Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Kaybolmuşsun sen...

Kaybolmuşsun sen...
 

Dertleşelim mi seninle biraz? Dert derken, belirgin bir derdin adresini veremezsin bana belki de, sende hiçbir zaman pek belirgin olmadı çünkü böyle şeyler. Her şey birleşip karıştı, bulamaç haline geldi içinde, erteledikçe, daha önemlisi paylaşmadıkça. Sıkmamak için kimseleri dudaklarını mühürledin. İnsanlar çevrelerinde sıkıntı görmek istemezler diye, ya da kimisi ‘benim sıkıntım herkesten çok’ gibi rekabetçi bir düşünceye sahip olduğu için onlarla da konuşamadın. ‘Ne kadar neşeli, yaşam dolu bir insan’dın, anlatmak istedin, ‘Aman sen mi, senin ne gibi bir derdin olabilir ki?’ dediler.

‘Ben kendimi bildim bileli... ’ diye sayısız cümleler kurulur ya, sen kendini hiç bilmiyorsun artık. 18-24 yaşları arasında belki biraz biliyordun kendini ya da sen öyle sanıyordun; ama artık 25 yaşın geçince, yani her yerde ‘yetişkin’ olarak gösterilmeye başlandığından beri kafanda her şey bir anda karıştı. 24 iken genç sayılırken 25 iken niye yetişkin olman bekleniyordu? Hem sen küçükken hep büyüklerle biraradaydın, onlarla olmaktan ve onlar gibi olmaktan memnundun. Şimdi de yetişkin değil, genç olmak, onlar gibi davranmak istiyorsun. Hayatında hep zamanlama hatası yaptın sen zaten.

40’lı-50’li yaşlarındakiler belki de bunları gülerek okuyorlar, ‘Daha çocuksun sen.’ diyorlar; ama değilsin. Hissettiğin yaş genç değil. Hayat ellerinin arasından kayıp gidiyor gibi geliyor sana, değil mi? Birkaç yıl önce bir yerlerde hayatının ipleri kopmuş sanırım ve kaybetmişsin kendini, bulamıyorsun.

İyi bir insanla evlisin belki de, her gün gidecek bir işin var, dost değil belki ama birçok arkadaşın var; ama bir yerlerde hep bir eksik var, ta içinde bir yerlerde. Fulya’nın zırhla ilgili yazısındaki gibi belki de sana ‘yavaş yavaş giydirilen zırh deriye dönüştü’ sende, ayıramıyorsun artık kendinden. Nerede sen başlıyorsun bilemiyorsun.

Sürekli eleştirmekten, her şeyin suçunu kendinde bulmaktan sıkıldın. Biraz da affetmek istiyorsun kendini, yaptıkların için, belki de en çok yapmadıkların için. Kendini kaybetmişsin sen, şimdi anlıyorsun belki de, birkaç yıl önce bir yerlerde; ama nerede ne zaman bilmiyorsun.

Yaşam ırmağın akıyor, sense onunla beraber yüzeyinde sürükleniyorsun o seni nereye götürürse oraya. Belki ta derine dalmalısın, belki de yanlardan sarkan dallara tutunup kendini çekmelisin; ama nerede durmalısın hayatta ya da hangi taraftan gitmelisin karar veremiyorsun, değil mi? Ta içinde derinlere bakamıyorsun; çünkü bir daha çıkamayabilirsin oradan, bulacaklarından da korkuyor olabilirsin. Dipsiz bir karanlık var orada seni bekleyen belki de, kimbilir? Ama bulmalısın kendini, durmalısın bir yerlerde yaşamın. En kötü karar, kararsızlıktan iyidir, öyle değil mi?

Blog Foto: Emmet Gowin

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..