Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '06

 
Kategori
Futbol
 

Ligde ilk haftanın ardından...

Ligde ilk haftanın ardından...
 

Turkcell Süper Ligi’nin ilk haftasında alınan sonuçlar, neredeyse tüm futbolseverler için “beklenmedik” kelimesiyle özetlenebilecek derecede tuhaftı. Sezona şampiyonluk parolasıyla başlayan dört büyük takımdan üçü puan kayıplarıyla daha ilk haftadan tanışırken, Fenerbahçe ise 6-0 lık bir gala ile sezona "Merhaba" dedi.

Fadhel, Mustafa Uğur ve Fenerbahçe...

Sezon öncesi Teknik Direktör sorununu takımı Brezilyalı Zico'ya emanet ederek çözen Fenerbahçe ligin ilk haftasında karşılaştığı rakibi Kayseri Erciyesspor engelini beklenmedik derecede kolay geçerken, zaman zaman ortaya koyduğu futbolla B36 Torshavn maçından dahi daha rahat bir tempoda farka gitti.

Zico'nun Avrupa futboluna karşı "Fransız" oluşu yanında, tipik Brezilya mantalitesi içerisinde üst seviye oyuncularıyla "kendi oyununu rakibe kabul ettirmek" düşüncesi kendisini ve takımını Türkiye Ligi içerisinde çok önemli noktalara taşıyabilir. Kim ne derse desin, Anelka'nın yokluğuna ve Nobre'nin takımdan ayrılışına rağmen orta sahasından hücuma en etkili çıkan ekip Fenerbahçe... Zaman zaman Semih ve Tuncay ile forveti çiftleyen Zico'nun, orta sahada Tümer ve Alex'i yan yana oynatarak "prese karşı koyma" da takındığı tavır, zaten kendisine karşı pres ve markaj uygulamasında olmayan Kayseri ekibi karşısında kendisini kolayca zafere taşıdı.

Bu arada kaleci Fadhel'in yerlerde sürünen formu durumu yanında, K.Erciyesspor Teknik Direktörü Mustafa Uğur'un Fenerbahçe'ye karşı "destursuz" bir hücum anlayışıyla takımını sahaya sürmesi ve 3-0 dan sonra dahi ofansif değişikliklere imza atarak "topyekun" bir gol arayışına girmesi farkı attıran en önemli etkenlerdi.

Neticede bu sezon Türkiye Liginde Fenerbahçe'nin bu tip bir çok maçını izleyebileceğimiz kanısına sahip olurken, Fenerbahçe'nin kendi oyununu rakibe kabul ettirmekte zorlanacağı Şampiyonlar Ligi ve derby maçlarında ise, (henüz göremediğimiz) Zico'nun taktisyen yönüne de fazlasıyla ihtiyacı olabilir.

3 puanlık kapkaç...

Sezon öncesi Süper Lig'de görev yapan Teknik Direktörler tarafından şampiyonluğun en önemli adayı gösterilen Beşiktaş ise bu sezonu da "Elm Sokağı" ve civarında geçirmemek için Manisa ekibinin kendisine yaptığı uyarıyı dikkate almak zorunda.

V.Manisaspor'un sahanın her bölgesinde ve özellikle Beşiktaş'ın defans bloğu üzerine uyguladığı pres, tedavisi Lucescu'dan sonra hala bulunamayan "geriden top şişirme hastalığı" nın nüksetmesine yol açarken, "ceza sahası golcüsü" Nobre'nin de önüne atılan toplarda depar kulvarlarına "Obafemi Martins" edasıyla dalması gibi "ham hayal" sonuçlar doğurdu. Oysa transfer sezonu içerisinde konuşulanlar, Nobre'nin gelişiyle birlikte Beşiktaş'ın maçların büyük çoğunluğunu rakip sahada ve ceza sahası içerisinde bunaltıcı bir baskıyla oynayacağı ve bu şekilde bulacağı gollerden sonuca gideceği şeklinde idi.

