Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '07

 
Kategori
Müzik
 

Malt: Müziğin ve aşkın karnı açtır!

Malt: Müziğin ve aşkın karnı açtır!
 

"Malt", arpanın önce çimlendirilip daha sonra kavrularak kurutulmuş halidir.

Biranın hammadesi arpa değil malttır. Arpadan direk şıra elde edip bu şıradan bira yapamazsınız.

Bunun gibi, müziğin de hammaddesi huzur değil isyandır. Sözden direk ezgi elde edip müzik yapamazsınız.

Yazımızda bahsettiğimiz Malt ise, Cenk Durmazel (vokal), Cenk Turanlı (bas), Barış Ertunç (gitar) ve Güray Gürsoy’dan (davul) oluşan rock grubu. Cenk Durmazel, grubun ismi için, “Gruptaki herkesin müzikal geçmişi 12 ila 15 yıl önce başladı. Her birimiz kafayı kendi enstrümanımız ile kırdık ve farklı gruplarda çalıştık. Bu farklı kırışlar da ‘Malt’ dışında halen devam ediyor. Bahsi geçen 10 küsur yıl içinde elli bin tane farklı sentezi deneyip yaptıktan sonra ‘Sentez olmasa, yani viskide kullanılan Blended tavrından vazgeçip, tek bir tür üzerine yoğunlaşsak’ dedik ve ‘Malt’ adı ortaya çıktı” diyor. [1] “Sek bir şey yapıyoruz biz; içine bir şeyler katmıyoruz. Viskide malt ya da blended viski denir. Malt viski tek harmandır. Funk’ı caz’ı bir arada birleştirmiyoruz. Sadece rock yapmak istiyoruz.” [2]

1990’lı yıllarda “Badluck” adlı grubun solistliğini yapan, ekranların tanınan simalardan Cenk-Erdem’in Cenk Durmazel’i, yepyeni bir rock anlayışı ve ironik sözleriyle geliyor. Malt’ın albüm ismi, içeriği hakkında da ilk ipucunu veriyor: “Kendi adını taşıyan ilk albüm”.

Grup, albüm ismini “Malt” koymak yerine bu ismi seçerek, hem ironik hem de farklı bir anlam çıkarıyor. “Bu isim bazı VJ ve DJ dostlarımızı tufaya düşürmek amacıyla kondu. Biz onları izlerken hata yapsınlar da gülelim şeklinde bir fitne fücur mantığa sahiptik” demişler.

Albüm, son derece eğlenceli, hayatı sorgulayan ve ironi yüklü sözlerinin yanı sıra, sert ve enerjik soundlu müzik performansına sahip.

Zor hayat şartları altında yaşayanlar için pozitif yüklü parçalar söyleyen Malt, bu albümü dinlerken kimsenin dert sahibi olmayacağını söylüyor.

“Tanımadığımız insanlar üzerinden ticari sonuçlara varmak yerine ne hissediyorsak onu yaptık” diyen Cenk, daha önce Antisilince grubunda çalan üç arkadaşıyla kurduğu Malt ile, yüzlerce türü karıştırmadan yalnızca rock yapıyor.

Malt’ın ilk klibi “Aşkın Gözü” adlı parçaya gurubun davulcusu Güray Gürsoy yönetmenliğinde, 35 mm formatında çekilmiş. Sütlüce’de bulunan Makine Stüdyolarında, yeşil “arka fon”da çekildikten sonra, bilgisayarda çeşitli teknikler yardımıyla arka fondaki mekanlar oluşturulmuş... Şarkının sözleri insanı hemen düşündürüyor:

Olmaz ilaç sine-i sad pareme
On pare top atışı yap
Duyur cümle aleme
Duyulmaz, bilinmez sandın
Gülünmez mi halime
Sürç-i lisan ettiysem eğer
Neden konuşmadın benimle
Neden gitmedin vakitlice
Neden durdun öylece

Aşkın gözü kör olabilir ama
İnan bana karnı açtır
İyi sindirilmemiş bir aşk
Üçüncü tekillere muhtaçtır.

Cenk, bu sözlerle “aşkın gözü kördür” deyimini baştan kırarak, onu hem ironik hem de felsefi anlamda derinleştiriyor. Çünkü aşkın gözü kör olsa da karnı aç. Karnı aç bir aşkı, iyi sindirememekle bütünselleştiriyor ve böyle bir aşkın, üçüncü kişilere muhtaç olduğunu belirtiyor.

“Aşk biter, yenisi gelir eskisinden beter... Başlangıçta sevgili olan ve vazgeçmeyip kutsal müesseseyi kuran iki kişinin, aşk bittikten sonra safi sevgiyle yaşatabilecekleri 2, peki tamam 3 şey vardır: Güven, saygı ve huzur. Hayat arkadaşlığı denen şey de budur. Limandan çıkma izniniz vardır, dönmek koşuluyla...” demişler söyleşide.

