Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

17 Şubat '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kin ve nefret...

Kin ve nefret...
 

Ben, bu ülkenin en büyük en köklü en iyi Bankasında çalışmak şerefine nail oldum. Hem Bankamızın hem de çalışanlarımızın gerek bana gerek “kişiliğime” inanılmaz katkıları oldu. Bu katkıların hiç biri “maddi” kazanımlarım değildir, para dediğiniz ne ki gelip geçici bugün var yarın yok, manevi öğretilerin ve öğrenimlerimin hayatıma katkıları çok önemlidir.

Örneğin bana kin ve nefretten uzak durmamı öğrettiler. Her ikisinin insan hayatında (iş aşk ve evlilik hayatında) ne kadar büyük engeller olduğunu, sosyal yaşamda olduğu kadar gerek müşterilerimizin gerekse birliktelikleri paylaştığımız personelimizin duygu ve düşünceleri gösterdi. Ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. O yüzden de kişiliğimden prensiplerimden tutkularımdan ve alışkanlıklarımdan taviz vermediğim gibi fiilen çalıştığım 28 yıllık iş hayatımda hiç kimseye kin ve nefret duymadım. Şimdi kendi evladıma da bırakabileceğim en büyük mirasım bu…

Diyeceksiniz ki sizden nefret eden hiç olmadı mı? Nasıl olmaz, kıskançlık hoşgörüsüzlük, bencillik, çekememezlik olduğu sürece iyilik ve dürüstlük daima kin ve nefretle karşılaşacaktır. Kimileri saçıma taktı, kimi uzun boylu olmama, kimi çağdaş modern giyimlerime kimileri hanımlarla olan birlikteliklerime taktı, kokuma bile karışan oldu ama ne acıdır ki hiç kimse ne çalışmamdan ne bilgimden aksi yönde bir tek söz bile edemedi…

Yıllar önce İskenderun’da çalışırken bu konuda kaleme aldığım ve yerel gazetede çıkan bir makalemi aynen paylaşıyorum ki aradan tamı tamamına otuz üç sene geçmiş ama ne acıdır ki en ufacık bir değişiklik yok. Hala bazı insanlar, hala bazı çalışanlar ve hala kendi camiamızda bir kesim kin ve nefret içinde kıskançlık çekememezlik ve beğenmemezlik hoşgörüsüzlükle boğuşuyor…



“Nefret ettiğin şey kendinde kabul etmediğin şeyin dışavurumudur. Bunu kabullenmek ve görebilmek zordur, görebilmek için görünenin ötesine bakmak gerekiyor.

-Kimi değişimi temsil eden her şeyden nefret eder, kendini değiştirmek istemediği için.

-Kimi zayıf olarak gördüğü her şeyden nefret eder, kendi zayıflığından nefret ettiği için.

-Kimi, her türlü otoriteden nefret eder kendi gücünden korktuğu için.

-Kimi kendisinden farklı her şeyden korktuğu için nefret eder kabul etmez, kendisini güvende hissetmediği için…

-Kimi gölgede kalmayı yeğlediği için aydınlığı sevmez, senin de onu kendisine benzeteceğinden korkar, en kolay yolu nefret etmekte bulur…”



Aslında nefret ettiğin değil ki sorun olan, sorun olan nefreti duyan yani nefretle yaşayan sensin. Nefret ettiğin her ne ise kendi içindeki parçanın adını koyuyorsun. Nefret ettiğin şey kendi içinde reddettiğin ya da yadsıdığın şeydir.

Şurası hem bilimsel hem sosyal bir gerçektir;

“Kişi nefret ettiğinde korku içindedir. Korku içinde olmak acı içinde olmaktır. Nefret kendini bir şekilde yaralama biçimidir.”

Birlikte çalışmak imkânını bulamadığım bir ağabeyimizin çok güzel bir tavsiyesi olmuştu bana aynen yazıyorum; “Nefrete bir başka anlayışla, gözle bak. Sen, sen ol nefretle dolu insanlara uyma, hatta dikkate bile alma, bir boyutta bunu senden talep ediyor olsalar bile. Temelde nefret bir yardım çığlığı, içsel bölünmenin acizliğin bir ifadesidir.

İnsanoğlu hiç kimseden kendinde yadsıttığı parçasından nefret ettiğinden daha fazla nefret edemez. Başkalarına duyduğu nefret içsel öz nefretin dışavurumudur.”

Peki, ne yapmamı istersiniz dediğim de ise söyledikleri gün gibi aklımdadır; Nefrete etmenin yanlış olduğunu düşünmek nefretten nefret etmektir. Nefretini gösterdiğinde reddedilmekten korktuğun için nefretini sakın bastırma. Bu korkuyla eş değerdedir. Nefretini bastırdığında nefret ettiğin parçanla irtibatını kaybedersin ve nefret derinlere gömüldükçe korku ve acıların artar.  En kolayı ve en doğrusu nefretin üzerine “sevgi” ışığını gönderirsen, nefretin kökleri de açığa çıkar ve iyileşmeye başlarsın. Nefret kişinin acı içinde olduğunu görmesini sağlar. Acıyı tanıdığında ondan özgürleşirsin. Nefretten nefret etmek nefret etmeyi sona erdirmez ama seni nefretten özgürleştirmek için bir basamak da olabilir. İnsanların nefret etmeye son vermesini istiyorsan onları sevmelisin. Bunu yapamıyorsan onları kendi hallerine bırak ve dön kendine bak…”

Bunu söyleyen de bankamız çalışanıdır ve tüm ülkemizin yakından tanıdığı geçen yıllarda kaybettiğimiz çok büyük bir yazar ve unutulmaz bir şairdir.



Umarım kısır döngülere kısır çekişmelere ve anlamsızca suçlamalara yanıt olur. Şu yalan dünya da birbirimize her zamankinden daha fazla sahip çıkmaya, yardımcı olmaya ihtiyacımızın olduğunu anlar, her türlü paylaşıma ve yaklaşıma olumlu gözle bakmayı yapıcı olmayı şiar ediniriz. Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış bize hiç kalmayacak, bilmem anlatabildim mi?

İyi pazarlar efendim…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..