Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '07

 
Kategori
Kitap
 

Kırmızı ve siyah

Kırmızı ve siyah
 

Soylu değilseniz, geleceğinizi garanti altına almak için önünüzde iki seçeneğiniz vardır. Birincisi, siyah robunuzla din adamı olup ruhban sınıfına yükselmektir, ikincisi ise kırmızı urbanızla iyi bir subay olup, asker sınıfına yükselmektir. Bunlardan birini başarabilirseniz ve hem de ardınıza güçlü kişilerin desteğini alabilirseniz, ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar parasal bir gelire sahip olursunuz, yükselirsiniz; kazandığınız bazı toplumsal haklar ile soylulara güzelce hizmet edersiniz. Başaramazsanız renksiz, ezilen bir köylü olarak yoksulluk içerisinde yaşarsınız, toplumsal haklardan mahrum bırakılmış bir şekilde soylulara yine hizmet edersiniz.

Renginiz geleceğinizdir.

Babasının kereste atölyesinde çalışan ergenlik dönemini yeni aşmış, yakışıklı, kıvrak zekalı, kutsal kitabı ezbere bilen, kitap okuyan, dönemin düşünce akımlarına yakın, aydın, gururlu, hatta kibirli, içinde bulunduğu köylü sınıfının gerçekliklerinin farkına varmış, aristokrasiye karşı öfkeli, aile dayağının kanıksandığı, ebeveynlerin çocuklarına karşı sevgi ve sorumluluk hissetmediği aile düzeni içerisinde yetişmiş, belki de bu yüzden inişli çıkışlı duygulara sahip, içi yükselme hırsı ile dolu geleceği parlak bir genç: Julien Sorel.

Kahramanımız, kıvrak zekası ve üstün ezber yeteneği ile yaşadığı kasabanın belediye başkanı Mösyö de Renal’in dikkatini çeker ve çocuklarının eğitimini üstlenmesi için babasından oldukça yüklü bir para karşılığında kiralanır. Aynı evde geçen günler sonrasında, aşkı hiç tatmamış, eşine ve evine karşı sadece üstün görev duygusuyla bağlanmış , dindar, güzel eş Madam de Renal ile başlayan küçük sohbetler, zamanla flörte, oradan da duygusal bir bağa dönüşür. Başlangıçta Julien Sorel’in kendini kanıtlamak amacıyla kullandığı bu ilişki kaçınılmaz olarak aşka dönüşür. Kendini gösterme isteği ile sakınmadığı denetimsiz davranışları, yaşadığı ilişkinin giz perdesini aralar ve herkesin birbirinin açığını yakalamaya çalıştığı çevrede dedikoduların başlamasına neden olur ve sonunda Mösye de Renal’e gönderilen imzasız mektuplar ile Julien Sorel evden ayrılmak zorunda kalır. Madam de Renal’in de kendini tamamen dine adamasına neden olur. Sırf bu aşkın günahından arınmak, Sorel’i unutmak için.

Evden ayrılış sonrasında Sorel, din eğitiminin verildiği bir manastıra gider. Onun için bu seçim, en ideal seçimdir. Özlediği, hedeflediği gelecek onu beklemektedir. Bir yandan Madam de Renal’e duyduğu içten içe aşk özlemi ile çırpınırken, diğer yandan ruhban sınıfının yalan, iftira, riyakarlık, adam kayırma gibi gerçekleri ile yüz yüze gelir. Hayatın zorlukları manastırda karşına çıkmıştır. Ruhban sınıfına hükmedenlerin insan yaşamı ile nasıl oynadığını görür, akla duyulan nefretin farkına varır. Sonunda dayanamaz ve idealist bir rahibin yardımlarıyla Paris’e gider, zengin ve soylu bir Markiz’in yanına sekreterlik görevi ile yerleşir.

Çalışkanlığı ve kıvrak zekası ile işinde başarılı olan Sorel’i, Paris’te soyluların arasında alt sınıftan herhangi birinin özlem duyacağı ideal bir yaşam beklemektedir. Soylulara karşı duyduğu öfke, onun yükselme hırsını besleyen sonsuz bir güçtür.

Evin son derece güzel ve alımlı kızı, aristokrasi gelenekleriyle büyütülmüş, soylu erkeklerin peşinde koştuğu zarif matmazel Mathilde, Sorel’in gösterdiği tavizsiz duruşun cazibesine kapılır. Bu kapılış Sorel ile Mathilde arasında soylu – köylü sınıfın çatışmalarını da kapsayan bir ilişkiyi başlatır. Mathilde’nin aşkını kendine karşı oynanan bir alayın, küçük düşürme yönteminin parçası olduğunu düşünen Sorel’e göre bu ilişki, dikkat eder, rolünü iyi oynarsa, soylulara karşı kazanılmış zafer olacaktır. İnişli çıkışlı, ayrılıp birleşme ile süren fırtınalı beraberliğin sonunda Sorel, kendi çocuğuna hamile kalan Mathilde’ye aşık olur. Sorel ilişkilerini Markiz’e açıklamaya karar verir ve Mathilde ile evlenmek ister. Markiz zorlukla ikna edilir ve Sorel’e, kızına yakışacak asil bir soyadı ile beraber subay nişanı vaat edilir. Sorel’i kırmızı urbalı bir yaşam beklerken, Madam de Renal’den alınan bir mektup olayların seyrini aniden değiştirecektir.

Stendhal’in, iki aşk örgüsü arasında kurduğu bu eser, aslında zamanın Fransa’sında olup bitenleri müthiş cümlelerle ve betimlemelerle gözler önüne seriyor. Romanda, siyasetten, dine, iş dünyasından, aristokrasi ve yönetim birimlerine kadar bütün katmanlarda var olan çıkar ilişkilerin insanları nasıl öğütmeye ve bitirmeye çalıştığını görüyoruz.

Kırmızı ve siyah, Stendhal’in ölümsüz klasiği; gerçekçilik akımının öncüsü bu roman, 19. yüzyıl Avrupa’sının sosyal gerçekliklerini ve yaralarını sözünü esirgemeden okuyucuların yüzüne çarpıyor, iyice sersemletiyor. Fransa toplumunun her biriminin çelişkilerini, çarpıklıklarını büyük bir cesaretle bizlere anlatıyor ve romanı bitirdikten sonra kendimize soruyoruz.

Aynı çelişkiler günümüzde de sürmüyor mu?

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..