Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '08

 
Kategori
Güncel
 

İzmir’de Düzenlenen Anayasa Sempozyumundan Yansıyanlar

İzmir’de Düzenlenen Anayasa Sempozyumundan Yansıyanlar
 

Ege Sivil Toplum Birliğince 19-20 Ocak tarihlerinde Narlıdere Belediyesinin ev sahipliği yaptığı Yeni Anayasa taslağının tartışıldığı sempozyum dün gerçekleştirildi. Ne yazık ki hava muhalefetinden kaynaklı olarak sempozyum tek güne sığdırıldı. 20 Ocak oturumları iptal edildi. Dün blog yazarlarımızdan İlyas Bayramla beraber sempozyumu izledik. Hepimiz için konusu nedeniyle önem taşıyan bu sempozyumdan sizlere gözlemlerimi aktaracağım. Sanırım İlyas Bayram Beyde kendi gözlemlerini başka bir blog başlığında sizlerle paylaşacaktır.


Başta da belirttiğim gibi hava muhalefeti nedeni ile çoğu konuklar gelemedi. Yoğun sis nedeni ile Ankara havaalanının trafiğe kapatılmasıyla programda ilan edilen siyasi parti liderleri, akademisyenler, gazetecilerin bir kısmı ve Sabih Kanadoğlu sempozyuma katılamadı. ESTOB yönetimi de bu yüzden iki gün sürecek sempozyumu bir günde topladı. Oturumlar birleştirildi. İkinci gün için planlanan kadın sivil toplum kuruluşlarının liderleri ile sendika ve oda temsilcilerinin oturumu zorunluluktan iptal edildi. Eski Bakan Yılmaz Karakoyunlu Başkanlığında ki oturuma Prof. Dr. Süyel Batum, Prof. Dr. Fevzi Demir, Gazeteci Tufan Türenç katıldı. Bir diğer oturumda Eski Bakan İsmet Sezgin Başkanlığında yapıldı. Oturuma MHP İl Başkanı Musvat Dervişoğlu, SHP Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi Berat Sancar Yücel, İP Partisinden Orhan Ayber, Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı (TGB) Adnan Türkan katıldı. Oturumlar saat 18.00’de Eski Meclis Başkanı Sayın Hüsamettin Cindoruk’un ESTOB düzenleme kurulu ile birlikte sahnede yer alarak yaptığı değerlendirme konuşması ile kapandı. Oturumların ardından yapılan küçük bir kokteyle de sempozyum tamamlanmış oldu.