Dün açıkça görüldü ki, tandemi orta saha çizgisine kadar çıkararak rakibi kendi yarı sahasına hapsetmeyi ve kuracağı baskıyla rakibi bunaltıp golle neticelenebilecek hatalara zorlamayı amaç edinen Beşiktaş, maç içerisinde çoğu zaman kendi kazdığı kuyuya düşüyor. Beşiktaş savunmasının arkasına atılan her top, defanstaki oyuncuların “birlikte düşünüp – birlikte oynama pratiği” ni kazan(a)mamış olmalarından dolayı tehlikeyle sonuçlanıyor. Bunu Zelenka’nın Meduna’ya attırdığı golde, defans hattından üç oyuncunun “ofsayt” hedefiyle öne çıkarken, İbrahim Toraman’ın “ters kademeye” girmek amacıyla yaptığı hamle ve ofsaytı bozuşundan rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Orta sahasında Delgado dışında yaratıcı ve pas organizasyonunu sağlayacak ikinci bir oyuncuyu barındır(a)mayan Beşiktaş'ta Kleberson da "sorumluluk alma" noktasında "arazi" olduğu için maç boyunca Beşiktaş adına olgun bir atak izleyemedik.

Bu maçtan Beşiktaş adına edindiğimiz fikir, sürekli oyuncu arayışında olunan sol kanattan çok, İtalya liginin kurdu olmuş, tandemi ‘yalayıp yutmuş’ ve top dağıtmada becerikli, Popescu yada Zago tipinde lider bir futbolcunun eksikliğinin iyice gün yüzüne çıkması oldu.

Gerets kendince haklı...

Galatasaray'ın Ankaraspor'la berabere kaldığı maçta Teknik Direktör Eric Gerets'in futbolun teamülleri içerisindeki isyanına tanık olduk. Çok acil bir ihtiyac arz etmediği halde yönetim tarafından yapılan Carrusca transferinden sonra Ankaraspor karşısına Necati - Hakan Şükür arkası Carrusca - İliç - Hasan Şaş üçlüsüyle 4-1-3-2 gibi bir taktikle çıkan Gerets, adeta "Verdiğiniz malzemeden ancak böyle bir helva olur." der gibiydi.

Dünyada tüm kalburüstü teknik direktörlerin elindeki kadroya göre taktik bir düzen bina ettiği düşünülecek olursa, Gerets'in genç ve tecrübesiz Mehmet Güven'i orta sahada rakip atakları karşılayacak tek oyuncu olarak sahaya sürmesinden yönetime doğru çok manidar göndermeler yaptığını da söylemek mümkün.

Geçen yıl çoğunlukla aynı 4-1-3-2 taktiğiyle şampiyonluğa ulaşan Galatasaray'ın, Avrupada ise hemen ilk turda Trömsö'den kesin dönüş yaptığını hatırlarsak, Şampiyonlar Ligi ön eleme turunda karşılaşacağı Çek ekibi karşısında Eric Gerets'in Ayhan ve Volkan'ı birlikte oynatarak 4-2-3-1 gibi bir taktiğe dönmemesi durumunda, Galatasaray'ı zor günlerin bekleyebileceğini söylemek sanırım "falcılık" olmaz.

Trabzonsporda transfer yanlışları...

Geçtiğimiz yılın "flaş" takımı Kayserispor önünde Süper Lig'e kötü bir başlangıç yapan Trabzonsporda Marcelinho transferiyle yükselen beklentiler, alınan 1-0 lık yenilgi sonrası bir anda ayakların yere basmasına sebep oldu. Halbuki Gökdeniz'in, Yattara'nın, Umut Bulut'un, Ömer Rıza'nın içinde bulunduğu kadroya Marcelinho'yu transfer etmek ve bunu yaparken Fatih Tekke gibi klasik bir "striker" ı göndermek Trabzonsporda transferin belirli bir program ve plan dahilinde yapılıp yapılmadığı konusunda büyük soru işaretlerini zaten doğurmuştu.

Marcelinho'nun sorgulanması bile abes "yıldız" ismi şüphesiz Trabzonspor'a çok şeyler katacaktır. Ancak kaleye sırtı dönük oynayabilen forvetler arasında belki Avrupa'da bile sayılı birkaç isimden biri olan Fatih Tekke'nin satılmasından sonra, oluşan boşluğu milli maçlarda bu konuda verimli olamayan Ersen Martin ile doldurmaya çalışmak da inanın bir o kadar "abes".

Halen kadroda bulunan futbolcularda geniş alanda önüne atılan toplarda etkili olabilen oyuncuların bolluğu, kapanan takımlar karşısında Trabzonspor'a ne denli fayda sağlayacak hep birlikte göreceğiz ancak kanımca Trabzonspor "son vuruş ustası" ve "golü koklayabilen" bir santraforun eksikliğini sezon boyunca hissedecek.

 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..