, azınlığın kontrolüne geçmesi ve ekonomiye (yakın gelecekte) çok küçük bir azınlığın yön verecek olması"dır.

- Bunlar dünden bugüne yansıyan meselelerdir. Lozan’da kapitülasyonlar şeklen kalktı. Gerçeğinde ise olanca hızı ile devam etmiş ve etmektedir. Türkiye, ilginçtir, konforu için borçlanmaktadır. Üretemeyen, cari açığı yüksek bir ülkenin bunu yapması, kendi ayağına kurşun sıkması ile eşdeğerdir.

* * *

Sonsöz :

1000 yıldır kavgalı olduğumuz Haçlılardan (Hristiyan Batı'dan), bugün üstelik de gönüllü Batılılaşma hevesiyle, takdir bekler duruma gelmişiz !

Batılılaşmak; Değişmek mi, Dönüşmek mi, Batı'nın kültür potasında eriyip, yok olmak mıdır ?

Biz (Batılılaşma adına) ne yaptık ve ne yapıyoruz ? Veya ne yaptığımızın farkında mıyız ?

 

www.canmehmet.com

KAYNAKLAR :

(1/a) Yazı dizimizin 3-4-5-6 sayılı bölümleri, Menemen olayını farklı kaynaklardan aktarmaktadır. Meraklıları, Menemen olaylarını tüm yönleri ile bu makalelerden öğrenebilirler. http://www.canmehmet.com/irticayi-yok-etmek-icin-gelen-islam-hangi-gerekce-ile-irticaya-konu-edilmektedir-3.html

(1/b) Bkz : http://www.canmehmet.com/turkiye-2023-ataturk-menemeni-cografyadan-silin-dedi-mi-9.html

(2) Bkz. http://www.canmehmet.com/her-derde-deva-irtica-aczimendiler-fatma-sahinler-ali-kalkanlar-ve-daha-neler-neler-son.html

(3) ATATÜRK'ÜN BÜTÜN ESERLERİ - Cilt.7, s.344-345.

(4) Konu ile ilgili bir başka kaynak : https://www.haberturk.com/gundem/haber/1229203-mustafa-kemal-meclisin-namazlarla-dualarla-acilmasini-emretmisti

(5) ATATÜRK İHTİLÂLİ. Mahmut Esat Bozkurt.  s.146-147.

(6) ATATÜRK İÇİN - Cilt 1. İsmail Habip Sevük. s.274.

(7) "Cumhuriyetin Tarihi". Ahmet Cemil Ertunç (Pınar Yayınları)  ve “Yakın Tarih Ansiklopedisi”.

(8) Bkz. https://www.yenisafak.com/yazidizileri/ataturk-muhalifini-bogarak-oldurduler-352623

(9) Bkz. http://www.canmehmet.com/sevr-iddiasi-italyan-ingiliz-entrikasi-musulu-cozer-m-kemal-pasa-ve-ali-sukru-tartismaktadir-9.html

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..