Yapılan bu sempozyum için öncelikle ESTOB’ UN yapmış olduğu girişimi kutlamak gerek. Önemli bir konuya ev sahipliği yaparak geniş bir katılımcı kitlesiyle çıkarılmak istenen Anayasa’yı masaya yatırmak her kesimin bu konuda ki görüşlerini karşılıklı iletişim içerisinde tabana indirerek bilgilendirmek istediler. Ne kadar başarılı olundu ya da eksiklikler nelerdi olduğuna bakmaksızın sadece bu amaç için bile Estob’u alkışlamak gereklidir diye düşünüyorum. Buna rağmen de kendi gözlemim içerisinde bu sempozyumun yani açılımıyla bilgi şöleninin gerçekten amaca ulaştığına inanmıyorum. Nedenine gelince bir kere her ne kadar hava muhalefeti bile olsa siyasilerin, akademisyenlerin, bir kısım gazetecilerin ve Sabih Kanadoğlu’nun katılamayışı ayrıca ikinci gün planlanan sivil toplum kuruluşları liderleri ile sendika ve oda temsilcilerinin oturumun zorunluluktan iptal edilmiş olması tam olarak yapılması planlanan bu organizasyonun asıl amacına ulaşmasını engellemiştir. Gerçek amaca inememiştir. Bu yüzden tekrarının olması gerektiğine inanıyorum. İkinci bir nedense yine bana göre hava muhalefeti siyasilerin oturumun yapılmasına neden olsa da ikinci gün yapılması düşünülen oturumların neden iptal edildiğini açıkçası anlamış değilim. Bu yapılanında asıl amaca ulaşmayı engellediğini düşünüyorum. Diğer yandan yapılmış olan haliyle anayasa masaya yatırıldı mı peki. Bana göre yine yatırılmadı. Çünkü aynı döngü içerisinde konuşmacılarımız mevcut Akp yönetimi eleştirdi ve Akp’nin zaten beslendiği hedef şaşırttığı türban konusu üzerinde takılınıp kalındı. Hemen hemen tüm konuşmacıların aynı konu üzerinde konuşma yapması bence zaten bildiğimiz konuların tekrarı oldu. Oysaki öneriler adı altında AKP komisyonu tarafından hazırlanmış taslakta tartışılması ve bilgilendirilmesi gereken birçok madde vardı. Bunlar ucundan kıyısından bile dile getirilmedi. Konunun asıl muhatabı olan yani sorular sorulması gereken AKP’den ise yine hiç kimse yoktu. Karakoyunlu’nun belirttiğine göre yapılan şahsi girişimi sonuçsuz kalmış, bu da amacın yine biz bize konuşmaktan öteye gidemediğinin başka bir göstergesidir bence. Basının ilgisizliği de başka önemli bir detaydır. Konuşmacı olarak davet edilen basın mensubu kişilerin gelemeyişinin dışında bu sempozyumu haber yapmak amacıyla gelmesi gereken basın mensubu arkadaşların olmayışı da ciddi anlamda basının bir ilgisizliğidir. Magazinsel bir kişi davet edilseydi konuşmacı olarak sanırım bu ilgi dün çok üst göstergelerde kendiliğinden oluşurdu. Ne kadar acı bir tablo değil mi? Halkın katılımı ise salon dolu olmasına rağmen bana göre yetersizdi. Çünkü katılanlar gelmiş olan grupların çağırdığı, zaten bu konudaki değişikliklerden haberdar olan insanlardı. Oysaki ESTOB bu duyurusunu daha tabana yaymalıydı. Örneğin üniversite öğrencileri yoktu. Hâlbuki bu konunun gençliğimizi daha çok ilgilendirdiğini düşünüyorum. Ben gelecekte gazeteci olmak isteyen bir öğrencimi yanımda götürdüm. İsterdim ki onun gibi birçok genç oraya davet edilsin söz alsın kendi taze beyinleriyle sorular yöneltsinler. Ne yazık ki ne gençliğimiz ne de asıl muhatap olan halkın kendisi yoktu. Sivil toplum örgüt üyeleri ve parti üyelerinden oluşan halkın dışında tarafsız dediğimiz bu konudan bir haber olan halkımızın kendisi yoktu. Gerçi gelen konuklar ne kadar soru yöneltebildi. Zamanımız yetersiz denilerek asıl bilgilenmek isteyen konukların soru sorma hakları kısıtlanmış oldu. Birkaç kişi oda göstermelik olarak sorular yöneltebildi. Buda çok önemli bir eksiklikti bana göre. Ve yine bence önemli olan bir diğer eksiklikte engelli insanların temsilcilerinin söz sahibi olmayışı ve oturumlara konuşmacı olarak davet edilmeyişiydi. Oysa Anayasa değişikliğinde bu topluğun ayrımcılık bazında söyleyecekleri çok şeyin olduğunu düşünüyorum. Onları ilgilendiren madde değişikliklerine bakılınca bunun göz ardı edilmesinin doğru olmadığını ve incitici olduğunu düşünüyorum. Konuşmacı olarak söz sahibi olmalarını bir kenara bırakalım dinleyici olarak ta bu gruptan kimsenin davet edilmeyişi bana biraz ayrımcılık gibi geldi. Tabii yine de böyle düşünmek istemiyorum bunu ESTOB’un bilerek değil de bu konuda yeterli bilgiye sahip olmamasından kaynaklı olduğuna bağlıyor ve böyle düşünmek istiyorum. Ayrımcılık demişken konuşmacılarımız sürekli olarak çıkacak olan anayasada kadınlarımızın düşünülmediğini savundurlar, savundular ama kendileri de nedense kadınlarımızın yapacağı oturumu iptal ettiler. Bunu hala anlamış değilim. Salonda söz almak isteyen kadınlarımıza da erkek egemenliği içerisinde yeterince söz verilmedi. Yani özetle ESTOB tam anlamıyla tabana inen bir organizasyon gerçekleştiremedi. Ve Anayasa masaya tam olarak yatırılamadı. Bu yüzden yaptığım gözlemler içerisinde ESTOB’UN bu bilgi şöleninin çok verimli geçtiğini söyleyemiyorum. ESTOB’UN eksikliklerini yeniden gözden geçirerek daha geniş katılımlı bu konunun yeniden irdelendiği ve daha tabana inen sorularında sorulabileceği yeni bir toplantı daha gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyorum.

