Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '16

 
Kategori
Öykü
 

Kaplancı Hoca

Ahmet, Rotterdam’daki geçici görevini tamamlamış; yurda dönüyordu. Rotterdam’dan Brüksel’e geçmiş ve oradan İstanbul’a giden bir otobüse binmişti. Almanya-Çekoslavakya-Macaristan-Romanya-Bulgaristan yoluyla gideceklerdi.

Otobüsün tüm koltukları doluydu. Şoför geldi, direksiyonun başına oturup ”Bismillah” dedi ve yola çıktılar.

Beş dakika sonra, sağ ilerideki koltukta oturan başı sarıyeşil sarıklı bir adam yerinden kalktı ve şoföre doğru yürüdü .Elinde bir naylon torba vardı. Şoförle konuşup elindeki torbayı yanındaki tablanın üzerine bıraktı.Torbanın kasetlerle dolu olduğu anlaşılıyordu .Şoför ,birini aldı ve kaset çalara koydu. Herkes müzik dinleyerek neşeli bir yolculuk yapacağını düşlüyordu. Oysa, kasetleri imam kılıklı birisi vermişti. Böyle olmayacağını bilmeliydiler.

O zamanlar, Almanya’da Cemalettin Kaplan hocanın önderliğinde “Kaplancılar” diye anılan bir cemaat türemişti. Bunlar Almanya’da “Bağımsız Müslüman Türk devleti” kurmuşlardı. Zaman zaman spor salonlarını kiralayıp tahtadan kılıçlarla gösteriler yapıyorlar, dönerek ibadet ediyorlardı.  Kasetleri şoföre veren hoca kılıklı adam da bunlardan birisi olmalıydı. Nitekim öyle olduğu anlaşıldı.

Kasette, Cemalettin Kaplan hocanın hutbeleri vardı.

Ahmet, kasetteki hocanın şöyle dediğini işitiyordu.”Nedir o öyle .Takmışsın kravatı, koyvermemişsin  sakalı. Ben müslümanım diyorsun. Hiç olur mu. Önce şu kravatı bir kez çıkarıp at. O Hristiyan adetidir. Sonra da şöyle sakalı bir koyuver. Ama, öyle Bektaşi sakalı olmaz…Şerri sünnet üzere kesilmiş sakal koyuvereceksin. Sonra gel, Cuma namazlarına”Buna benzer başka laflar da ediyordu.

Şoför, korkmuş olmalıydı ki kasetin biri bitince diğerini koyuyor; otobüsün hoparlörlerinden tüm yolcular dinliyordu. Bir yandan da, kasetlerin etkisinde kalmış olanlar, kravatlı Ahmet'e yan yan bakıyorlardı. Otobüstekilerin çoğu yabancı ülkelerde çalışan Türk işçileriydi. Kılık kıyafetleri de ona göreydi.

Ahmet, koridor yönündeki koltukta oturuyordu. Yanında, pencere tarafında uzun boylu, iri yarı bir Karadenizli vardı. Adam, kasetleri dinledikçe ikircikleniyor, ”La havle” çekiyordu. Sonunda, bir öfke patlamasıyla ayağa kalktı ve şoföre bağırdı.”Bana bak hemşerim..Bu boş lafları dinlemek zorunda değiliz. Daha iki gün yolumuz var. Koy şu kasede neşeli bir müzik de yolun nasıl geçtiğini anlamayalım” dedi. Otobüsün içine bomba düşmüş gibi oldu. Tüm sesler kesildi ve gözler, sarıklı adama çevrildi.

Sarıklı adam ayağa kalkıp Karadenizliye ”Sen Müslüman değil misin. Müslüman insan bu mübarek adamların muhabbetini dinler. Sen niye sıkıldın da dinlemiyorsun” dedi.

Karadenizli ”Bana bak, elhamdülillah müslümanız. Hem de, senin gibi Müslümanları cebimden çıkarırım. Şimdi, sesini kes de otur yerine. Şoför bey, kes şu Kaplancı muhabbetini.”dedi.

Hoca kılıklı adam “Sen nasıl Müslümansın. Böyle davranmaya, hoca efendilere saygısızlık etmeye utanmıyor musun?”dedi.

Karadenizli iyice delilendi. ”Bak sana anlatayım da dinle o zaman.”

