Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kongre...

Kongre...
 

Dün Ankara Hilton-Sa' da önemli bir zirve vardı; Ankara Valiliği' nin ev sahipliği yaptığı zirve ''Anadolu Sağlık Turizmi'' başlıklıydı. Klasik turizm anlayışının dışında ''sağlık turizmi''nin de Türkiye için giderek artan önemi, sahip olunan kaynaklar, tesisler, sorunlar ve beklentiler konuşuldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı zirvede Sağlık Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, İçişleri Bakanı konuyu kendi sorumluluk çerçevelerinden ele alarak değerlendirdi. Başbakan zirvede yaptığı yaklaşık yarım saatlik konuşmada ülkemizde turizm olgusunun ''güneş, deniz, tarih'' üçgeninden çıkarılarak farklı boyutları ile de ele alınması gereğini vurguladı. Özellikle jeotermal kaynakların tesis ve yetişmiş personel ile desteklenerek yerli ve yabancı turistler için cazibe merkezleri haline getirilmesinin turizme büyük katkı sağlayacağını belirtti.

Bakan Atilla Koç sağlık turizmi kaynakları açısından Türkiye'nin şanslı bir ülke olduğunu, hemen yanında oturmakta olan misafir turizm bakanı Tijani Hattat'ın ülkesi Tunus'ta jeotermal kaynak bulunmadığı halde bildiğimiz deniz suyunun ısıtılarak ve işlemden geçirilerek sağlık turizminde kullanıldığını, ülkemizde birçok jeotermal kaynak bulunduğu halde bunların henüz turizme katkı sağlayacak aşamaya gelmediğini açıkladı. Kendisini sık sık uyuklarken yakalayan basına gene gönderme yaptı ve bu kez ben şahidim ki toplantıyı dikkatle izledi, uyumadı:) Tunus Turizm Bakanı çok hoş bir insandı, çıkarken bana bile teşekkür etmeyi ihmal etmedi...

Sağlık Bakanı konuşmasında insan kaynakları konusundaki eksikliklere vurgu yaptı ve özellikle fizyoterapist sayısının yeterli olmadığını açıkladı. Ülkemizde jeotermal kaynakların çoluk çocuk içine doluşulup saatlerce kalınan hamam anlayışından kurtarılması gerektiğini, tesisi, doktoru, uzmanı ve bütün görevlileri ile birer sağlık merkezi haline getirilmesinin önemini belirtti. Şifalı suların insanlar tarafından tamamen serbest ve kontrolsüz olarak kullanılmasının sakıncalı olduğunu, şifa bulacağım derken tersine hastalanmanın bile mümkün olduğunu, yurtdışındaki jeotermal sağlık merkezlerinde banyoların doktor ve hemşire gözetiminde her hastalığa farklı zaman uygulamaları ile kullanıldığını, bizdeki gibi tesislerdeki oda banyolarından kaplıca suyu akmadığını anlattı. Çek Cumhuriyeti'nden konuk konuşmacı olarak gelen Prof.Dr.Ladislav Spisak kendi kliniğindeki uygulamalardan örnekler vererek bakanın sözlerini doğruladı. Şifalı sıcak sularda saatlerce yüzmeyi pek bir seven ben ise ''anaaaaa'' diyerek dinledim anlatılanları, bu çok yanlışmış meğer...

Ankara Valisi Kemal Önal başarılı bir kongreye evsahipliği yapmaktan memnundu. Ankara'ya çok yakın olan Ayaş, Beypazarı, Kızılcahamam, Güdül gibi jeotermal kaynak merkezlerinin sağlık turizminde hakettikleri yeri kazanmaları ve bölgenin bu açıdan da kalkınması için yatırımcılara çağrı yapan vali vatandaşın tatil anlayışını değiştirip buraları tercih etmesi için ulaşım, konaklama, personel vb. konularda bölgelere destekte bulunulmasını istedi. Pamukkale'de yaşanan olumsuzlukların başka bölgelerde yaşanmaması için şimdiden akılcı tedbirler alınması gereğine dikkat çeken vali sağlık turizminin ülkemizin sahip olduğu doğal kaynakların üçte birine dahi sahip olmayan yabancı ülkelerde uzun yıllardır başarı ile uygulanan, önemli bir turizm sektörü olduğunu dile getirdi ve Hindistan, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Tunus, Fas gibi ülkelerden çarpıcı örnekler verdi. Yani ne anlıyoruz buradan; termal suyumuz var, öööyle boşa akıyor ya da orası burası ağrıyan kişiler kulaktan dolma bilgi ve tavsiyelerle gelip kendilerini bodoslama suya atarak şifa umuyor. Oysa bu su kaynakları ile binaları ısıtmak bile mümkün, bazıları içilebiliyor ayrıca, sadece yüzmek için kullanılması yazık. Kaldı ki; bilinçsiz ve kontrolsüz kullanıldığı için çoğu zaman yarar yerine zarar veriyor. Termal kaynak denince sadece suyun anlaşılması da başka bir hata, mineralli çamurlar, tuzlar falan var ve ''spa&wellness'' klinikleri bunları da kullanıyor. Bildiğimiz yuvarlak kaydırak taşlarını aromatik yağlarla yağlayıp ısıtarak masaj yapıyor millet, biz şakır şakır akan sularımıza halen ''hamam'' kavramından öte bakamıyoruz...
Modern ve konforlu tesislerin sayısının artması sevindirici ancak yeterli değil. Alternatif tatil anlayışlarının ülkemizde yerleşmesi zaman alacak gibi görünüyor. Tıklım tepiş beş yıldızlı tatil köylerinde, klorlu havuzların etrafında ızgara köfte misali döne döne yanan, herşey dahil açık büfelerde tabaklarını kule gibi doldurup tamamını yiyemediği için israfa neden olan, iki tur koşmak ya da biraz egzersiz yapmak yerine şemsiye altında pineklemeyi seçen, etrafta tarih ya da tabiat varlığı olarak ne var ne yoku zerrece merak etmeyip otelden burnunu bile çıkartmayan klasik tatilcilere bunları anlatmak kolay değil tabii. Ama farklı anlayışların da giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Umarım sağlık turizmi içinde tarih, doğa, dinlenme, eğlenme ve tedavi faktörlerini barındıran komple bir turizm alanı olarak hakettiği yere gelir, sadece seksen yaş ortalamasındaki kuzey Avrupa'lı turistlerin rağbet ettiği bir alan olmaktan çıkar, herkese, hepimize cazip gelecek şartlara kavuşur.

Konuştum, dinledim, öğrendim, yeni insanlarla tanıştım. Emeklerimizi ve yeteneklerimizi birleştirerek, sonunda oldukça yorulmuş olsak ta başarının tadını beraber çıkardığımız sevgili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Vatana millete hayırlı olmasını dilerim...

 
Toplam blog
: 23
: 772
Kayıt tarihi
: 24.02.07
 
 

Kendimi olduğum gibi seviyor ve onaylıyorum. "Gibi olmak" bana göre değil. Sevmeye evvelâ kendisinde..