Peki bu sempozyum ne verdi hiç mi iyi yanı yoktu diyeceksiniz. Tabiî ki güzelliği de vardı olumsuzlukları ile beraber. Bir kere organizasyonu düzenleyen grubun heyecanı benim için en büyük güzellikti. Çünkü böyle bir heyecana dinamizme ihtiyacımız var. Bugün belki çok başarılı bulmadığım bu sempozyum ileride başka kapıları açarak amaca ulaşacak, bu heyecanlı dinamik insanlarla. Bir diğer güzellikte program tamamen gerçekleşseydi belki ilk kez farklı siyasi parti liderleri tek bir amaç için bir araya gelmiş olacaktı. Orada bulananlarla bile bu aslında hissedilir bir boyuttaydı. ESTOB bu eli uzatarak aslında bir silkinişe kapıda açmış oldu bu organizasyonla. Ortak bir amaç için kenetlenmeliyiz, her kesim elini taşın altına sokmalı üstüne düşeni yapmalı siyaseti bir kenara bırakmalıyız mesajıydı bu organizasyon. Bu anlamıyla bile içinde ki olumsuzluklarına rağmen çok önemli bir ilke imza attılar. ESTOB’UN gerçekleştirdiği bu ilkin başkalarına da örnek olması ve tekrarlarının olmasını umuyorum.

Sempozyumda verilen mesajlar nelerdi onlara da biraz değinmek istiyorum. Benim dikkatimi çeken ve bana göre önemli bulduğum konuşmacılardan bazı alıntıları da paylaşmak istiyorum sizlerle.

Karakoyunlu başkanlığında ki oturumda konuşmacı olan Prof. Dr. Fevzi Demir konuşmasında bu anayasanın Kurucu meclis olmadan yapıldığının altını çizdi. Tekniğe uygun bulmadığını belirten Fevzi Demir özgürlüklerimizin batı toplumlarından farklı olduğunu, haklarımızın tepeden geldiğini 15-16 haziran tarihinde yapılan işçi eylemleriyle Sendikal Hakların kazanımını batılı anlamda tek özgürlük mücadelesi olarak gördüğünü belirtti. Yeni Anayasa taslağı ile ilgili olarak ta bu Anayasayı Türbana Anasayal bir zemin hazırlama Anayasası olarak gördüğünü belirtti. Devlet Denetleme Kurumunda bu Anayasa taslağında kaldırılmak istendiğinin altını çizerek bunun çok öneli olduğunun vurgusunu yaptı.

Yine Karakoyunlu başkanlığında ki oturumda konuşan Prof.Dr.Süyel Batum ise konuşmasında 82 Anayasa’sının kaybettiklerini nasıl geri alabilir izin altını çizerek konuşmalarına başladı. Bu dönemin her şeyi ile farklı olduğunu vurgulayan Batum eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin olmadığı bir anayasanın karşısında durmamız gerektiğini belirtti. Anayasa taslağında belirtilen bazı maddeleri de bir hukukçu olarak değerlendiren Batum işkenceyi kaldıran maddenin içi incelendiğinde “kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmalıdır” ibaresiyle işkence nasıl kaldırılmış oluyor bu haliyle dedi. Yine üzerinde durduğu bir diğer konuda bu taslakta olan kadınlarımızın korumaya alındığı maddeyle ilgilide şunları söyledi. “Türk kadının haklarına Anayasa da yeni bir şekil verilmek isteniyor, kadınlarımızın yeni Anayasa ile yok sayılıyor. Engellilerimizin, yaşlılarımızın korunmaya ihtiyacı vardır doğru ama kadınlarımızı da bu madde içinde korumaya alınmasını hangi mantıkla yaptıklarının açıkça ortada olduğunu” söyledi. Eşitlik, sosyal haklar dâhil kamu yararı olmayan bir Anayasa taslağını kabul etmenin mümkün olamayacağını belirtti.

Batum’un konuşmalarında dikkatimi çeken ve haklı bulmadığım tek yerse engellilerin anayasa da yardıma muhtaç sınıfına sokulmasını haklı bulmasıdır. Kadınlarımız gibi onlarında sokulduğu durumun farkında olunmaması da bana biraz tuhaf geldi. Engellilerimiz korumaya muhtaç değil tam tersine engellenerek korumaya alınmak istenendir oysa.

