Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Kemeraltı Çarşısı'nda İzmir'i Yaşamak ya da Hidayet Karakuş'un şiirlerine konuk olmak...

Kemeraltı Çarşısı'nda İzmir'i Yaşamak ya da Hidayet Karakuş'un şiirlerine konuk olmak...
 

Çarşılar kentlerin belleğidir; canlı, devingen, yaşamsal… Tarihi eski olan kentlerin mutlaka çarşıları da varsıldır. Geçmişten günümüze çarşılar insanları, dükkanları, gürültüleri, renkleri, görüntüleriyle hep ilgi odağı olmuş. Bugün de öyle. Özellikle eski zamanlardan kalan çarşılar bir çok kentimizde canlılığını, devinimini sürdürüyor. Ünlü çarşılardan birkaç ad vermek gerekirse Gaziantep’te Uzun Çarşı ve Bakırcılar Çarşısı, Ankara’da Samanpazarı, Diyarbakır’da Sipahiler Çarşısı, Adana’da Kapalı Çarşı, İstanbul’da Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı, İzmir’de Kemeraltı Çarşısı... Kuşkusuz sizlerin de ilk anda aklına gelen çarşılar çağrışım yapmıştır.

İzmir’in simge mekânlarından Kemeraltı Çarşısı, günün büyük bölümünü canlı, gürültülü yaşayan bir çarşıdır. Her geçişimde, alış verişimde bir başka keyifle yaşarım bu çarşıyı. Kızlarağası Hanı’ndan yan sokaklara çıktığımda, fincanda pişirilen kahvemi mutlaka içerim. Hisar Camii çevresinde ağız tadına uygun aş evleri bulunur. Çiçekçiler bir başka görsel şenlik sunarlar gözlerinize. Böylesine dolaşmalarda bir şiirsel duygu donatır yanı başımı. Görüntüler, yapılar, insanlar bana farklı bir yaşam sunar sanki. Her girişimde Kemeraltı Çarşısını yeniden keşfediyormuşum gibi bir duyguya kapılırım. Bu duygulu günlerimden birinde üstelik 1999 yılının Temmuz sıcağında bir Kemeraltı şiiri de düşmüş belleğime. Bir bölümünü paylaşırsam sıkılmazsınız umarım bu şiirin:

bir tas su içerim Vakıf Çeşmesi’nden
geçmişi hasret kokan
belleğimin bohçasında
pirpirim kokuları
elinde sıcak bir Antep kâhkesiyle
anam babam hısımlar…

düşleri yoran bir kara karga
meserret’te top oynar
kestane Pazarı’ndaki baharatçının
tarçın ve ıhlamur çiçekleri açar yüzünde.

adım gibi biliyorum az sonra
Kemeraltı çıldıracak
gürültü kamçıları şaklayacak şakaklarımda
gülüşler ve hüzünlerle
Temmuz güneşi terini atacak üstüme
tam demlenmişken dinginliğim ve serinliğim
bir başka erkenci sabahına
kumruları, güvercinleri ve şiirlerimi alıp
yeniden geleceğim
gölgeler ve sevdalarıyla İzmir’in.

Ben bunları demişim de, benden yıllar önce 1982’de şair dostum Hidayet Karakuş Kemeraltı Şiirleri adlı kitabını çıkarmıştı. Benim elime 2000 yılında imzasıyla ulaştı. Üstelik sevgili Hidayet’in elinde kalan birkaç kitaptan biriydi. Oradan bir şiir çekelim, paylaşalım sevgili Karakuş’un da dizelerini:

kemeraltı dolar birazdan / açıkta güvercinler bekler / bir kadın
gölgesini düzeltir / tecimevlerinde / çın çın gülmelere alışık //

tecimenler / iş bilir elleri / paraya imanlarıyla / pusudadır / rüzgâr bütün pusulaları / ezberlemiştir //
insanın ırmağı /hesaplı oluyor / kucakları / aşk ve yalnızlık dolu / kadınlar / yorgun akıyor // burada rüzgâr / kadınların rüzgârından / arka sokaklara sığınmıştır

