Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '11

 
Kategori
Güncel
 

Madımak, 2 Temmuz ve Softa...

Madımak, 2 Temmuz ve Softa...
 

Zaman zaman okumuş olduğum Nazım Hikmet’in düz yazılarından inanılmaz düzeyde keyif alırım. Bu keyif alma halinden ötürü 1930’lu yıllarda Nazım Hikmet’in, Orhan Selim adıyla Akşam Gazetesinde yazmış olduğu günlük yazıların toplandığı bütün kitapları uzun bir zaman önce satın almıştım. Ve bu kitaplar çok kısa bir zaman içerisinde evimizin başucu kitapları haline geldi. Rahatlıkla ulaşabileceğimiz bir noktada duran bu kitapların her birisini canımız sıkıldıkça açıp, okuyoruz. Sıkmayan, rahat okunabilen ve üzerinde kısada olsun tartışma yürütülebilecek sorunları Nazım Hikmet’in o yalın diliyle okumak hakikaten pek bir keyifli oluyor. Hele hele Nazım Hikmet’in 1930’lu yılların İstanbul’unu tasvir edişi yok mu? Bu gün İstanbul’da hangi sorunlar varsa, tıpkısının aynısı olmasa bile genel anlamda yaşanan sorunların birbiriyle hayli benzeşen yönlerinin olduğunu görebiliyoruz bu tasvirlerden. Şehrin kalabalık hali, su sorunu, elektrik sorunu, temel kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, ulaşım, çevre, hava kirliliği, deniz, plaj, şehir hatları vapurlarındaki aksamalar, Sirkeci, Eminönü, Kapalıçarşı ve saire… Nazım Hikmet’in sade ve naif anlatımından süzülerek zihnimize adeta nakış gibi işleniyor. Ne zaman Nazım Hikmet’in düz yazılarından birisini okumak durumunda kalsam kendimi bir an için İstanbul’un o bitmez tükenmez cangılının içerisinde hissediyorum.

Geçtiğimiz yıldan beri bu kitapları henüz daha ilkokul öğrencisi olan kızımda okumaya başladı. Bazen hangi yazıyı okuması gerektiğini bana sorar ve ben de kendimce içerisinden seçmiş olduğum bir yazıyı kızıma öneririm. Ve geçtiğimiz yıl kızıma önermiş olduğum çevre ve doğaya ilişkin bir yazıda Nazım Hikmet yeşili, yeşilin iç açıcı halini anlatıyordu. Kızımın keyifle okuduğu bu kısa yazıda, Nazım Hikmet, yeşilin softaların rengi olmasına içerliyor ve bu yöndeki serzenişlerini dile getiriyordu. Yazının ana fikri tam da bu noktada ortaya çıkıyordu. Yazıda geçen “softa” kelimesi kızımın dikkatini çekmiş olacak ki, direkt olarak “Baba, “softa” nedir?” diye sordu. Bu kelimenin anlamını sözlükte araştırmasını kendisine önerdim ve kızım, hemen yanımızda duran bordo kaplı sözlükten softa kelimesini araştırmaya başladı. Bu araştırmanın sonucunda “softa” kelimesinin birkaç tane anlamına ulaştık. Yazıda vurgulanan anlamına ilişkin tanımda “Yaşadığı çağın gerisinde kalan kimse” diye bir tanımı bulduk ve bu tanımdan hareketle, çevremizdeki kimselerden örnekler vererek soruya daha bir açıklık getirmeye çalıştık. Kızımla girmiş olduğumuz bu sohbet neticesinde “softa” kelimesi anlamı ve içeriği bakımından ve gündelik yaşam içerisindeki durumu bakımından kızımın zihninde alması gerektiği yeri aldı.

Ve bu sabah…

Henüz daha sabahın erken saatleri, eşim, kızım ve ben evden çıktık, aracımıza bindik, şehir merkezine doğru yol almaya başladık. Bir an için radyoda Muhlis Akarsu’nun o eşsiz sesinden süzülerek zihnimizi dinlendiren güzel bir türküsünü dinlemeye başladık. Ve bir süre sonra eşim “Bu gün 2 Temmuz” dedi. Radyoda Muhlis Akarsu, eşimin ağzından çıkan 2 Temmuz hatırlatması… Kızım “Ne olmuş bu gün 2 Temmuz ise?” diye bir karşılık verdi ve eşim “Bu türküyü söyleyeni onsekiz sene önce bu gün, Sivas’ta yakarak öldürdüler” diyerek kızımın sorusunu yanıtlamaya çalıştı. Ve kızımdan yeni bir soru geldi… “Kimler, neden yaktı?”. Eşim “Softalar” dedi. “Hani geçen sene seninle konuşmuştuk ya softalar hakkında… Softaların kimler olduğundan bahsetmiştik… Nazım Hikmet’in anlatmaya çalıştığı softalar var ya… İşte o softalar, hem bu türküyü söyleyeni, hem de başka birçok sanatçıyı, yazarı yaktılar.” Henüz daha on yaşının içerisinde olan kızım böyle bir tuhaflığa anlam verememiş olsa da, softalığın tehlikeli bir şey olduğunu az çok anlamıştı.

Ama kızımın anlaması gereken bir şey daha vardı. Softalar tehlikeliydi tehlikeli olmasına ama, en az onlar kadar tehlikeli olan birileri daha vardı. O softalara emellerini gerçekleştirmek için çanak tutanlarında kimler olduğunu anlaması gerekiyordu kızımın.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..