Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '08

 
Kategori
İstanbul
 

Kültür başkentine bak! (Kent Planlama-İstanbul)

Kültür başkentine bak! (Kent Planlama-İstanbul)
 

Davutpaşa patlama mekanı


İstanbul Davutpaşa'da bir işyeri imalathanede patlama oldu. Konu ile ilgili ayrıntılı haberler medyadan öğrenildi. Ben taşradan gidince öylesi apartman sanayi semtlerini görünce hayretler içine kendi kendime soruyorum. Bu nasıl şehir yerleşim ve kent yönetim planlaması. Öyle anlaşılıyor ki zaten böyle semtlerin kentsel planlamayla alakası da yok.
Böylesi karmaşık durumda facialara yol açan bir kent nasıl olurda kültür başkentliği iddiasında bulunur. Suç kültür fakirliğinden değil, kültür mirasının üzerine böylesi plansız kentleşmeyi yıllardır oluşturanların yeteneksiz çalışma göstergesinde.

Şu fotoğrafa bakın. Binalar kaç katlı herbirinde kaç işyeri var, kaçar kişi çalışıyor. İşyeri çalışma yöntemi ve çeşidi nedir. Binalar arası cadde yok zaten, sokak genişlikleri imalat sitelerine uygun mu? Binalardan birbirine atlamak için süpermen olmaya da gerek yok. Bir iki enkaz da itfaiye de giremez durumda ki bu çok katlı daracık sokaklar da imalathane yerleri nasıl oluyor, ruhsat veriliyor hayret!

Hiç araştırmaya gerek yok nerede bu karmaşıklık var diye. Birinci sırada turistik semt olması gereken galata kulesi çevresi karaköy merdiven altı imalatçıları ile dolu varın gerini siz sıralayın. İstanbul'un bütün problemleri de bu karmaşık kullanım plansızlığından kaynaklanıyor.

Böylesi karmaşık durumda ki içi insan dolu kütlelere apartman işyeri (imalathane sitelerinde) diyelim bu tip yerlere, ama birde bu binaların içinde kaç kişi çalışıyor, resmi kayıtlar da var mı? daha büyük bir faciada mesela deprem gibi enkaz altında kaç kişi kaldığı nereden bilinecek.

İstanbul'da böylesi meskün semt arasına sıkışmış ne kadar yerleşke vardır, bilen kayıt tutan, envanter varmıdır?. Eğer varsa biliniyor sa bu konuda neden böylesi çalışma koşullarına müsadeye devam ediliyor. Bu durum kültür başkentliğine çok mu yakışıyor. Yıllardır bu kente hizmet ettiği ile öğünenler varsa geriye bir dönüp, karmaşaya bir baksınlar, baksınlarda geliyorum diyen faciaların potansiyelini görsünler.

Bir defa Sur içi yarımada da (İstanbul) elsanatları dışında ve usta-çırak çalışanları haricinde imalat yeri olmamalıdır. Yanıcı, patlayıcı malzeme veya alet edevat olması gereken işyeri bulunmamalıdır. Tamamı hizmet sektörü konut ve turizm alanı olarak planlanmalıdır. Burası genel katagorisi ile açık hava veya müze kente dönüştürülmelidir. Turizm ve ticari işyerleri bulunmalıdır.

Resimdeki görünüşe bakın imalathane işyerine ne kadar da uygun! Ben küçük sanayi sitesiyim mi desin! kobi miyim desin, betonyığınıhantal bina bloklarımıyım desin bu görünüşe bir bakın. bu durumu görünce burada kentsel kontrol ve yönetim var mı insan şüpheye düşüyor. Bu görünüşteki binalar da olsa olsa hizmet ve ticari sektörün ofisleri olur. Şu sıkışık çok katlı binalar görünümüne bakın!

İşin birde sosyal yönetim eğitim eksikliği var. Böylesi işyerlerinde çalışan işçilerin belkide bir çokları kayıtdışı çalışıyor olabilir. Her ne şekilde çalışıyorlarsa, zaten malum olan bir konu ancak bu binalar da çalışanlar böylesi patlama veya başka felaketler yada deprem gibi olaylarda nasıl hareket edeceklerine dair pratik eğitimden geçiyorlar mı? Veya işyerlerinde uyarıcı yazı ve tabelalar var mı? Bu konuyu bilip takip eden kent görevlileri var mı? Çalışanların yakınları gelip mağdurları aramasa, kurtarmak için çalışan kayıtları bile yoktur sanırım!

Öncelikle ah vah ağıtlarını timsah gözyaşlarına benzetme durumuna düşürmeden bu tip semt ve imalathane olarak kulanılan ne varsa kent imar planı içinde bina bina tesbit edilerek bu imalat ihtisas durumuna göre tesbiti yapılıp kamuoyuna açıklanıp gereken yeni sanayi alanlarına nasıl ve ne zamana kadar kaydırılacağının planları ve uygulamaların proğramı yapılmalıdır.

İstanbul'un anormal nüfus artışını önlemek isteyenler, öncelikle böylesi gayri nizami ve gayri sıhi güvenlikten ve kontroldan yoksun, kentin meskun semt içi küçük sanayi işyerlerine bir kontrol getirmelidirler.

Kentin tarih ve kültürel geçmişine uygun teşvik ve engel yöntemleri geliştirmelidirler. Korunması gereken veya yapılacak yeni yatırımlar da kar gayesi değil koruma ve ihya güdüsü ile hareket etmelidirler.

Hesaba katmadan küsümsenilen tarihi arkeolojik eserler, iki bin yıldan beri kalmıştır. Bugün yapmaya çalışılan beton yığınlarının ömrü en çok yüz yıldır ki insan ömrünü geçen yeni teknoloji (bizim ülkemizde) yoktur. Hal böyleyken dünya heva ve hevesiyle insanlık geçmişini yansıtan kültür varlıkları üzerine insanları katleden plansız yapılaşmanın vebalini kimse kaldıramaz.

Lütfen böylesi haneleri söndüren facialar bir müddet sonra unutulmadan gerekli çağdaş tedbir ve yöntenler bir an önce uygulamaya koyulsun. Aksi halde İstanbula ne yeni gelenlerin önüne durabilirsiniz ne de bu sorumluluğun altından kalkabilirsiniz!



nariçi: 02.02.08
konu ilgili ayrıntılı haber linki;
. http://www.milliyet.com.tr/2008/02/01/guncel/agun.html
 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..