Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '10

 
Kategori
Güncel
 

İthal Hayvanlar ve Sonrası

İthal Hayvanlar ve Sonrası
 

Et ve Balık Kurumu’na canlı hayvan ve et ithalatı yetkisinin verilmesinin ardından ilk parti hayvan ithalatı yapıldı. Avrupa Birliği ülkelerinden getirilen Angus, Hereford, Simental ve Limozin et tipi hayvan ırkları birer kurtarıcı gibi karşılandı adeta. Hayvan görüntülerinin sıklıkla medyada yer alması kamuoyunun dikkatlerinin bir anda bu hayvanlar üzerinde yoğunlaşmasına neden oldu. İster istemez bir takım kuşkular oluştu toplumda. Kimileri bu hayvanların ne ile beslendiklerini merak ederken, kimileri de kırmızı etin ucuzlamaya başladığını artık herkesin et tüketebileceğini iftiharla söylemeye başladı. Üretici ise ya suskun kaldı ya da artık çığlıklarının haber değeri kalmadı medyada. Ülke hayvancılığının bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği veya ne gibi sonuçlar doğuracağı ise orta vadeli çözümlerle yetinen toplumumuzu pek de etkilemedi! İthal hayvan ve et gerçekten kimlere yarar sağlıyor? Peki, bundan sonra ne olacak?

İthal edilen hayvanlar et verim yönlü ırklar olup uygun bakım besleme koşullarında diğer ırklara oranla daha fazla canlı ağırlık kazanabilme özelliklerine sahiptirler. Ayrıca yüksek genetik kapasitelerinden dolayı tükettikleri yemleri daha etkin bir şekilde ete çevirebilmektedirler. Bu özellikler daha ekonomik bir şekilde et üretimine olanak sağlamaktadır. Enerji ve proteince zengin kaliteli yemlerle beslenen bu hayvanların etleri de daha kaliteli olmaktadır. Uygun adaptasyon ve bakım-besleme koşulları sağlandığında bu hayvanları ülkemizde de yetiştirmek mümkündür. Ancak, hayvansal üretim maliyetinin yüzde 60-70 ni oluşturan yemin fiyatının ülkemizde çok yüksek olması et üretim maliyetimizi yükseltmektedir.

Hayvan veya et ithalatı ülke gündemine ilk geldiğinde, bunun kısa vadeli rahatlamalar sağlayacağını ancak, uzun vadede hayvancılığımızı olumsuz etkileyeceğini her fırsatta dile getirenlerden biri olmuştum. Hayvan ve et ithalatına izin verilmesinin hemen akabinde kırmızı et fiyatlarında başlayan düşüş ilk parti hayvanların ülkeye getirilmesiyle devam etti. İthal edilen hayvanlar henüz mezbahaya götürülmeden kırmızı et fiyatlarının düşmesi ise belli ki besiciler üzerinde uygulanan psikolojik baskının kısa süreli bir sonucudur. İthalattan sonra fiyatlarda meydana gelen düşüş hayvan üreticisinin elindeki hayvanı beklide zorunluluktan maliyetine bir fiyatla pazara sunmasından kaynaklanmıştır. Çünkü bu süre zarfında ne yem fiyatlarında bir azalma meydana gelmiş nede enerji ve işgücü daha ucuza mal edilmiştir. Bunun yansımalarını önümüzdeki zamanlarda daha açık bir şekilde görülecektir.

Hayvan veya et ithalatı kimlere yarar sağlıyor? Et fiyatlarındaki kısmi düşüşün giderek alım gücü azalan toplumun büyük bir kesimine pek de yarar sağlayacak düzeyde olmadığı görülmektedir. Canlı ithalatında en fazla zarar görecek olan kesimler ise üretim sektörleri yani besiciler ve yem sanayi olacaktır. Çünkü hayvancılık sektörümüz hemen hemen her üç yılda bir meydana gelen yerel veya küresel krizlerden dolayı adeta yok olma noktasına gelmiştir. İthalat kısa vadede kasaplara cazip gelecek uzun vadede ise en fazla aracı kuruluşlara yarar sağlayacaktır.

Bundan sonra ne olacak? Üretimi kısıtlama politikaları bitkisel gıdalarda dışa bağımlı halde bulunan ülkemizi hayvansal kökenli gıdalarda da dışa bağımlı hale gelmesine neden olacaktır. Üretimin olmadığı bir yerde işlemenin de olamayacağı göz önüne alındığında hayvancılık sektörüne hizmet veren birçok kuruluşu üretim dışına itecektir. Bu da gizli işsizler olarak görülen tarımsal üretim çalışanlarını gerçek işsizler haline getirecektir. Tarih tekerrür edecek, tütünde üretimin kısıtlanması ve işlenmesinin özelleştirilmesi sürecinde yaşananların bir benzeri de hayvancılık sektöründe yaşanacaktır.

Üretimin esas alınarak hayvancılığa verilecek yerinde destekler, ülkemiz hayvancılığını sürülmekte olan kaostan kurtaracak en yerinde çözüm olarak görünmektedir. Zamanında tavukçuluğa yapılmış yerinde destekler ülkemiz tavukçuluğunu sektörel bir yapıya kavuşturarak, AB’den daha iyi bir düzeye getirmiştir. Birçok yem hammaddesinde dışa bağımlı olmamıza rağmen, gerek tavuk etinin kalitesi ve işlenmesi ve gerekse de maliyeti ve satış fiyatları birçok AB ülkesinden daha iyi bir düzeydedir. Bu da üretim amaçlı yerinde yatırım yapıldığında ülkemiz hayvancılığının ulaşabileceği düzeyi görmek açısından son derece önemlidir. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılığımızı sektörel hale getirecek girişimler hem daha ekonomik bir hayvansal üretim sağlayacak hem de yaratacağı direk katma değer ve dolaylı istihdam ile önemli sosyo ekonomik bir işlevi başarıyla yerine getirmiş olacaktır.

 
Toplam blog
: 87
: 2735
Kayıt tarihi
: 02.07.09
 
 

Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nden 1997’de mezun oldum. Aynı Üniversitede yüksek lisans ve..