Aldatma üstüne bugüne kadar pek çok şey söylendi, ahlaksal olarak kötülendi, lanetlendi. Ama bu sözlerle yeni bir şey söylenmiş oluyor. Bir şarkı sözünün, sadece “şarkı sözü” olmayı aştığı noktada burasıdır.

Osmanlıca sözlerden buralara varmak ayrıca hoş... Üstelik bu sözler, sert gitar riffleri ve başarılı gitar soloyla da tam bir uyum içinde ilerliyor. Ayrıca şarkının başlangıcındaki beş-on saniyelik tersten okunuşun, Arapça’ya gönderme yapması da önemli…

“Katır”da, soft bir solo ve klavyeyle desteklenmiş, son derece güzel nakarat sizi bekliyor: “Sırat köprüsünde sıra oldaydı / Herkes araya kaynardı / O zaman son sözlerim / Aynen şöyle çınlardı / Maymundan geldiğim şüpheli belki / Yaşlandıkça katıra gidiyorum / En azından orası belli”

Cenk Durmazel, Malt ile bir buçuk yıllık bir beste-demo sürecinden sonra, üç hafta gibi bir sürede kaydettiği ilk albümleri için; sek ve buzsuz oldu benzetmesini yapıyor.

Cenk’in vokali için de sek diyebiliriz. Çünkü tıpkı klipteki gibi oldukça rahat, neredeyse konuşur gibi, yerli yerinde bir vokali var. Müzikal altyapıyla büyük bir uyum içinde, yer yer sesini kirletiyor, sertleştiriyor. Söyleşide “Cenk Durmazel, 1989 giriş itibari ile Kadıköy Belediyesi Konservatuarı Şan bölümünde eğitim almıştır. Bu bölüm diyafram tekniğini ona çabucak öğretse de, bahsi geçen kişi rock teknikleri üzerine olan eğitimini sekiz yıllık bar ve konser performanslarında almıştır. Olayı kapana kadar da bol bol Bepanthene iğnesi yemiştir” diyerek açıklıyor. Anlaşılan ilk iki şarkı da geçen ilacın faydası olmuş.

Ama en büyük güzellik şarkı sözlerinde:

“Hom çiçon, rantiti tantoz”
“Putiritan” desem bile gülersin
“flingçlong”
(…)
Babanın genlerin kaçsan
Anneninkiler bırakmaz
Ben farklıyım desen
Ruhun inanmaz
(…)
Dur, doğma bekle
Takvim tutturdu diye acele etme
Dur, doğma bekle
Portakalda vitamin olmak iyidir, kal öyle.

“Portakal” adını taşıyan bu şarkı, sürekli üreyen bir toplumun geleneğine de bir eleştiri. Böylesi komik başlayan ve “portakal, orada kal” diye biten bir şarkının bunca iyi müzikal bir alt yapıya sahip olması, büyük bir başarı: “Cenk Durmazel’in oğluna yazdığı bir şarkı bu. Mizah duygusu gelişmemiş olan minimal dimağlar, şarkının başında bahsedildiği gibi ‘hom çiçon ratinti tantoz’ filan deyince gerçekten gülüyorlar. Ama yaş ilerledikçe işler değişiyor. Çok sevdiğiniz bir varlığın kontrolünün yıllar geçtikçe ellerinizden çıkacağını bilmek ve iyi olacağını ummak... O korkuyu hissetmek ve aynı şeyi, sizi portakaldaki vitaminden çıkaranların da hissettiğini anlamak... Topluma göre iyi bir ebeveyn iseniz torun istersiniz, değilseniz ‘fling çlong’ filan deyip durursunuz, sıfatınız da ‘bunak’ olur.” Bu şarkıdaki gitar riffleri sert olmasına rağmen çok lirik, baslar kulaklarınızda tıngırdamadan hissettiriyor kendini. Davullar çok enerjik adım adım götürüyor sizi.

Taraftar sesleriyle, hakem düdüğüyle şenlenen, sonu “goooool” diye biten, kişinin hak ettiği yeri bir türlü alamadığını çok iyi ifade eden bir şarkı “Gol”: “Yıllarca ben koşup / Çalıştım, çabaladım, didindim / O bir vurdu / Gol oldu.” Aslında “en büyük tepkimiz belki de kendimize” diyorlar bu şarkı için.