Sesini iyice yükseltip anlatmağa başladı. “Ben dini bütün birisiyim. Beş vakit olmasa da namazımı kılarım, Cumalara giderim. Böyle bir Cuma namazından sonra,bizim caminin imamı hutbeye çıktı ve haram yemenin günah olduğunu anlattı. Bir örnek de verdi. Bakkaldan yedi liralık alış veriş yaptın. On lira verdin. Bakkal da dalgınlıkla sana yirmi liranın üstünü verdi. O parayı alıp cebine attın ve harcadın. İşte, o zaman haram yedin demektir" demişti.

Biraz soluklandıktan sonra sürdürdü konuşmasını"Neyse, Cumadan sonra açık pazara gittim. Sebzemi, meyvemi aldım eve döneceğim. Baktım bizim caminin imamı. Manavdan bir şeyler aldı. Adama on mark verdi. Hesabı, sekiz küsur mark tutmuştu.”

Gülümseyerek sürdürdü konuşmasını ”Alman manav, hoca efendiye yirmi markın üzerini verdi. Hoca efendi de ”Allah bereket versin” diyerek cebine attı paraları ve yürümeğe başladı”

Hemen yanına vardım ve sordum. ”Hoca efendi, sen biraz evvel ne yaptın? Alışveriş yaptım evladım dedi. İyi ama, adama on mark verdin,o da sana yirmi markın üstünü verdi. Sesini çıkarmadın. Buna ne diyorsun?”dedim.

Biraz alaylı olarak sürdürdü konuşmasını ”Bu hoca takımında ahkam kesmek biter mi….Evladım, o bir gavurdur. Gavurun parasını almak helaldir.”dedi.

Ben de, o günden beri camiye gitmez oldum. O adamın arkasında kılınacak namazın kabul olmayacağını düşündüm. Bunu, bugüne dek kimseye anlatmadım. Ama,şimdi sırası geldi anlattım. İşte, sizin müslümalıktan anladığınız bu.”

Ahmet o zaman ahkam kesen hocayla ilgili bir Karadenizli fıkrasını anımsadı.

Karadenizlinin oğlu olmuş.Adını Oğuz koymuş. Kahvede cami imamına rastlamış. Hoca efendi "Hayrılı olsun Temel bir uşağin olmiş. Adını  ne koydun onin"demiş. Temel de "Oğuz koydim hocam"demiş .Hoca efendi."Uyyy..Kur'an da onca isimler var iken sen uşağın adini Oğuz mu koydun "demiş. Temel "Hocam, Oğuz ismi de Kur'anda vardır ya demiş.". Hoca efendi "O nasıl oliy bakayum"dediğinde Temel  "Uyy...Dua ederken oğuzubillahi deriz ya hocam" demiş. Hoca başını sallayıp susmuş.

Bu arada sarıklı adam telaşlanmıştı .Otobüste de, homurdanmalar vardı. Hemen söze girdi.”Tamam, bu hoca efendi doğru davranmamış. Günah işlemiş. Ama, şu anda sen de günah işledin. Neden dersen, peygamber efendimizin emridir. Müslüman müslümanın kabahatini örter. Gıybete düşmez. Sen de hocanın bu davranışını açıklamakla günah işledin” dedi.

Karadenizli ”Bana bak çok konuşma. Almayım seni ayağımın altına. Şoför efendi, sana diyrum daa. Kaldır şu kasetleri. Koyacaksan bir memleket havası kaseti koy da ortalık neşelensin” diye bağırdı.

Başlangıçta, sarıklı adamdan ve temsil ettiği cemaatten korkan şoför bu kez korkmadı ve kaseti kaset çalardan çıkardı. Kendi kasetlerinden, neşeli bir Karadeniz havası içeren bir kaseti kaset çalara taktı ve sesini sonuna dek açtı.

Hoca kılıklı adam, homurdanarak yerine oturdu. Ortalık yatıştı.

Sonra; bu Cemalettin Kaplancı’lardan olduğu söylenen bir grup insan Türkiye’de yakalandı. Gazetelerin anlattığına göre; özel bir uçak kiralayıp Anıtkabiri bombalama hazırlıkları içindelermiş.

El Kaidenin İkiz kuleleri yıkması öyküsüne ne denli benziyor değil mi?

İşte böyle; cahil ve günahkar  hocalar,  insanı dinden imandan ederlermiş.

Yazan: Uçar Demirkan

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..