Karakoyunlu’nun başkanlığında ki bir diğer konuşmacı gazeteci Tufan Türenç ise bu oturumda basının Akp hükümeti tarafından sayısal olarak ele geçirildiğine değindi. Kendi yandaşı olmayan kanallara reklâm verilmemesi yolunda baskılar yapıldığını ve bu kanalların tek tek ekonomik sıkıntılarla satış kararı almak durumunda kaldıklarına değindi. Üniversitelerde yapmak istediklerinin akademik kadroları ele geçirmek olduğunu belirten Türenç bir Türban Cumhuriyeti ve şeriat üniversiteleri yapmak istediklerini söyledi. Böyle bir iktidarı Yüce Divanın hangi salonlarının alacağını merak ettiğini belirten Türenç basının tamamen AKP’nin kontrolleri içine girmesinin çok büyük bir tehlike olduğunun altını çizdi.

Eski bakan İsmet Sezgin’in başkanlığında ki ikinci oturumda ise ilk olarak SHP Merkez karar yönetim kurulu üyesi Berat Sancar Yücel konuştu. Maddeler üzerinde bir hazırlıkları olmadığı belirten Yücel hükümetin politikalarını eleştirdi.

İşçi partisi temsilcilerinden Orhan Ayber ise konuşmasında Türban gündemi değiştirmek için AKP’nin bir oyunudur, bu şekilde yaparak asıl yaptıklarını, yapmak istediklerini rahatça yapıyorlar, her Türban konusunu gündeme getirdiklerinde bir şeylerin satışı olmuştur, örneğin Telekom’un satışı gibi, şimdide bankalarımızın satışının olacağı gibi dedi.

Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı Adnan Türkan ise konuşmasında egemenlikle birlikte Ulusal birliğimiz zedelenecektir. Bu yüzden yapılmak istenen Anayasa şekil olarak bunu hedeflemektedir dedi.

MHP il başkanı Musavat Dervişoğlu ise konuşmasında Anayasa neden çıkarılmak isteniyor önce bunu anlamalıyız. Bu hükümet gerginlikten beslenen bir iktidardır. Önüne gelen Anayasa çıkarabilir mi? Önce bu soruların cevaplarını iyi bilmemiz gerekir diyerek mevcut anayasa taslağında herkesin partiler üstü tavır alması gerektiğine dikkat çekti. Şimdi kavga etmenin zamanı değil birlikte hareket etmenin zamanıdır diyen Dervişoğlu biz Türban meselesini sorun olmaktan çıkarıp çöpe atmak ortadan kaldırmak istiyoruz dedi.

Eski Meclis Başkanı Sayın Hüsamettin Cindoruk’un yapmış olduğu kapanış konuşmasını ise sizlere yapmış olduğum çekimden çözümleyerek aynen vereceğim. Günün özeti de diyebiliriz bu konuşmaya.

Hüsamettin Cindoruk’un kapanış konuşması;

Bu gün yıllardır özlediğimiz bir tablo ile karşı karşıyayız. Sağ, sol, siyasi partiler Bilim adamları, Gençlik ve sivil toplum örgütleri bir aradayız. Bunu gerçekleştiren sivil toplum birliği ve tüm katılımcıları kutlarım.

6 saat süren sempozyumda tüm konuşmacıları dikkatle dinledim. Çok önemli açılımlar yapıldı görüşler ifade edildi. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Türkiye gündemine anayasa yapımın girmesini önemseyelim. Bunu tartışıyor olmamız ülkemizin geleceği için önemlidir. Çünkü yıllardır baskıcı 12 eylül anayasasına karşı mücadele verdik. Gerçekten bu anayasa Türkiye yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmaktan uzaktır. Ancak bütün mücadelemize karşın 12 eylül anayasası dirençli çıktı. Bugün Marmaris’te kartpostal resimleri yaptığını bildiğimiz dönemin İhtilal lideri Evren o dönemde kurucu mecliste bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmada Evren şunu söylemiştir. “Öyle bir anayasa yapalım ki militer olsun demiş. Anayasa yapılmış ancak unutmayalım bu anayasası o zamanda siyasetçiler ve çok değerli anayasacılar kaleme almıştır. Bunlardan bazıları sonradan siyasette yer almış ancak 12 Eylül anayasasını savunamamışlardır. Yani bu anaysa da biz siyaset ve sivillerin sorumluluğu var.

12 Eylül anayasasının dayanıklı olduğunu söylemiştim. Gelin biz daha dayanıklı bir anayasa yapalım. Sadece 82 anayasasına karşı bir anayasa yaparsak böyle bir düzenleme ile dünyanın saygısını kazanmış çağdaş Türkiye yi ortaya koyamayız. Hep birlikte daha gerçekleşebilir çözümler üzerinde çalışmalıyız. Bugün MHP’nin önerdiği çözümlerin yaşama geçirilme şansı yoktur. Çünkü anayasada değişmememsi gereken kurallar vardır. Bunlar devletin temel düzenlemeleridir. Bu nedenle yeni anayasa yerine yenilenebilir hükümler üzerinde çalışalım. Gelin çağdaşlaşma yolunu tıkayan hükümler var onları kaldıralım.

