Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '07

 
Kategori
Haber
 

Kenan Evren, 12 Eylül ve bir anı

Kenan Evren, 12 Eylül ve bir anı
 

Kenan Evren Türkiye’nin kaderine etkilemiş biridir. Ülkenin son çeyrek asrına imza atmış, Atatürk ilkelerine bağlı hareket ettiği zannıyla, onun ilkelerine en büyük zararları vermiş ve ülkeyi bir o kadar yıl geriye götürmüş bu zatla ilgili, dolaylı bir anım var. Bu anım, 12 Eylül ihtilalinin nasıl tezgahlandığına da belki de ışık tutuyor. Bugün manşetlere düşen dehşetengiz açıklamalarını artık kendisinin ulaştığı yaşta, melekelerinin zayıflamış olduğuna yormaktan başka çaremiz yok. Ama o zaman neler yaşandığı hakkında, bu anıyı dinledikten sonra karar verin.

1980’li yıllarda ABD’de okuyor, daha sonra da çalışıyordum. 1983’de doktoramı almış, binbir güçlükle ama aynı derecede büyük bir şansla kendime Santa Barbara, Kaliforniya’da çok güzel bir iş bulmuştum. O sıralarda, kızım da doğmuştu. Kendisine bir dadı tutma gayretine girdim ve hiç ümidim yoktu ama bu dadının da Türk olmasını istiyordum. İşte tam bu sırada Santa Barbara’da bulunan türklerden aynı şehirde bir generalin çocuğuna bakmakta olan bir türk dadının iş aradığını öğrendiğimde sevinçten uyuyamaz olmuştum.

Kendisi daha önce Türkiye’de bulunmuş bir amerikalı generalin yanında çalışan bu bayanla tanışmak için sözleştik ve Santa Barbara sırtlarında harika mimariye sahip bir evde tanıştık. Hilmiye hanım Ankara’da Keçiören’de otururken bir vasıta ile o sırada JUSMMAT komutanı olan amerikalı paşa ile tanışmış. Paşanın ismi hafızamda tümgeneral Patterson olarak kalmış. Bu anlatacağım olayın üzerinden 24 yıl geçtiği için isimde yanılıyor olabilirim ama büyük ihtimalle doğrudur.

Paşanın eşi alman asıllı ve mesleği hemşirelikmiş. Ankara’da bulunduğu sırada (ki bunları kendisi bana ve kızımın annesine anlatıyor.) diğer yabancı misyon personelinin eşleri gibi partilerde ve toplantılarda boy göstermeyip, özellikle çocuk yuvalarında zaman geçirirmiş. En çok gittiği yer de Keçiören Çocuk Esirgeme Kurumu Yuvası imiş. (Hani şu Melih Gökçek’in de bir zamanlar başında olduğu kuruluş.) Bayan bize tanışma sohbetinden sonra çok kalın bir fotoğraf albümü çıkararak göstermeye başladı. Biz dehşetle donmuştuk. Fotoğraflar Auschwitz kampı resimleri gibiydi.

Lütfen sabırla okuyun; Kenan Evren’le ne bağlantısı olduğunu göreceksiniz.

Yüzlerce resim, kemikleri birbirine girmiş, yatak yarası olmuş perişan haldeki çocuklara aitti. Bayanın hikayeleri arasında regl dönemlerinde binanın bodrumundaki odalarda su borularına zincirlenmiş ergen kızçocukları ve yapılan daha nice zulüm de vardı. Hatta, yuvanın çöp bidonunda bulunan bir bebek cesedinden bile bahsetmişti.

Bayan bu yuvadan bazı çocukları alıp (kendi ifadesi ile “kurtarıp”, ki doğru) amerikalı ailelere evlat olarak vermişti, bazı çok üst düzey yetkililerin aracılığıyla. Bu çocuklardan birini de kendisi evlat edinmişti. İşte Hilmiye hanım bu çocuğa bakmak için dadı alınmıştı ve aile Türkiye’den ayrılınca onlarla birlikte Amerika’ya gelmiş, çocuk da belli bir yaşa gelince Hilmiye hanım aynı işi yapacağı bir başka yer aramaya başlamıştı. Hilmiye hanım daha sonra bir yıl kadar kızımın dadılığını yaptı.

Ancak, hikayenin burasında bayan bize çok önemli olan bazı bilgiler vermişti. Bu işleri yapabilmesi için destek aldığı kişinin Kenan olduğunu söyledi. (Yıl 1984.) Biz “Hangi Kenan?” deyince, “Kenan Paşa, cumhurbaşkanı!” dedi ve ilişkilerinin detayını anlattı. Kenan Paşa’nın, o yıllarda neredeyse her hafta sonu tebdilikıyafetle evlerine geldiğini ve eşi ile uzun sohbetler yaptığını anlattı. Ve en ilginç olanı da, kendilerinin 12 Eylül’den bir hafta önce bir başka göreve atanmaları nedeniyle Türkiye’den ayrıldığını belirtti. Tekrar edelim, Türkiye’deki ABD askeri misyonunun en üst düzey subayı ile o zamanki Genelkurmay başkanı çok sık ve özel ortamda görüşüyorlar ve amerikalı subay 12 Eylül’den bir hafta önce görevle Türkiye’den ayrılıyor.

Bu anı burada bitiyor. Ama bir ilginç ayrıntı daha var. Bayan anlatmaya devam etmişti: Kenan paşa cumhurbaşkanı olduktan sonra onu ziyarete Türkiye’ye geliyorlar. Bayan da beraberinde o sırada bize gösterdiği albümü getirip, “Kenan bak sen şimdi artık cumhurbaşkanısın. Ülkende böyle rezaletler yaşanıyor. Buna dur demeyecek misin?” diyor.

O yılları hatırlayanlar hatırlayacaklar. (Ben yurtdışında olduğum ve haberleşme o yıllarda şimdiki gibi olmadığı için çok sonraları duyduğuma göre) Kenan Evren bir gece gazetecileri ve o zamanki tek TV kanalı TRT kamera ve muhabirlerini de yanına alıp Keçiören Çocuk Yuvasına baskın yapıyor ve o manzaraların aynısını görüyor. Ondan sonra o yuva elden geçiriliyor ve yönetim değişiyor vs.

İşte bugün ülkemizin eyaletlere ayırılacağı “kehanet”inde bulunan Kenan Paşa’nınki acaba kehanet değil de yine bir “dost” elinin dokunması mı?

 
Toplam blog
: 14
: 3754
Kayıt tarihi
: 29.06.06
 
 

1953 Trabzon doğumluyum. TED Ankara Koleji (1971), ODTÜ Makina Müh (1976) lisans, University of New ..