Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Gülşah Özcanalp Göktekin

http://blog.milliyet.com.tr/gulsah.goktekin

06 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kimden kimin haberini alıyoruz?

Kimden kimin haberini alıyoruz?
 

Haberler


Günün her saati televizyonda haber ve tartışma programlarının izlendiği, günde 3-5 gazete alınan, kahvaltı sofrasında dahi siyasetin ve güncel konuların tartışıldığı, anne-babanın aktif siyasetin içinde olduğu bir evde büyüdüm. Gazetelerimiz her karesinin okunduğunu gösterir biçimde deformasyona uğramış bir şekilde büyük yığınlar halinde kağıt alan seyyar alıcılara satılırdı. Onların gelmesini iple çekerdik, zira balkonda yer kalmamış olurdu. 

Küçükken siyasi konularda şiirler yazar, siyasilerle çekilen resimlerimi saklar, bakan ve milletvekillerinden gelen kutlama mesajlarımı arkadaşlarıma gösterirdim. Ortaokulda iken hedefim başbakan olmaktı. Hatıra defterimin karşılama cümleleri genelde geleceğin başbakanı diye başlıyordu. 

Ne olduysa oldu bir gün meclis televizyonunu izlemeye başladım. Sürekli düzeyli ve derin tartışmalara sahne olan meclisimiz şans eseri o gün kavga ediyordu. Konuşulan meseleler memleket meseleleri olmadığı gibi gerçekte mesele bile değildi. Küfürler, bağrışmalar, itişme kakışmaların arkasından yayına ara verildi. 

Şu anda izlediğimizda sadece cık cık cık yapdığımız ya da sinirlensek bile daha olağan karşıladığımız bu sahne o gün bende tarifsiz bir yara açmıştı. Henüz büyümeden hayalimden vazgeçmiştim. Başka onlarca işle uğraşabilir, meslek sahibi olabilirdim ama asla siyasete bulaşmamalıydım. 

Bu hazin düş kırıklığından sonra yine de ailemle birlikte tartışma ve haber programlarını izlemeye devam ettim. Ancak ailemden farklı olarak yavaş yavaş kuramları okumaya başlamıştım. İçimde başka birşeyler uyanmaya başladı. Bir zaman sonra farkettim ki bu haberler bana benim bilmemi istediklerini haber ediyorlar. Benim, annemin, babamın neyi bilmesi gerekiyorsa onu anlatıyor, bilmememiz gerekenlerden ise hiç bahsetmiyorlardı. En basiti zam zamanında patlayan skandallardı. Sonraları saklananın sadece zam olmadığını da anladım. Toplumun en hassas olduğu konular bile kimi zaman manşet gibi zaman ise sessiz sakin bir arşiv oluyordu. 

Eş zamanlı olarak televizyonlarımız magazin programlarını yörüngesine girmeye başlamıştı. Artık bu biçimlendirilmiş haberlerin bile halka verilmesinin doğru olmadığına kanaat getirilmişti. Her yer Televole vb. programlarla dolmuş ve benim beğenmediğim haber bültenlerinin de önemli bir kısmını işgal etmeye başlamışlardı. Magazinin asimilasyonu çok eğlenceliydi. Zira kimseyi ikna etmenize gerek yoktu. Görsel bir baskıya uzun süre maruz bırakıldı bu ülke. Eğer şu anda 18 yaşına gelmiş genç kızların önemli bir kısmı soluğu estetik operasyonlarda alıyorlarsa geçmişe gidip bu kızcağızların küçücük beyinlerine şırınga edilen manken kızlarımızı hatırlamamız gerekir. 

İşte bu dönemde, yaklaşık 2 yıl neredeyse hiç televizyon izlemedim. Sadece belli başlı gazetelerin köşe yazarlarını ve bolca kitap okudum. İnanın bana hiçbir şey kaybetmedim. 

Ancak sistemin sizi içine çekmesi için tek yol bu değildi. Normalleşme sürecinin içine sızmış bir aile ve duygusal ilişki etkenleri vardı. Eğer aileniz ve sistemin içinde olan aşkınızdan vazgeçemezseniz elinizi verip, kolunuzu kaptırabilirsiniz. Benim sisteme yeniden girişim de sevgi ile oldu. Canım yanmadan... Nasıl entegre olduğumu bilip sesimi çıkaramadan... 

Yine de bir kez bunun farkına varan hiç kimse farkında varamamış kişi kadar sorunsuz entegre olamaz hayata. O nedenle yine haber ve tartışma programı izlemiyorum. Hızlı bir internet haber turu, özgün siteler ve genel bir çerçeve... Hepsi bu... 

Eğer temeliniz varsa ve okumanın sadece yazı okumak anlamına gelmediğini, herşeyin okunabildiğini biliyorsanız tüm güncel haberlerin siz zorlanmadan, size ulaştığını göreceksiniz. Kayseri'de öldürülen çocuklar, Libya'daki savaş ya da AKP'nin bu seçimde alacağı oy oranından habersiz kalmazsınız. Ancak, çocuk katilleri ile gelen idam tartışmasının neden gündeme oturduğu ve idamı kaldıran partinin şu anda iktidar partisinin asıl rakibi olduğu üzerine kafa yorabilirsiniz. Kaddafi ve Libya'nın başına gelenlerin diğer Ortadoğu-Arap dünyasındaki başka ülkelerin başına geldiğinin altının çizilmesinin kimin iktidarını ve liderliğini güçlendireceğini, istikrarın önem kazanmasının kime yarayacağını düşünebilirsiniz. 

Daha da ileri giderseniz ulus ötesi şirketlerin ekonomiye hakim olmalarından beri aslında ulus-devletlerin esamesinin okunmadığını da farkedebilir, kimin kimi yönettiğini anlamakta zorluk çekmeye başlayabilirsiniz. 

Eğer bu önerileri almak istemezseniz size diğer önerim bilinçli bir yurttaş olarak akşam ana haber bülteni ile ekran başına oturmanız ve arkasından hararetli bir tartışma programında sizin gibi düşünen konuşmacının hiddetini tüm benliğinizle paylaşmanız ve ertesi gün aileniz ve arkadaşlarınızla programı enine boyuna tartışmanızdır. 

Haberdar olunası haberleri paylaşmak dileğiyle... 

 
Toplam blog
: 22
: 830
Kayıt tarihi
: 01.04.11
 
 

Felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih, strateji oyunları, kişisel gelişim ilgi alanlarım. Kişisel ..