Anayasanın ön sözünü tanımlayalım. Bu anayasada “Milli Mücadele var, Misakı Milli var.” VAR, MİSAKİ MİLLİ VAR. Bunlara net şekilde yer verelim. Bu devlet sırdan bir devlet değildir. Sınırları ne Sevr’de çizilmiştir nede cetvelle çizilmiştir. Bu devlete Atatürk öndeliğinde savaşarak kurulmuştur. Bu devletin arkasında milli bir kahramanlık var. Onun birde milli kahramanı var. O kahraman Mustafa Kemal Atatürk tur. Onun varlığından niye korkulur. O bizim manevi abidemizdir. Unutmayalım Atatürk Waşıngton dan çok daha kıymetlidir. Atatürk Başkumandandır. 1 Meclisin başkanıdır.

Hep hak ve özgürlüklerden bahsediyoruz doğrudur. Bunları 19 yüzyılda batı önceden bizden alıp sonra bize yol gösterici olarak kullanmaktadır. Evet, bazı sorunlarımız olduğu dorudur. Ancak insan hak ve özgürlükleri konusunda çok ciddi mesafeler aldığımız da unutulmamalıdır.

Anayasamızı insan hakları belgesi olarak düzenleyelim. Anayasa mahkemesini doğru tanzim edelim. Acaba bizim Osmanlıdan beri geleneğimizde var olan bir senato tecrübemiz var bundan yararlanmalı mıyız diye tartışalım. Mecliste 550 milletvekili var bunların yarısı işsiz. Beklide 400 milletvekili ve 150 senato bizim doğru çözümümüzdür. Bunu tartışmalıyız. Meclisin yetkilerini ve anayasa mahkemesi ile senatoyu doğru yere oturtmalıyız. Her şeyi Anayasa mahkemesine bırakırsak zayıf meclis yapısı oluştururuz. Bugün ülkemizde dış politikayı ele almış güçlü Cumhurbaşkanı ve Güçlü başbakanlık modeli var. Bunun sonucu zayıf meclistir. Gerekli denetimi meclis değil anayasa mahkemesi yaparsa mahkemeyi güncel politikanın içine çekmiş oluruz.
Soruşturma komisyonları işlemiyor. Çünkü Meclis soruşturma komisyonu kurduğu zaman muhakkakları hükümetten istemek zorunda bu durum komisyonların doğru çalışmasını engelliyor. Son yıllarda hep birlikte gördük Yüce divane çıkan her kes aklanmıştır çünkü bu sistem bu sonucu doğurur bunu değiştirmeli yeniden tanzim etmeliyiz. Bugünkü anayasa mahkemesi işlevsel değildir. Dünyada Avrupa insan hakları mahkemesinin en çok mahkûm ettiği ülke olmaktan kurtulmalıyız.

Cumhurbaşkanının yetkileri önemlidir. Gerektiğinde meclisi fesih yetkisi olmalıdır. Şayet bu olsaydı ne 12 Martlar nede 28 Şubatlar yaşanırdı nede bugünlere gelinirdi. Haklı taleplerde bulunalım. Haklı talep siyasetçiyi karşılamadığı sürece haksız duruma düşürür. Seçim hukukumuzu yeniden düzenlemeliyiz. Bu barajlarla ve seçim sitemi ile çağdaş dünyanın bir parçası olamayız.

LAIKLIK sadece solun savunduğu değer olmamalıdır. Sağı ile solu ile savunlayız. Çünkü Cumhuriyetin temeli laikizimdir. Bu değerin etrafında sağı ile solu ile birleşmeliyiz. Her mücadeleyi hukuktan ayrılmadan vermeliyiz.
ATATÜRK sağında solunda Atatürk’üdür. Onu ve değerlerini birlikte savunduğumuz sürece her güçlüğü aşabiliriz.
İKTİDARA tavsiyem ortaya atıldığında milleti bölecek tartışmalardan uzak durmasıdır. Başörtüsü, imam hatip meselesini gündeme getirdiğinizde bu ülkenin meselesini çözmüş olamazsınız. Milleti ayrıştıran değil birleştiren değerleri öne çıkaralım.

Benim klavyeme yansıyan haliyle ESTOB’ UN düzenlendiği sempozyumun özeti bu. Yorumu sizlere bırakıyorum.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..