Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '10

 
Kategori
Eğitim
 

Kutsal mutsal değiliz, öğretmeniz...

Kutsal mutsal değiliz, öğretmeniz...
 

Kutsal mutsal değiliz kardeşim, herkes işine baksın!

Bugün gazetesi yazarı “Sayın Gülay Göktürk “26 Kasım 2010 tarihli “Hiçbir meslek kutsal değildir” başlıklı yazısında, öğretmenlerin böyle günlerde yakınma, sızlanma yerine çuvaldızı birazcıkta kendilerine batırması gerektiğini belirtiyor.

Yazısına devamla benimde yıllardır sinir olduğum "öğretmenler kutsaldır! martavalının” analizini şöyle yapıyor.

<ı>"Peki neden bizde öğretmenlik kutsal bir meslek olarak algılanır? <ı>Bunun sebebi, "milli eğitim" politikamız ve devlete ilişkin algımızdır. Bu politika öğretmeni devletle aile arasında bir köprü olarak görür. Devlet, yeni kuşakların yetiştirilmesinde, aileye kesinlikle güvenmediği için, aslında ailenin görevi olması gereken "sağlıklı, ahlaklı, üretken ve mutlu bir çocuk yetiştirme" görevini aileden alıp okula devreder. Öğretmenlerin asli görevlerini de bilgilendirmekten önce eğitmek (eğip büküp bir kalıba sokmak) olarak tanımlar. İşte bu asli görev tanımı içinde, öğretmenlik "kutsal" bir nitelik kazanırken öğretmenlerin iyi öğretmen olmak için bilgi çağını yakalama gibi zahmetli işlere girmelerine gerek kalmaz. Rejime sadık oldukları konusunda şüphe doğmadıkça kimse fazlasını istemez. İyi öğretip öğretmediklerine, verimlerine, yaratıcılıklarına, pedagojik formasyonlarına, bilgi dağarcıklarına bakılmaz. Kısacası devlet, öğretmenler aracılığıyla yeni nesilleri devletleştirir. Ve bu süreç, hamasi nutuklarla taçlandırılıp, öğretmenler bir nevi "devlet misyonerleri olarak" kutsal bir kata yerleştirilir.

Gülay Göktürk gerçektende, tam olarak öğretmenler gününde, öğretmenlerin içerisinde bulunduğu “korkunç durumu” gözler önüne seriyor. Belkide öğretmen, Cumhuriyet tarihi boyunca asıl görevi olan “Öğretmek” konusuna neredeyse hiç girmedi.

Bu yönde çok az konuştu. Aslında böyle bir konuyu konuşma ihtiyacı bile duymadı.

Öğretmen asıl görevini bir yana bırakarak, devletin istediği gibi “ezberci, ” saçları model olarak da belli ölçülerde kesilmiş tercihan jölesiz, kravatlı, söz dinleyen, ilköğretimde mavi önlüklü, ortaöğretimde lacivert ceketli, kızlar için diz altı etek, asla kot giymeyen , hatta kot pantolondan nefret eden, kanvas pantolon karşıtı, mont giyim özürlü, “otur!” deyince oturan, “kalk!” deyince kalkan, törenlerde iki eli yanda, hava soğuk, hava buz, hava ayaz, hava sıcak, hava hamam gibi olmasına rağmen hazır olda kımıldamadan duran, eleştiri, yorum, “özgür düşünce” nedir bilmeyen robot öğrenci tiplemesi için mesai harcadı..

Aslında bu, tabiî ki öğretmenin hatası değildi. Çünkü öğretmen de yaşamı boyunca kendine verilen aynı kalıpları aldı ve kullandı.

Her öğretmen adayı mezun olduğunda vatana millete yararı dokunan bir evlat, pardon bir öğrenci yetiştirme azmiyle iş başı yaptı.(!)

Öğretmen hep geleceği kendisinin şekillendirdiğini zannetti. “Hâlbuki geleceği öğretmenden ziyade ailenin çocuklarına verdiği 'eğitim' şekillendirmiştir.”

Diğer taratan velilerin bizi bir psikolog, şekil verici, terbiye edici zannetmesi de boşuna değildir.(!)

Paradigmalar kolay yıkılmıyor maalesef.

Bu yüzden öğretmenler olarak, öğretmenler gününde ağlamayı, sızlamayı bir kenara bırakarak, gerçekten şu tipte soruları artık kendimize sormamız gerekir.

“Ne yaparımda öğrencilerime ilgili konuyu daha iyi anlatırım? Öğrencilerime en yararlı nasıl olabilirim? Onlara dürüstlüğü, korkmadan eleştiri yapmayı, fikir üretmeyi nasıl öğretirim? Cebimde, arabamda kitap taşısam, öğrencilerime okuma alışkanlığı kazandırabiliriyim? Neden her sabah bir gazete alıp okula gitmiyorum? Teknolojiyi öğretimde nasıl kullanırım? Dünya aynı seviye müfredatı nasıl? Onlar nasıl öğretiyorlar? Neden onlarda bizlerdeki gibi insanlara, çocuklara ne giymesi gerektiğini söyleyen, garip bir "kılık-kıyafet yönetmeliği yok?" Neden çocukların kılık-kıyafetiyle onlara öğretmekten daha fazla uğraşıyorum? Neden bana göre uzun görünen bir erkek öğrenci saçı, başka bir öğretmene göre uzun görünmüyor? Veliler toplantısında neden her öğrenci psikolojisi için veliler bana soruyor bende zevkle cevaplıyorum? Vb.

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..