Yazar, yayıncı Bülent Habora’nın “Kemeraltı Çarşısı ve Hidayet Karakuş” başlıklı ( Evrensel 25.02.2007) yazısında söylediklerine katılmamak olanaksız: “Kemeraltı Şiirleri, belki de türünde ilk ve son kitap. Çünkü, örneğin İstanbul’un ünlü ozanları Kapalıçarşı üzerine sanırım en fazla birkaç dize yazmışlardır. Orhan Veli ve birkaç şair daha özel, tek bir şiir çıkarmışlardır. Ama sevgili Hidayet Karakuş, bir kitabını adıyla-sanıyla Tarihi Kemeraltı Çarşısı’na ayırmıştır. Belki birkaç 10 yıl sonra birileri çıkar; bu bölgeyi “babalar gibi”, ne idüğü belirsiz Amerikan ya da Avrupalı yeni yetme fırlamalara satar ve “Tarihi Kemeraltı Carşısı”nın defteri dürülür. Ama hiçbir “baba”nın, (Marlon Brando kadar karizmatik bile olsa) Kemeraltı Şiirleri’ni yok edemeyeceğine inanıyorum.”

Dilerim Habora’nın dediği gibi Kemeraltı Çarşısı’nın defteri dürülmez, daha uzun yıllar kent yaşamındaki önemini korur, kültürel dokusu, canlılığıyla yaşamaya devam eder.

Biraz Kemeraltı Çarşısı’na ilişkin bilgiler de vermek istiyorum sıkılmazsanız. Bu yazıyı okuyanların çoğu bu bilgilere ulaşmışlardır mutlaka. En azından kulak dolgunlukları vardır. Uzakta olan, ününü duyan, göremeyen ya da tarihçesine ilgi duyanlar için kısa bilgiler olsun.

İzmir’in merkezinde Anafartalar Caddesi ve Mezarlıkbaşı semtinden başlayarak deniz kıyısını da kapsamına alan ve Konak Meydanı’na değin ulaşır Kemeraltı Çarşısı. 1650–1670 yılları arasında kurulduğu söylenir. Ünlü Kızlarağası Hanı 1744’de yapılmış, daha sonra bunu diğer hanlar izlemiş.

19. yüzyılda İzmir’in ticaret yaşamının can noktası olan bu çarşı, eski hanlar ve bedestenleri kapsamakta idi. Buradaki dükkânlar daha çok yerli halka ve dar gelirli ailelerin gereksinimini sağlıyordu. Çarşı demirciler, kömürcüler, çiviciler, baharatçılar ve saman pazarı gibi ticarethanelerden oluşuyordu.

Günümüzde Kemeraltı Çarşısı bu özelliğinden ve görüntüsünden oldukça uzaklaşmış ve İzmir’in önemli bir alış veriş merkezi haline gelmiştir. Tonoz ve kubbeli bazı dükkânlar özelliğini korumasına karşın, çoğunlukla modern iş merkezleri, mağazalar, kafeteryalar ve sinemalar bulunuyor şimdi çarşıda. Ayrıca Türk el sanatları örneklerini yansıtan seramiklere, çini panolara, ağaç ve madeni yapıtlara, düz dokuma yaygıları ile halı ve kilimlerin satışının yapıldığı dükkânlara sıklıkla rastlamak olası… Zaman zaman elden geçen, onarım ve değişimler gören Kemeraltı Çarşısı, önümüzdeki günlerde yeni düzenlemelere de gebe.

Sizin de yolunuz Kemeraltı Çarşısı’na düştüğünde belki bir kahve içimliği Şükrü Bey’in Yeri’nde, belki Kızlarağası Hanı’nda ya da Hisar Camii çevresinde, bir kitapçıda, Anafartalar Caddesi’nde şerbet içerken, börek yerken karşılaşabiliriz. Ne dersiniz? Hadi buyurun öyleyse İzmir’e ve Kemeraltı Çarşısı’na…

Oğuz TÜMBAŞ

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..