Türkiye müzik piyasasını umursamadan, harika sözlerle ve son derece yetkin enstrüman kullanımıyla öne çıkıyor albüm: “Bilinçli dinleyicinin ticaret kokan işleri algıladığını düşünüyoruz, evet. Ama aynı bilinçli dinleyicinin albümü almak yerine internetten paylaştığını görüyoruz. Bilinçsiz olanlar belki internetleri bile olmadığı için gidip albüm alıyorlar. Buradan da çok satanlar ve aslında çok satması gerekenler arasındaki farkın uçurum olduğunu görüyoruz. Bazı şeylerin değişmesi için seçici olmak önemli ama, her şeyin, maalesef bizim, malum CD ve kasetin bile, bir bedeli var... (…) Albümden para kazanılmıyor zaten. Albüm kaydına giden paranın gittiğini biliyoruz. Ama biz öldükten sonra elimizde kalacak bir albüm var yani. Tabii ki konserlerden kazanacağız. Bunun sponsorları, festivalleri olacak.” [2]

“Aşk şarkısı”da bu nedenle piyasadakilerden çok farklı. Her gün insanların söylemeye doyamadığı “seni seviyorum” ve aşk şarkıları klişesinden yola çıkıyorlar. Bunun sonucunda tempolu, hızlı solosuyla ve ironik nakaratlarıyla sizi de hareketlendiren bir şarkı çımış: “Anlaşalım orta yerde / Ne gerek var elli bin tane söze / İstediğin şeyi tekrar edeyim / Bitsin bu işkence”.

Albümün favorilerinden biri olacak olan “Dolmuş”, bir aşkın yavaş yavaş bitişini, bir şair gibi ince ince anlatıyor. Son derece hızlı, gitar ve baslarla öne çıkan bir parça: “Öpüşürken gözlerin tavana bakmazdı / Ellerin kaçacak yer aramazdı / Mazeret bazında önce / ‘Çok uzak nasıl geleyim’ler vardı / Mesafe kondu / “Buluşamayız”lar başladı / Bin bir dolmuşa / Sahilden iki dakikada bendesin / Atla taksiye / Paran yoksa yeter ki gel, bendensin / Deniz yoluyla / Gelme, ben boşa kürek çekiyorum / Of, biliyorum / Sen kalben çoktan taşındın”.

“Deprem” sağlıklı kuramadığımız ilişkilere bir bakış atarken, insanların dışardan basit tavrını irdeliyor: “Hayatıma asma bir kat yaptım / Yeni bir aşk bir de çek-yat kattım / Tam mutlu olurum burada derken / 3.1’e bile dayanamadı, tepeme yıkıldı / Bir gün aniden / Kriz masasında içerken / Richter’den konuşurken aşk biter... / Yenisi gelir, eskisinden beter.”

Albümün tek ballad’ı diyebileceğimiz “Gezegen” şarkısı soft bir rock şarkısı değil, albümün diğer şarkıları gibi “hard n’ heavy”... Bu şarkıda söz oyunları yerli yerinde.

Aşk içerikli şarkılarından biri olan “Devam”, bir ilişkiyi yine kendince yorumluyor. “Çarşafın sıcaklığını / sen yokken koruyamam” şeklinde lirik sözler de içeriyor.

Albüm en hızlı parçayla “Motor”la infilak ederek bitiyor. Pek çok dinleyicinin şimdiden favori parçası olan bu şarkı, Yahya Kemal (“Dönülmez aşkın ufkundaysan”) ve MFÖ’ye (“Bir takım laleler aldım, isyan pazarından”) göndermelerle zenginleşmiş. Bas ve gitar, nakarat esnasındaki güçlü arka vokaller, aradaki hızlı ama son derece lirik gitar solosu, bu parçayı bir enerji patlamasına döndürmüş.

ATM stüdyolarında hazırlanan albümde tüm şarkı sözleri Cenk Durmazel'e ait, besteler ise gurubun ortak çalışması sonucu ortaya çıkmış.

Sözlerde Cenk’in programlarındaki bir mizah yok. O şarkı sözlerine enjekte edileceği oranda bir mizahı, lirikle, felsefeyle bütünleştirerek kullanmış. “Sonuçta bu kurduğumuz grup, komedi grubu değil. Komedi malt dörtlüsü değil“ diyor. Ancak bu sözler çok iyi müziklerin üstüne oturuyor. Cenk Turanlı bas’ta gücünü hissettiriyor. Güçül, sert riffleri ve akıcı, hızlı sololarıyla Barış Ertunç, tek gitar olmanın zorluğunu çok iyi kaldırmış gibi duruyor. Güray Görsoy ise davullarda sert, ritmik ve hıza hız katan bir tempoda.

Tam anlamıyla bir grup ve müziği var karşımızda.

Bundan sonra onları kendi deyimleriyle, “yanan halkalardan atlarken, crash zilleriyle bileklerini keserken, Hülya Avşar’la aşk yaşarken” görebiliriz.

İyi çalalım, havamızı bulalım yeter” diyen grup, kaliteli ve farklı müziğe açık olan her müzik dinleyicisini havaya sokacak kalitede.

Dinledğiniz zaman “belki uzun zamandır beklediğimiz buydu ama farkında değildik” diyebilirsiniz.

Malt, hayatımızda oldukça müziğin karnı da doyacak gibi görünüyor...

[1] Söyleşi: Didem Şehitoğlu
[2] Söyleşi, Aslı Örnek Günaydın, Sabah Gazetesi, 15 Şubat 2007.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..